Türkiye’deki basın, temelde üç kez şekillenmiştir. Üç şekillenmenin de benzer ve farklı yanları olduğu görülmektedir.
Osmanlı Dönemi oluşturulan yeni basın rejimi, yönetime rağmen oluşmuş, muhalif olarak şekillenmiştir. Bu muhalif duruşta, Osmanlı Devleti’nin güç kaybetmesiyle oluşan buhranlı dönemin ve bu dönemde ortaya çıkan Batılılaşma çabalarının etkisi büyüktür.
Cumhuriyet dönemindeki basın, yeni kurulan rejimin ikamesi ve desteklenmesi için daha çok ideolojik yönüyle temayüz etmiştir. Bu dönemdeki basın, tamamen ideolojik sâiklerle ortaya çıkmıştır. Bu ideoloji, o günkü basın incelendiği zaman daha net görülecektir. Ulus Gazetesi, Cumhuriyet’i sahiplenen iradenin yayın organıydı. Ahmet Emin Yalman’ın çıkarttığı Vatan Gazetesi de ideolojik yönü ağır basan bir gazete hüviyetindeydi. O günlerde ortaya çıkan Cumhuriyet gazetesi ise bugün bile ideolojisini devam ettirmektedir. Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin ise o günlerdeki ideolojik tavırlarıyla kartelleştikten sonraki duruşları arasındaki değişim, geçmişle bugün mukayese edildiği zaman görülecektir.
Cumhuriyet sonrası basının ötekileştirdiği ideoloji, binlerce yıllık süregelen mirastı. Yeni rejim, geçmişi unutturmak için büyük çaba içindeydi. Bundan da öte, geçmişin mirası yok sayılmış, reddedilmiş, hatta düşmanlaştırılmıştır.
Cumhuriyet sonrası ortaya çıkan İslâm referanslı basın da tamamen ideolojiktir. Hiçbir ticari kaygısı olmadığı gibi tepki olarak ortaya çıkmış ve samimidir; maddi imkânsızlıklar içinde var olma mücadelesi vermiştir. Bu dönemde İslâm referanslı basının öncüsü Mehmed Şevket Eygi’dir. Çıkarttığı gazeteler iyi tirajlar almıştır. Günlük çıkarttığı Bugün gazetesi 100 bin tirajını görmüş; yine haftalık Yeni İstiklal gazetesinin tirajı da 30 bin civarındadır. Eygi’nin günlük çıkarttığı Babıali’de Sabah ise 30 binleri görmüştür. Eygi’nin düzenlediği sabah namazlarındaki kalabalık da bu etkiyi göstermektedir. Yine bu dönemde Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’su, Kadir Mısıroğlu’nun Sebil’i de tamamen ideolojiktir.
Millî Gazete’nin yayın hayatına başlaması, sonraki döneme tekabül eder. Millî Gazete’nin ilk sayısına “Yahudi Kongresi”ni eleştirerek başlaması tam da İslâm referanslı yayın politikasını tanımlamaktadır. Gazete, başlangıçtaki tavrından asla vazgeçmemiş, hiçbir menfaat gözetmeden Siyonizm’i eleştirmeye devam etmiştir. Gazetenin ortaya çıkmasından sonra İslâm referanslı basının amiral gemisi Millî Gazete olmuştur.
Basının, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıyla yeniden şekillenmesine gelince:
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, kendisini kitle partisi olarak tanımladığı için ideolojisini taşıyacak bir gazeteye sahip olmak yerine, gerek muhafazakâr ve mütedeyyin kesime hitap eden basını, gerekse kartel medyasını iktidarın sözcüsü haline getirme yolunu daha mantıklı görmüş ve bu yönde adımlar atmıştır.
