Geçmiş de bizim, bugün de..

Abone Ol

Kemal Belgin ağabeyimiz bir anısını yazmış gazetemizdeki köşesinde 28 Şubat günü.

Tarihin çağrışımı tesadüf ama, tezinin vezninin o ünlü darbe gününü savunanların frekansına denkliğini galiba tartışamayız.

Konu: Fenerbahçe’nin Aydınspor’a 6-1 yenildiği maç.

Fenerbahçe’nin başına Hiddink’in getirilmesine baştan sıcak değil Kemal ağbi.

“Bu Hollandalı takımı sahaya 3’lü defans ile çıkarmıştı.”

Gazetelerin futbol anlatımları ve yorumlarında sağbek, sol bek, sağ haf, santra haf, sol haf sıfatlarının kullanıldığı yazıları okuyarak çocukluğu geçmiş bu fakir itiraf ederki, defansın 3’lü, 4’lü olmasının ne teknik manasını bilir, ne de anlamaya artık yaşı müsaittir. Fakat Kemal ağbi’ye itirazımızda ısrarcıyız. Zira Fenerbahçe’nin o mağlubiyetine sosyolojik travma diye bakmıştık biz.

İzmit’ten kalkıp gelen ve seni alıp maça gideceğiz, diyen arkadaşlarıma hayır deme gerekçem geçen çeyrek asra rağmen değişmedi. Bir futbolcusunun operasyon yaptığı Fenerbahçe’nin maçlarına gitmeme kararım var.

İnternet medyasında da çok görüntüsü var o maçın. Fenerbahçe oyuncularının kaleci Eser’i çalıştırdıkları ilk devrede, Aydınspor 1-0 öndedir.

Sonra 2-0 ve 53. Dakikada gelen Hakan’ın golü durumu 2-1 yapar. Maçın bitmesine de 37 dakika vardır. Operasyoncu dediğim o ünlü futbolcu maçın başından beri mesaj yağdırmaktadır yönetime. Şartları artık ne ise, bilemem. Dediği şu olmalı: Maçı almamızı istiyor musunuz, istemiyor musunuz?

O günkü Fenerbahçe kadrosunun, Hollandalı Hiddink’in taktiği ne olursa olsun, 37 dakikası daha olan o maçı lehlerine çevirmesi işten bile değildi. Hakem ise zaten konu dışı. Kaleci Yaşar üstüne gelen topları tutacak, diğer oyuncular da yakınlarından bir Aydınspor pası yahut oyuncusu geçtiğinde dik kalacaklar.

81. dakikaya kadar bekler operasyoncu oyuncu. Kenardan beyaz mendil sallayan yok hala. Belki de arkadaşlarına, ki kendisi bizzat kaptan olmalı, Kemal Ağbi’nin teşhisini anlatmıştır. Bu 3’lü defans bizi çok bozuyor!

Spike ise yırtınıyor. Son 9 dakikada 4 gol yedi Fenerbahçe. 2 dakikaya 1 gol düşer istatistiki olarak.

Skor 6-1 olmuş, Devlet Başkanımız “Altı çekilen Fener’i ben ne yapayım nitekim.” Demiştir, bizim hikayelerimizde o hafta.

O operasyonun hikayesini biz de böyle yazdık. Selam olsun Kemal ağbi’mize. Başka yorumlarına itiraz hakkımız saklı kalsın da deriz.

Bu haftayı ise çok konuşulan iki olayın yorumu ile bitirmek istiyoruz.

Bir maçın 88. Dakikasında düşen oyuncu yahut topu oturarak ancak tutan oyuncu penaltıya sebebiyet vermiş midir? Biri bu.

Olaya elbette, topu alıp eve götürmemişse diyerek mizah katmamıza gerek yok. Soru şöyle sorulmalıdır: O hareketi rakip oyuncu yapsa idi, maçın herhangi bir dakikasında, penaltı düdüğü çalınır mı idi, çalınmaz mı idi?

Diğer olay da bir el hareketi. Topun elle düzeltilerek gol yapılması geçerli olmalı mıydı, yoksa iptal edilmeli miydi?

Burada da sorun hakemlerimizin gözünün üç açılı kamera görüntülerine denk olup, olmadığı değil. O golü rakip oyuncu maçın herhangi bir anında yapsa idi, sayılıp sayılmayacağıdır.

Düdüklerde eşitlik olurdu deniyorsa, gönüllerin rahatsız olması başka hesaplar yüzündendir deriz.