Tonton Özal halkın gönlünü fethetmişti. Sokakta, işyerlerinde, kahvelerde her yerde ondan bahsediliyor ve ne kadar cesur olduğundan tutun da yenilikçi ruha sahip olduğu saatlerce anlatılıyordu. İstanbul’da “Halici gözlerimin rengine büründüreceğim” diyen bir belediye başkanı vardı. Haliç’in o burun direklerini sızlatan kokusundan halk o derece bıkmıştı ki, bu konudan bahsedilmesi bile insanları rahatsız ediyordu. Özellikle yaz aylarında koku çekilmez bir hal alıyor, orada yaşayanları canında bezdiriyordu. Bundan dolayı Haliç’in temizlenecek olması insanları heyecanlandırmıştı.
Dalan hızlı başladı çalışmalara. Haliç’in etrafında bir yıkım faaliyeti başlamıştı. O yıkılamaz, yapılamaz denilen temizlik başlamıştı işte! Fabrikalar önce kapatılmış daha sonra da yıkılarak enkazın temizlenmesine başlanmıştı. Eminönü’nden Eyüp’e, Karaköy’den Kağıthane’ye kadar Haliç etrafındaki tüm işyerlerinin yıkılması o devirde büyük olay olmuştu. Haliç’in sularının temizlenmesi için Güney – Kuzey Haliç Kollektörleri devreye sokulmuş ve trilyonlar yerin altına gömülmeye başlanmıştı. Her taraf şantiye halini almış, her yerde bir çalışma yapılmaya başlanmıştı. Yıkılan fabrikaların yerine yeşil alan yapılıyor ve Haliç’in etrafı güzelleşerek bambaşka bir hale bürünüyordu.
Bu şekilde beş yıl çalışıldı İstanbul’da. Dalan’ın gözleri, Tonton’un sözleri konuşuluyordu halk arasında. İstanbul hızla göç almaya, şehir giderek kalabalıklaşmaya başlamıştı. Özellikle Güneydoğu’da yaşanan terör belası büyük bir göç furyası başlatmış, sırtına yorganını alan soluğu İstanbul’a varmaya çalışıyordu. Varoş denilen kıyıda köşede kalmış boş alanlara derme çatma evler yapılarak insanlar buralarda hayata tutunmaya başlamışlardı. Yolu olmayan, suyu ve elektriği bağlanmamış kulübeler zamanla çoğalıyor ve belediyeden hizmet gelmesini bekliyorlardı.
Artan nüfus ile birlikte hayat giderek pahalılaşıyor, enflasyon ile birlikte yaşam giderek zorlaşıyordu. Üstelik ciddi anlamda da işsizlik baş göstermişti. Kahveler, caddeler, meydanlar insan kaynıyordu. 1980 askeri ihtilalinin izleri yavaş yavaş silinmeye başlamıştı. Hatta Cumhurbaşkanı Ahmet Kenan Evren olmasa kimse hatırlamayacaktı belki de. Geçmişte çok can yakan sağ sol kavgası sona ermiş, insanlar her an ölüm korkusu çekmekten kurtulmuş, daha büyük bir sorun olmaya başlayan geçim mücadelesi ile boğuşmaya başlamışlardı.
Döviz alım satımı serbest bırakılmış, geçmişte el altından satın alınan mallar artık bakkallardan kolayca temin edilir hale gelmişti. Herkesin gündelik hayatına tüketim malzemeleri girmeye başlamış bu da geçinmeyi biraz daha zorlaştırmıştı. TRT radyo ve televizyonunda hafif batı müziği ön planda olmasına rağmen insanlar arabeskten kopmuyor ve kasetler yine kapış kapış satılıyordu. Fakat arabesk parçaların o ağdalı, iç karartan müziklerinin yanında artık taverna müziğinin öne çıktığı kasetler de revaç bulmaya başlamış ve o sanatçıların kasetlerine özellikle gençler rağbet göstermeye başlamışlardı.
Nihayet 1989 yerel seçimleri gelmişti. “Mavi gözlü” belediye başkanının seçimi rahat kazanacağı kanaati vardı İstanbullularda. O da kendinden emindi. Anketlerde büyük farkla önde görünüyordu. Üstelik partisi ANAP da iktidarda idi…
Minik bir tebessüm
Unutkan Temel
Hoca camide vaaz verirken en ön sırada oturan Temel de hocanın gözlerinin içine bakıyor vaazı dinliyormuş. Hoca hırsızlığın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatırken Temel’in yüzü karmakarışık olmuş. Daha sonra hoca zinadan ve hovardalıktan bahsetmeye başlayınca Temel gülümsemeye başlamış. Namazdan sonra bu hareketlerinin sebebini soran hocaya Temel:
* Hoca efendi hırsızlıktan bahsettiğinde saatin kolumda olmadığını fark ettim çalındığını düşündüm, hovardalıktan bahsedince de nerede olduğunu hatırladım. Demiş.
İlgilisine notlar:
* “Eğer istiyorsan Hakka varmayı, meslek edin kendine gönül almayı, bırak saraylarda mermer olmayı, toprak ol bağrında güller yetişsin” Hz. Mevlana
* “El sendedir, dil sende, diken sende, gül sende... Her an imtihandasın, ağlasan da, gülsen de...” Hz. Mevlana
* “Vazoyla saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor.” Arif Nihad Asya
* “Tekerrür eden tarih değil, hatalardır” II. Abdülhamid
* “Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar tarihler avcıları övecektir” Afrika atasözü