"Âkifle ilgili başka neler hatırlıyorsunuz "
"Âsımı bitirmek üzere olduğu sıralardaydı. Bir gün Muallim Vahyîye
dedi ki, "Bre ulan -hep öyle derdi- şunu yap, bunu yapma, şunu et, bunu
etme diyoruz, hep Âsımdan istiyoruz. Biz ne veriyoruz Âsıma Hadi
başından başlayalım, şu eseri bitirelim, ismini de Âsım koyalım. Amma
Âkifin Âsımı başka ben başka. Âsımdaki Âkifin hayalinde yarattığı
ideal gençtir..."
Yukarıdaki soruyu edebiyatımızın usta monografi ve deneme yazarı
Beşir Ayvazoğlu soruyor. Cevabı ise, Mehmet Âkif Ersoyu yakından
tanımış, Âkifin aziz dostları arasında gördüğü Âsım Şâkir Gören
veriyor. Yıl 1988. Tercüman gazetesi.
Bir aydınla bir kültür adamıyla bir edebiyatçıyla bir şairle kısacası
bir sanatçıyla söyleşi yapmak gerçekten zor bir iştir. Başta bir kere
söyleşi yapacak isim söyleşi yapacağı ismi sevmesi lazım. Sonra söyleşi
yapacağı ismin bütün eserlerini okuması gerek. Söyleşi yapacağı ismin
bütün eserlerini okumakla bitmiyor iş. Söyleşi yapacağı isim hakkında
nerede ne varsa araştırıp öğrenmesi lazım. Bütün bunları edinmek günümüz
internet nesline çok ağır gelebilecek zor bir süreçtir. O yüzden
günümüzde pek öyle derinlikli söyleşiler yapılmıyor.
Usta yazar Beşir Ayvazoğlu geçmişte yaptığı söyleşilerden bir kısmını
kitaplaştırdı; Gel Söyleşelim Cümle Geçen Demleri adıyla. Söyleşi
kitabı okumayı severim; Gel Söyleşelimi de severek, tad alarak okudum.
Divan şairlerinden Sâminin "Gel söyleşelim cümle geçen demleri cânâ"
dizesinden alınmış kitabın adı.
Beşir Ayvazoğlu üretken bir yazar; otuzdan fazla kitabı var. Bu
kitaplardan önemli bir kısmı monografi türünde eserlerdir. Ahmet Haşim,
Peyami Safa ve Tarık Buğra gibi Cumhuriyet dönemi edebiyatımızın önemli
isimleri hakkında en yetkin monografi kitaplarını Ayvazoğlu yazdı. Beşir
Ayvazoğlunun ilk defa bir söyleşi kitabıyla karşılaştık. Söyleşi
yaptığını biliyorduk ama kitap bütünlüğü olarak bu ilk...
İsmet Özelin Sevgilime İftira (Erbain) şiiri, "varsın gün geçtikçe
herşeyde biraz kahır / biraz bakır çalığı olsun lokmamızda / bana soru
sor artık / beni kurtarma, konuştur / beni yaz geceleri patlayan
sağanaklara bağışla" dizeleriyle biter. "Beni kurtarma, konuştur" diyen
şairin aksine günümüzde birçok şair konuşturulmuyor yani
kurtarılıyor. Ayvazoğlu ise söyleşi yaptığı isimleri (kurtarmıyor,
kurtarılmaya ihtiyaçları yok çünkü) konuşturuyor. Konuşturmak önemli bir
meseledir. Çünkü örneğin yıllarını resim sanatına vermiş önemli bir
ressamı (Erol Akyavaş) ya da ömrünü Türk edebiyatı tarihine adamış büyük
bir edebiyat tarihçisini (Orhan Okay) konuşturmak sıradan bir kültür
sanat olayı değil.
Konuşturmak muhatabın entelektüel dünyasını yakından tanıdığını,
dahası bildiğini gösterir. Bu, kültürel birikim meselesidir. Gel
Söyleşelimde söyleşiyi yapan usta bir yazar olunca cevaplar da ona göre
geliyor. Çünkü bir yerde gömülü olan cevherin değerini herkes bilemez,
bilse de açığa çıkaramaz. Kazıyı yapanın özellikleri nispetinde cevher
kendini gösterir.
Gel Söyleşelimde Tanzimat döneminden günümüze kadar yaşanmış şümullü
bir kültür şöleni var. Söyleşilerde, insan kendini bir kültür
atmosferinde buluyor. Adeta bu kitap, bir söyleşme kitabı değil de bir
uluslararası kültür, sanat ve medeniyet kitabıdır. Mehmet Akifin
yaşadığı kültür ortamından günümüz kültür ortamına Türkiyede -özelde
İstanbulda- nelerin yaşandığı uzun bir şerit halinde gözlerimizin
önünden akıp gidiyor. Tabi sadece Türkiyede değil; Ekmeleddin İhsanoğlu
ile Mısır kültür ve tarihinde, Bahtiyar Vahapzade ile Azerbaycan dili
ve tarihinde, efsanevî Kırgız romancı Cengiz Aytmatov ile Kırgızistan
gelenek ve siyasal kültüründe dolaştırıyor bizi Ayvazoğlu. Her söyleşide
yeni bir tad duyuyor her söyleşide bilmediğimiz bir dünya öğreniyoruz.
Kitapta, hangi isimlerle yapılan söyleşilerin yer aldığını tek tek
sıralamayacağım. Çünkü hepsi kendi alanında yetkin. Yalnız,
Ayvazoğlunun kitabın Önsözünde belirttiğine göre, kitapta daha fazla
söyleşi yer alacakmış ama almamış. Yayıncılık açısından haklı gerekçeler
olabilir ama insan keşke diğer söyleşiler de olsaydı demekten kendini
alamıyor. Bir de resimden sanat tarihine, müzikten koleksiyona kadar
çeşitli sanat ve estetik zevklerin bir arada olması eseri biraz dağınık
gösteriyor. Her birinden tadımlık sunulmuş gibi. Dikkatimi çeken bir
husus da, kitapta Türkiyeli bir şairle yapılmış bir söyleşinin yer
almamasıdır.
Gel Söyleşelimde yer alan, daha önce Dergâh ve Türk Edebiyatında
yayımlanan söyleşileri, söz konusu dergilerden okumuştum. İşin açığı
edebiyat dergisiyle gazete arasındaki fark, dergi lehine, bariz şekilde
belli oluyor.
Beşir Ayvazoğlunun diğer söyleşilerinin de kitaplaşmasını şimdiden beklemeye başladım.
Gel Söyleşelim Cümle Geçen Demleri - Beşir Ayvazoğlu (Mart 2012 - Timaş Yay.)