Futbolun cilvesi çoktur. Ancak ne var ki son yıllarda birçok ögede olan gelişmeler artık bu ilk cümledeki kanunu neredeyse geçersiz kılmaya başlamıştır.
Şimdi buradan hareketle pazar maçlarına bir bakalım. Beşiktaş, artık neredeyse sekiz oyuncusuyla klasikleşmiş kadrosunu sahaya çıkardı. Karşısındaki rakip oyuncu kalitesi olarak hiç de birinci lig düzeyinde değildi. Dolayısıyla da Beşiktaş maçı kolayca cebine indirecekti. İlk yirmi-yirmi beş dakika kafaya geçtikten sonra aradaki fark ortaya çıkmaya başladı. Ve de Gomezin Gomezliğinden kaynaklanan iki gol geldi. Beşiktaş bu arada bir iki de pas seçimindeki yanlışlar yüzünden daha fazlasını da kaçırdı. Bu gollerden sonra Şenol hoca ikinci yarıda bir de Quaresmanın yerine Necipi almaz mı Yani rakip için artık bütün imkânlar tükenmişti. Darbe üstüne darbe yiyerek sanırım şişmedik, kanamadık yeri kalmayan Sosa da çıkıp yerine taze kan Olcay girmez mi Sonuç mu Eskişehirspor kalesinde dört tanesini saydım ama geri kalanların hesabını şaşırdım, sayısız pozisyon oluştu. Oluştu da ne oldu Beşiktaşın Gökhan, çıkana kadar Gomez, giren Cenk, Quaresmadan sonraki Olcay adeta ukalalık yarışına girdiler. Sahanın yıldızı Atiba ile on üzerinden sekizlik oynayan Necip ve de arkalarındaki blok yavaş yavaş yorulmaya başladı. İşte bu arada o cılız kadrolu Eskişehirspor gelmeye başladı ve bir gol buldu ve de 94. dakikada beraberliği direğe taktı. Evet, bir futbol takımı rakibiyle aradaki skor farkını üçe çıkarmadan rahatlayamaz. Bizim genç takım hocamız rahmetli Suat Baba bizim takıma böyle bir kanun koymuştu. Haklı mıymış, Şenol hocamın şımarık mı desem, vurdumduymaz mı desem, fiyakacı mı desem, ön blok oyuncuları Ekranda göremedik. Acaba bu rezalet oynanırken Şenol hoca kenardan müdahale etti mi Bunu da merak ediyorum...
SONRASI MI
Eskişehirden Kadıköye döndük. Aziz beyin ifadesine göre 70 milyon avroya, yani 210 milyon Türk lirasına kurulmuş takım, kendisine ters gelen Akhisar Belediyesporla karşılaşacak. Ne olmuş yani demeyin, bu takım milyonluk takıma ters geliyor... Dedik ya futbolun eski kurallarındandır bu... Gelişmeler yaşandı. Hangi çağdaş ögeden bakarsanız bakınız artık futbolda neredeyse matematik de geçerli olacak.
Neyse... Van Persie yedekte. Vay sen misin Pereiara Yahu bu Hollandalı dört gün önce koca doksan dakikada sadece iki defa topla buluştu. Bu haliyle oynarsa o takımda hocanın bir gram forsu olmaz... Devam edelim... Diego takımda... Yani orta alanın üç öne doğru arızalı ekibinden bir kişi değişmiş ve oyunu oynatma işini becerebilecek bir adam gelmiş. Volkan neme yazım denilerek kenarda bırakılmış, hız kazanılması konusundaki takımın ikinci elemanı Alper takımda... Tam bravo Pereira derken, baktık solda son maçların iyi adımı Hasan Ali yok, yürüyen yıldızı Caner var. Hasan Ali sakatsa diyeceğim yok ama sağlamsa Portekizli hocanın falsosu başlıyor demektir.
Sonra mı Bir kaza penaltısı ile durum 2-1 olunca, Caner tercihi hariç övdüğüm hoca Diegoyu alıp yerine Ozanı koymaz mı Meirelesi de alıp Sousayı sahaya atmaz mı Bu ne demek mi Açık ve net "Ödüm koptu maç gidiyor galiba, bu nedenle yapıcıları değil korumacıları alayım bari...” demektir. Sonra da üstüne fazla gelmeye başladığından arka bloklarını açan rakibin ilacı olacak Alperi alıp, başında yaptığın doğruyu Van Persie üstadı(!) ile boz...
Sonuç mu Kendi sahanda 2-2... Hem de en küçük hakem faciası yaşanmadan. Pardon, Fernandaonun ilk golü yarım metre ofsayt... Hani çarşamba toplantılarının çenelerine... Hakem mi Bence onca baskıya rağmen 8, 6yı rahatlıkla alır.