Yenilikçi hareketin ortaya çıkış hengâmında havuz medyası denilen ana akım medya, Yenilikçilere karşı üstenci ancak ılımlı bir tavır takınmıştır. Bu ılımlı tavrın sebebi, radikal olarak gördükleri Millî Görüş Hareketi ve Necmettin Erbakan Hoca’ya karşı, yenilikçi hareketi ılımlı ve light İslâm modeline daha uygun görmeleridir. Ilımlı gördükleri Yenilikçileri, radikal gördükleri Millî Görüş’ten daha ehven gördükleri için desteklemiş; diğer yandan da tam olarak kendi ideolojilerini yansıtmadığı için temkinli davranmış ve üstenci bakmıştır.
Ana akım medyanın, Millî Görüş ve Erdemliler Hareketi (Yenilikçiler)’nin ayrışma sürecinde tavırları tamamen Millî Görüş aleyhinde olduğu o günkü manşetler ve yazarların tavırlarında görülmektedir. Aslında ana akım medya, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni destekleyerek Millî Görüş’ü bertaraf ettiğini düşünmüş, bir taraftan da yeni partiye karşı mesafesini korumuş, biraz da üstenci tavırla bakmıştır. Yani Erbakan’a karşı desteklemek zorunda kaldıkları iktidarı yönlendirmek istemişlerdir. Bu, geçmişten gelen alışkanlıktır, reflekstir.
Geldiğimiz noktada, ana akım medya tamamen iktidarın kontrolüne geçmiş, iktidarın sözcüsü haline gelmiştir. Süreç içinde basının bir kısmı kendi isteğiyle dönüşmüş, bazı basın kuruluşları da iktidara yakın iş adamları tarafından satın alınarak ideolojik dönüşüm sağlanmıştır.
Muhafazakâr ve mütedeyyin kesime hitap eden basın ise hem ideolojik olarak dönüşmüş hem de kartelleşmiştir. Elde ettikleri geniş imkânlar, tiraj bağlamında bir genleşme sağlamasa da ticari olarak hayli genleşen bir yapıdan söz edebiliriz.
Muhafazakâr ve mütedeyyin kesime hitap eden bu çevrenin entelektüel kapasitesinde hiçbir değişme olmamıştır. Hatta geçmişe göre zayıflama olduğu muhakkak. Menfaat ilişkisi içindeki bir topluluğun içinden münevver çıkması zordur. Münevver, ideolojisine sıkı sıkıya bağlı toplulukların içinden çıkar. Münevver nam-ı diğer entelektüel, dünya bir yerlere doğru evrilse de sabittir, doğru yerde durur. Çünkü dönüşen dünya ve dönüşen kişilerin geri dönme ihtiyacı hissettiği zaman bir kutup yıldızına ihtiyacı vardır. İşte dönüşmeyen münevver, kutup yıldızıdır.
Gazetenin kâğıdının daha kaliteli olması, bütün sayfalarının dört renk olması, promosyonlar vermesi, gazete binasının plazaya taşınması, entelektüel kapasitesine olumlu hiçbir etkisi olmaz. Aynı durum, kartel ve ana akım medya için de geçerlidir.
Ana akım medyanın ideolojik dönüşümü söz konusu değil; sadece konumlandığı yer değişmiştir. Bu da iktidarın gücüne teslimiyettir. Muhafazakâr ve mütedeyyin kesime hitap eden basında yetişmiş kadroları, kartel medyaya transfer ettiğiniz zaman orada bir dönüştürme değil, karşılıklı taviz ve dönüşümden bahsedilebilir.
Son günlerde, mütedeyyin kesimin içinden çıkıp kartel medyasına yerleşen birtakım kişilerin uyuşturucu ve çıkar ilişkileriyle anılması dönüştüren değil, dönüşen bir yapının varlığına işarettir. Bu da görmemişliğin ve kompleksin dışa vurumu olsa gerektir.
Ana akım medyanın iktidarın her söylediğini manşete taşıması, basını buna göre şekillendirmesi ise ideolojik dönüşüm değildir. Hatta ana akım medyanın tirajı düşmüştür. Bu da okuyucu kaybettiğini göstermektedir. Dönüşümden önce tirajları yüksek olan bu basın organlarının iktidarın yayın organı haline getirilme süreci incelendiği zaman eski etkinliklerinin kaybolduğu görülmektedir.