Bugünkü gibi sürdürülebilir olmayan eğilimler söz konusu
olduğunda, hepimizi çevreleyen ve davranış biçimlerimizi etkileyen koşullar
düzensiz olarak değişir. Bu farklılaşma bazen farkedilemeyecek ölçüde yavaş
gelişir, bazen de aniden gelir ve şok dalgaları yaratır. Değişen koşullara
tedbirsiz yakalanan ve uyum sağlayamayan, başka bir deyişle koşulların
kendisine uymasını veya uydurulmasını bilinçsizce bekleyenlerin çok ciddi
sıkıntılar yaşaması da kaçınılmaz olur. Bu durum insanla ilgili bütün sosyal
alanlar için geçerlidir. Mevcut eğilimlerin sürdürülebilir olduğunu görmezden
gelip kendi hayal dünyası ile gerçeği karıştıranlar veya bu yolla başkalarını
aldatmaya çalışanların geleceğini bu kesime ilişkin beklentiye bağlayanların
kayıpları çok büyük olur.
Küresel ölçekte piyasalarda yaşanan eğilimler hepimizi
çevreyen koşulların aniden değişmeye başladığına işaret ediyor. Gelişmekte olan
ekonomiler durgunlaşıyor ve finansal sermaye söz konusu ekonomileri terketmeye
başlamış gibi görünüyor: Yerel paralar değer keybediyor, faizler yükseliyor,
menkul ve gayri menkul şeklindeki varlık değerleri geriledikçe bilançolar
yıpranıyor, borç-alacak zinciri tehlike sinyalleri verir iken kredi krizi
kapıyı çalıyor. Olumsuz eğilimleri durdurup terse çevirmek yönündeki yerel
çabalara ise ya yetersiz kalıyor ya da etkisi kalıcı olamıyor. Bir gün bu tür
gelişmelerin olabileceğini hiç hesaba katmadan risk alanlar ise ne yapacağını
bilemiyor, başının çaresine bakamıyor ve artık aklını iyice kullanamaz hale
gelmekten genelde kurtulamıyor. Nefsi azdırıp aşırılıkları zorlamanın, özetle
söylemek gerekir ise açgözlülüğün bedeli çok ağır oluyor...
Sürdürülebilir olmayan eğilimlerin rüzgarı amacınıza
ulaşmanıza yardım ettiğinde başarının kaynağını kendinde aramak ve durum
değiştiğinde suçlu aramak ne yazık ki çözüm olamıyor. Finansal sermaye on yılı
aşkın bir süredir akın akın gelişmekte olan ekonomilere gelirken her şey iyi
idi; bu işin sonunun çok kötü olacağını söyleyenlere pek itibar edilmiyor,
doğruyu söyleyenler dokuz köyden kovuluyordu. Bugün getirisi azalan ve riski
kontrolsüz bir şekilde artan gelişmekte olan ekonomilerden uzaklaşma eğilimi
gündeme gelince koşulların değişmeyeceğini uman veya varsayanlar neye uğradığını
şaşırdı: Kimileri sakinliğini koruyor ve hiç tepki vermeden işini yapmaya
çalışıyor, kimisi ise çırpındıkça batıyor. Kendilerine ciddi bir bedel
ödetmeyecek çözüm arıyorlar ama bulamıyorlar. Tekdir ile uslanmayanlar
yaşayarak öğrenmek mecburiyetinden kurtulamıyorlar.
Küresel ölçekte gelirler artarken veya en azından azalmaz
iken yapılan yanlış tercihlerin cezası çok ağır olmuyor, ciddi kırılganlıklar
yaratmıyor. Fakat rekabet koşulları bozulur ve gelirler dalgalı bir şekilde
geriler iken durum farklılaşıyor. Yaklaşan tehlikeyi dikkate alarak tedbirli
olmak yerine gelirini arttırmak adına hasapsızca risk alanların evdeki
hesapları çarşıya uymuyor, onların hataları tüm insanlığın kaderini
olumsuzlaştırıyor. Son on yılda parasal genişleme yolu ile tedbirli olmaya
çalışarak doğru yapanlar cezalandırılır iken, aşırı risk alarak hesapsızca
gelirini arttırmaya çalışanlar ödüllendirilmişti. Bu durum sorunların
ağırlaşması pahasına günü kurtarmak, hayvanlar gibi sadece şu anı yaşayarak
insanlıktan ve adaletten uzaklaşmak anlamına geliyordu. Şimdi bu dönemin sonu;
başka bir deyişle hesap verme zamanı gelmiş gibi görünüyor. Başkalarını
suçlamak fayda etmeyecek, yalan ve iftira kimsenin işine yaramayacak!.. Herkes
ne ekti ise onu biçecek, başkaları için ne istedi ise onu yaşayacak...
Türk Lirası nın bir süredir değer kaybetmesi, Merkez
Bankalarının eylem ve söylemine rağmen riskten kaçınma eğiliminin dalgalı bir
şekilde güçlenmesi hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağına işaret ediyor.
Üstteyim diye gerinme veya alttayım diye yerinme devri bitmiş gibi görünüyor...