Zamana yayılan bir süreçten sonra artık kendi başına bırakılmış, bir bakıma tamamen yalnızlığa terk edilmiş bir Gazze sürecindeyiz. Umutlar nedense Batılı kimi vicdan sahiplerine kalmış. Onların çıkışları olmasa tam anlamıyla bir sessizliğe bürünülmüş olacak. Teknik direktör Guardiola, varılan sonucu çaresiz bir cümle ile ifade ediyor: “Gazze için bir şey yapamadık.” Yani bir bakıma artık bu iş burada bitti demeye getiriyor. İnsani vicdanın bir çırpınışı ve dolaylı haykırışı.
Palyatif şeylerle oyalanılıyor şimdilik. Ne Şam ayağı kaldı bu oyunun, ne durun hele biz nasıl orayı yeniden ayağa kaldırır Kudüs’e gideriz absürtlükleri. Her şey sloganların ve sıradanlıkların kuyusuna terk edildi. Şam ile Emeviye Camii sloganlarının artık hiçbir karşılığı yok. Hamasetleriyle derin kuyulardadırlar.
Şiddetli yağmurlardan çadırlarında perişan olmuş olan Gazzelilere uzanan yardımların sınırlı oluşu da sadece bir avunma. Bir taraftan da el altından Gazzeliler Afrika’ya götürülüyor, diğer taraftan onların da umutlarını ve heyecanlarını bu saçma anlamalarıyla bitirdiler. Derin bir sessizlik var. Artık her şey tamamlanmış, bitmiş havası oluştu.
Emperyal Amerika’nın ve Siyonizm’in sözlerine güvenilmeyeceği bilinmeliydi. Biliniyor olmasına öyle görünmesi çok daha tehlikeli.
Görünen acılar sloganlarla bastırıldı, insanlık bunlarla avutuldu, meydanlarda sadece bunlar için görünüldü. Bu bir yere kadar sürdü. Ya sonra, sonrası tam anlamıyla bir hayal kırıklığı.
Bundan sonra kim direnecek, kim onların derdini haykıracak, çaba gösterecek?
Çünkü garantör olan ülkelerin Trump’ın belirlediği çizginin dışında bir adım atacak hâlleri ve güçleri yok.
Siyonizm yapıp ettiklerinden bir adım geriye atmış değil. Soykırıma devam ediyor. Arada Lübnan ile Suriye’ye saldırıyor. Suriye artık tamamen teslim alınmış olmasına karşın soluk aldırılmıyor. Zaten onların soluk alma gibi bir dertleri yok. Siyonizm ile emperyalizme tam anlamıyla kendilerini teslim etmişlerdir. Ne alırlarsa kârdır düşüncesinde olsalar gerektir.
Bazı şeyleri ifade etmeye dilimiz varmıyor. Radikal İslâmcılığın, sözde cihatların, kimi acımasız çıkışların bir karşılığı yok. En radikal gibi görünen, şeriat adına kelleler uçuran, sinema sahnelerindeki fragmanlardaki eli kanlı kılıçlıların o vahşi görüntülüler Trump’ın önünde el pençe divan duruyorlar. Onlar artık ne teröristtirler ne de tehlikedirler. Uysal, sevimli kimselerdirler.
Gazze sürecindeki çırpınış ve anlatışlarımızı bahane ederek saldıranların bugün nasıl bir ruh hâlinde oldukları ortada. Derin bir sessizlik içindedirler. Oysa siyasal ve emperyalizm tarihini, geçmişimizi iyi bilenler neler olup biteceğini biliyorlar ve seziyorlar. Bu sadece bize özgü bir durum değildir. Ağır saldırılara ve tehditlere uğradık. Yazdıklarımız ortada. Coğrafyamız yıllardır benzer olayları yaşıyor. Değişen bir şey yok. Sadece dönemden döneme farklı tutumlar ve davranışlar oluyor.
Köle topluluklar şimdi bir çatı altında toplatılıyor. Siyonizm’in emperyalizm ile belirlediği “İbrahimi” bir çatı. Birçok devletçik koşa koşa üye oluyor.
İradesi olmayan bu topluluklardan artık beklenebilecek bir şey yok. İnsanlığın olan umudunu da tükettiler.
Yüksek sesli çıkış yapacakların sayısı çok azaldı. Dört bir yandan insanlık kuşatılır, umutlar yok edilirken insanlık adına umut olabilecek girişimler hem engelleniyor hem de bastırılıyor.
Biz umudumuzu bitirmiş ya da kesmiş değiliz. Süreç belki uzayacak ama Hakk bir yerde gene tecelli edecek. Zulümler geçmişte vardı, şimdi var, gelecekte de olacak. İnsanlığın vicdanı oldukça bu bir yerde parlayacak, yeniden gün doğacak.