Fıkıh, İslami ilimler içerisinde en zor olan dalıdır. Bir
fakih, çok iyi Arapça diline hakim olacak, Kur an, hadis bilgisi güçlü olacak.
Mezhepleri, ihtilafları, delillerini iyi bilecek. Güçlü bir usul bilgisine
sahip olacak. Toplumunu tanıyacak. Güçlü bir muhakeme gücüne sahip olacak.
Hukuk mantığına hakim olacak. Yani bir fakih kolay yetişmez.
Fıkıh nedir diye birisine sorsam hemen İslam hukukudur
derler.
Halbuki fıkhı sadece İslam hukukuna sıkıştırmak, fıkhı
bilmemek ve alanını daraltmaktır.
Fıkıh sadece bir İslam hukuku değildir. Hukuk konusu
fıkhın sadece bir yüzüdür. Fıkıh İslam medeniyetinin düşünce biçimidir.
Müslümanların oluşturduğu en büyük düşünce mirasıdır. Batı düşüncesinin en
güçlü alanı felsefedir ve tüm ilimler felsefeden doğmuşken İslam kültürünün
oluşturduğu en büyük düşünce mirası da fıkıhtır ve tüm ilimler buradan
doğmuştur.
İsterseniz fıkhın ne olduğunu maddeler halinde yazalım.
1. Fıkıh hukuktur
2. Fıkıh hukuk usulüdür
3. Fıkıh muhakeme usulüdür
4. Fıkıh İslam sosyolojisidir.
5. Fıkıh İslam felsefesidir.
6. Fıkıh İslam ekonomi ve iktisat görüşüdür.
7. Fıkıh İslam ibadet ve amel görüşüdür.
8. Fıkıh İslam aile hukukudur.
9. Fıkıh İslam ahlak (etik) felsefesidir
10. Fıkıh İslam devletler ve uluslararası ilişkiler
kuramıdır.
11. Fıkıh İslam kamu yönetimidir.
12. Fıkhı ahlakıdır. Fıkhı batındır. (Tasavvuf)
13. Fıkhı inanç esasıdır. Fıkhı ekberidir. (akaid)
FIKIH İSLAM SOSYOLOJİSİDİR
Fıkhın İslam sosyolojisi olduğu yeni bir kavramdır. Bu
kavram Osmanlı nın son dönemlerinde tartışılmaya başlandı. Özellikle
sosyolojinin İslam dünyasına yeni yeni girmeye başladığı zamanda, Osmanlı
aydınları sosyolojinin İslam kültüründeki izlerini aramaya başladılar ve
karşılarını fıkıh çıktı. Çünkü bir toplum sosyolojisiz olamazdı. Sosyal
olaylara bir bakışı ve perspektifi olmalıydı. Bunun da fıkıh olduğu anlaşıldı.
Çünkü fakih tüm sosyal olayları tanzim ettiği gibi
Müslümanlara bir toplum ve sosyal bakış kazandırıyordu.
Fakat maalesef savaşların çıkması bu görüşün gelişmesini
engelledi. Böylece İslam toplumların bir sosyal görüşü ve ilmi olmamıştır
intibası yayıldı. Orijinal bir İslam sosyolojisi oluşmadı. Halbuki ilk sosyolog
olan İbni Haldun da bir Müslüman dı. Bu durum yeterince araştırılmadı veya bu
verilerden yeni bir kuram oluşmadı. Dünyada şu anda iki önemli sosyolojik ekol
vardır birisi Fransız diğeri Amerikan ekolu. Fakat Amerikan ekolu şu anda
dünyada hakim olmuş en güçlü sosyoloji olmuştur.
Fıkıh ise hukuk koridorlarına hapsedildi. Müslümanlar
üzerinde çalışıp bunu geliştirmediler. Belli konular içine kilitlediler.
Halbuki mezhep farklılıkları bile sosyolojiktir. İçtihat farklılıkları bile
sosyolojiktir. İmamı Şafi nin Bağdat taki içtihatlarını Mısır da değiştirmesi
bile sosyolojik bir yaklaşımdır. Bu bile araştırılmadı. Fıkhın sosyolojik yönü
göz ardı edildi.
Bu konuda ilk eser yazanlar Ziya Gökalp, Filibeli Ahmed
Hilmi gibi son dönem aydınlarıydı. Günümüzde bu konu yavaş yavaş gündeme
getirilmektedir. Fakat bu konuyu maalesef fıkıhçılar değil, sosyologlar gündeme
getirmektedirler. Maalesef sosyologlarımız fıkhı bilmedikleri gibi fakihlerimiz
de sosyolojiyi bilmediklerinden bu konuda ciddi çalışma yapılmamıştır.
Fakihlerimiz fıkhı ibadetlere hasretme gafletinde bulunmuş, alanını
daraltmışlardır. Yani fıkhı anlamamışlardır.
Fıkhın bu konumu üzerinde hem sosyologların ve hem de
fakihlerin çalışması gerekir.
Özellikle hem fıkhı ve hem de sosyolojiyi bilenler,
sosyolojinin tartıştığı kuramların fıkhi karşılıkları ve Müslümanların buna
yaklaşımını araştırmaların gerekir. Fıkıh büyük bir hazine. Keşfedilmeyi
bekliyor.
Bu çalışmayla fıkıh büyümeyecek, sosyoloji büyüyecek ve
bir çok kazanımlar elde edecektir. Bu çalışmayla sosyolojinin İslam
bilimlerindeki karşılığı oturtulacağı gibi, Müslüman bir sosyolojinin alt
yapısı da kurulmuş olacaktır. Ayrıca, bilimlerin İslamileştirilmesi alanında
sosyoloji ile iyi bir başlangıç yapılacak ve burada elde edilen başarı, yöntem
diğer bilimlere de uyarlanacaktır.
Bilimlerin İslamileştirilmesi konusu da ayrı bir yazıda
sizlere sunarız inşallah.