Güneş aynı yerden doğuyor, aynı çizgiye ulaşacak batarken. Peki ya ben! Ben ne olacağım. Yüreğimde bu yarayı ne kadar daha taşıyacağım. Bilmiyorum…” Seni seviyorum çocuk! Kırmızıya boyanmış coğrafyanı… yorulmadan düşlüyorum seni. Hatıralarını taze tutayım diye bir an bile ara vermiyorum düşlerime. Yaşıtların oyuncaklarla oynarken senin eline tutuşturulan sapanı düşünüyorum. Derdin kadar gererek, içine küçük sandığım o kocaman yüreğini taş niyetine koyarak, “İsabet Ya Rabbi…” diyerek salıverişini yüreğini. Düştüğü yerden ebabil duaları duyuyorum. İşte seni bu yüzden çok seviyorum…
“Önümde bir uzun yol. Sonu görünmüyor, kimse “hayır” söylemiyor! Olsun, önemi yok. Yolcuya kızıp yolu terk etmek yok! Yürünecek! Bu hisle işte bir adım daha. Ha gayret, belki de menzil o kadar uzak değildir. Ha gayret yüreğim. Ardına bakma, ardımızda bıraktıklarımız artık bize ait değil. Neyle karşılaşırız diye hiç sorma! Bilmiyorum…” Seni seviyorum çocuk! Heybetin çok zaman beni korkutuyor ama olsun. Eğer ben korkuyorsam, şahin gözlerin kime düşmanca bakıyorsa onlarda korkuyordur. Bu düşünce beni mutlu ediyor. Arkadaşlarınla verdiğin sözü duydum. “Kimden gelirse gelsin zulme, her kim olursa zalime karşı” yılmadan mücadele edecekmişsiniz. Ey çocuk! Hiç demez misin ben neden yaşıtlarım gibi değilim? Bu coğrafya da doğmak senin tercihin değil, biliyorum. Bizde olabilirdik senin yerinde. Gündüzleri sapan geren ellerimiz geceleri duaya açılabilirdi. Her gün arkadaşlarımızdan biri eksik toplanabilirdik. O çocuk dillerimiz yokluklarında anne-baba demeyi unutabilirdi. Ama kader! Kan senin coğrafyana düştü ama inan kızıllığı yüzümüze vurdu çocuk. Kızmazsın hiç bize, biliyorum.
İşte seni en çokta bundan seviyorum!!! “Boylu boyunca uzanıyor yol. Bir yanımdan arabalar akıyor, diğer yanımdan insanlar. Bu ikisinin arasında sıkışmış kalmışım sanki. Hareket etmiyorum. Kimse beni fark etmiyor. Sanki dünya benim etrafımda dönüp bana neler olduğunu göstermeye çalışıyor. Gerçekten neler oluyor. Bilmiyorum…
H.Bayezid İslamoğlu