Firâset mi feraset mi?

Abone Ol

Toplumdaki konuşmalara bilmem dikkat ediyor musunuz Okumuşu da okumamışı da çoğu insan firâset ve feraset kelimelerini birbirine karıştırıyor. Oysa bu iki kelime birbirinden tamamen farklı.

Feraset, at binicisi/seyis demektir. Filanca feraset sahibi dediğinizde onun iyi bir at binicisi olduğunu ifade etmiş oluyorsunuz. Lâkin siz feraseti firâset manasında kullandınız. Ama olmadı.

Firâset: Bir kimsenin ahlâk ve istidadını yüzünden anlamak demektir. İlham eseri olarak meydana gelen seziştir. Mü’minin Allah’ın nuruyla bakması demektir. İlham eseri olarak meydana gelen seziştir. Mü’minin Allah’ın nuruyla bakmasıdır.

Buhari’de zikrolunan bir hadis-i şeriflerinde Sevgili Peygamber Efendimiz (S.A.V.) buyurmuşlardır ki:

“(Kâmil bir) mü’minin firâsetinden (çabuk seziş ve kuvvetli anlayışından) sakınınız, çünkü o Aziz ve Celil olan Allah’ın nuru ile bakar.”

Yeter ki bu mü’min haramdan sakınsın. Kötülük ve günahlardan, yanlışlıklardan uzak kalsın. Takva üzere bulunmaya gayret etsin. İşte insan o zaman şairin dediği gibi olur:

“İki kere bakmaya hacet mi var

Bir bakışta kadrini anlar ârifan.”

Sezme, anlama manalarına gelen firâseti idrak eden Hakk Teâla’nın nuruna açık firâsetli gözler öyle ay yüzlülerdir ki, en karanlık zeminde dahi her şeyi apaçık görür, benzerlikte takılıp kalmaz.

Firâsetle ferasetin arasındaki mana farkı bu kadar açıktır.

Firâset kelimesine yakın bir kelime de basirettir.

Basiret, kâmil insanın hakikati kalbiyle hissedip anlamasıdır.

Sözlüklerde idrak ve fetânet kelimeleriyle anlatılmaya çalışılan basiret vasfı kalp gözünün açıklığı, daha başlangıçta iken neticeyi görüp sezme ve yarınları bu günle beraber değerlendirebilme istidadıdır.

Hülasa kelimeler manaları doğrultusunda kullanılırsa hayat daha da feyiz kazanır.