Fetih ruhunu kuşanmak

Abone Ol

Türkiye, son 24 yıl içinde müthiş savrulmalar geçirdi. Siyaset yelpazesinin iç ve dış mihrakların etkisiyle belirlendiği bu süreçte, insanlarımızın zihinleri şekillendirildi ve arzu etmediğimiz bir siyasi tablo oluştu. İnsanlar efsane olan Milli Görüş erlerinin hizmet aşkına inanarak ve kanarak birilerine iktidar yolu açtı. 24 senedir hep beraber görüyoruz, izliyoruz. Ne var ortada?

Hiçbir şey…Yılmayacağız… Çalışacağız…Yeniden fetih ruhunu kuşanmak için farkımızı anlatacağız. Bizim farkımız çok açık.. Biz bu millete de, dünyaya da saadet getirecek bir zihniyetin, Milli Görüş’ün kutlu erleriyiz. Biz, çağ açıp çağ kapatan, Orta çağ karanlığını tarihe gömen Fatih’in kutlu askerleriyiz… Fetih neslinin çocuklarıyız… Biz, AB’ci değiliz… Onurumuzu, gururumuzu, tarihi kimliğimizi kapıda bırakarak AB kapısında uşaklık yapmaya karşıyız… Biz, lider ülke olma potansiyelimizi kullanmanın derdindeyiz. D-8’lerin işlevsel hale getirilmesini istiyoruz. Küresel eşkıyaların dünyayı emperyalist hedefleri doğrultusunda bölüşmesine karşıyız. Ortadoğu’da mazlum Müslümanların ayağa kalkmasını, Türki Cumhuriyetlerle işbirliği kurulmasını ve dünyayı kan ve gözyaşı imparatorluğu kurarak yönetenlere direnç gösterecek bir güç olmamızı istiyoruz. Biz, el ele vermek, büyümek, gözyaşını dindirmek, hak ve adaleti yeryüzüne dağıtmak için yepyeni bir gelecek inşası için çalışıyoruz.

Biz, adalet istiyoruz… Yeryüzü kaynaklarını kendi insanlarının refahı için kullananlara dur demek için buradayız. Biz, bu dünyayı emperyal hırslarıyla yönetenlere, bölüşmenin, paylaşmanın, adaletin ne olduğunu öğretmek için varız… Sadece petrol hırsı için Irak’ı işgal eden Amerika ve yandaşları ne yapıyor? Silahlanmaya milyarlarca dolar harcanırken, insanlığın can çekişmesi onların umurunda mı? Biz, adalet dağıtmak için varız… Gücü değil, Hakk’ı üstün tutan bir zihniyet taşıyoruz. Biz, onur sahibiyiz… Onurumuzla gururumuzla, vakarımızla ayakta durmak istiyoruz… Türkiye’nin uluslar arası arenada hiç kimsenin uşağı olmasına taraftar değiliz…

Biz, ulufe olarak değil, hakiki insan hak ve hürriyetleri istiyoruz… Elinde yetki olduğu halde parmağını bile kıpırdatmayan, ama yaşanan haksızlık karşısında cep telefonuyla canı yananları arayarak işi kapattığını zannedenlerin iktidarcılık oyununu istemiyoruz.

Biz, onurumuz dediğimiz insan haklarını ulufe olarak bize dağıtmaya çalışanlara da karşıyız. Biz, hakettiğimiz din ve vicdan hürriyetini istiyoruz. Biz, barış istiyoruz… Ülkemiz sınırları içinde de, dünyada da… Kudüs’te, Gazze’de, Lübnan’da terörizm rüzgarları estiren, siyonist emelleri için Müslümanlara yıllardır eziyet çektiren işgalci İsrail’in dizginlenmesini istiyoruz. Biz, tarihe damga vuran bir neslin evlatlarıyız…Bizim farkımız çok açık…Biz, kapitalizmin esir aldığı bir dünya istemiyoruz. Emperyalizmin yönettiği bir insanlık istemiyoruz. 2025’i neredeyse bitirmek üzereyiz. 2025 yılı asgari ücretli, emekli, sabit çalışan için tam anlamıyla hüsrana dönüşen bir yıl oldu. İnsanlar geçinebilmek ve evine bir ekmek götürebilmek için kırk dereden su getirdi. İktidar “uçuyoruz, aya, uzaya çıkıyoruz” masallarıyla yine insanlarımızın zihinlerini, yandaş medya kanalları aracılığıyla dönüştürmeye çalıştı. Verimli, karlı, stratejik kurumlar birer birer özelleştirilerek birilerine peşkeş çekildi. Bugünlerde 2026 bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülüyor. 2025 bütçesi de büyük hedeflerle kabul edilmiş, ilk altı ayında bile delik deşik hale gelmişti. Neden? Kamuda tasarruf tedbirleri diye açıklanan hiçbir şeye kamu kurumları uymadı. Üstelik bunların denetlemeleri de yapılmadı. Ne olacak bakalım? Hani derler ya… Bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete! Siz önümüzdeki dönemden ne bekliyorsunuz? Şahsen, ben 2026 yılından da 2025 yılındaki gibi umutlu ve ümitli değilim.

İnşallah bu dönem milletimizin acı gerçekleri net ve berrak şekilde kavrayabilmesinin başlangıcı olur.