100 bin tondan fazla bombanın atıldığı Gazze'de teslimiyet değil direnişin zaferi yeşerdi. İsrail’in arkasındaki bütün emperyal güce rağmen çözemediği bu irade; tankların, uçakların, ablukanın ve soykırımın üstünde bir kudretin varlığını bir kez daha ilan etti.
Bu ateşkes bir lütuf değil; Filistin halkının kanla, sabırla ve inançla kazandığı tarihî bir dönüm noktasıdır. Artık dünya savaşın sonunda kazananın mazlum halklar, kaybedenin emperyalizmin kendisi olduğunu görmektedir.
Gazze sadece İsrail’e değil, ABD’nin stratejik vesayetine, İngiltere’nin tarihî ikiyüzlülüğüne, Avrupa’nın insan hakları maskesine ve İslam dünyasının sessiz ihanetlerine karşı da savaş verdi. Bu direniş, Batı’nın “medeniyet” iddiasını yerle bir eden ve hakikatin yeniden doğuşudur. “Yok edeceğiz” dedikleri Hamas’la aynı masaya oturmak zorunda kalan işgalciler, askeri olarak da ahlaken ve siyaseten de çöktüler. Çünkü karşılarında yalnız bir örgüt değil; imanla örülmüş bir millet, zulmü tanımayan bir irade, adaletin ve onurun adı olan Filistin halkı vardı.
Bu zafer, bir ateşkes anlaşmasından fazlasıdır. Bu, sömürünün, işgalin ve çifte standardın iflasıdır. Trump’ın, Mısır’ın, Türkiye’nin, Katar’ın girişimleriyle ulaşılan mutabakat; direnişin meşruiyetini, işgalin ise gayrimeşruluğunu tescillemiştir. Netanyahu’nun “esirleri geri getiriyoruz” sözleri aslında kaybedilen bir savaşın itirafıdır. Artık dünya kamuoyu kimin saldırgan kimin savunucu olduğunu, kimin barıştan kimin sömürüden beslendiğini çok iyi biliyor.
Bugün İsrail kaybetmiştir; sadece savaş alanında değil, ahlaken, siyaseten, insani ölçülerde kaybetmiştir. Filistin kazandı, çünkü teslim olmadı. Ve biz, bu zaferin yankısını taşıyan her nefesin şahidiyiz.
Mübarek Gazze halkına selam olsun.
Şimdi,
Soykırıma maruz kalan Gazze halkının sabrı, fedakârlığı ve sarsılmaz iradesi zulmü belgelerken aynı zamanda adaletin kapılarını aralamıştır. Uluslararası toplum bu direncin gerektirdiği sorumluluğu yerine getirerek, suçları örtbas etmeye izin vermemeli, sorumluların yargılanması, mağdurlara tazminat ve onarım sağlanması, devletlerin, askerî komutanların ve destek veren aktörlerin hukuki ve siyasal hesap vermelerini sağlaması kesin bir zorunluluktur. Adaletin tesis edilmesi yalnızca mağdurlar için değil, insanlık adına gelecekte benzer trajedilerin önlenmesi için de hayati önemdedir.
Bu ateşkes, hesap sorma sürecinin başlangıcı olarak görülmeli, uluslararası mekanizmalar derhal harekete geçirilmelidir.