Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimizin peygamberliğini ve ilahî mesajını kabul etmeyen, insanlığın kurtarıcısı o yüce zata yalancı diyen, Kur ân-ı Kerim e düzmece kitap diyen, İslâm a bâtıl din diyen kâfir ve zâlimleri ehl-i necat ve ehl-i cennet olarak gösteren şahıslara müsamaha etmeyelim, hoşgörü göstermeyelim, onlarla işbirliği yapmayalım, hele onları doğrudan doğruya ve dolaylı olarak asla desteklemeyelim, yardımcı olmayalım. Çünkü zulme ve bâtıla yardım haramdır. Müslüman kardeşlerimizi uyarmak için birtakım tepkiler göstermek zorundayız. Mesela Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü bayrağını kaldırmış dinî bir cemaate şu şekilde mektuplar gönderilmelidir:"Ehl-i Kitab ile aramızda ittifak vardır diyorsunuz. Böyle bir şey nasıl olur Hıristiyanlar Hz. İsa (A.S.) için tanrıdır, tanrının oğludur, Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz için de yalancıdır, Kur ân-ı Kerim uydurmadır, İslâm dini sahte bir dindir diyorlar, onların inançları böyledir. Durum bu şekilde iken siz nasıl oluyor da biz onlarla amentüde ittifak halindeyiz..." diyebiliyorsunuz
Evet, Diyalogçu ve hoşgörücü cemaatin ileri gelenlerine böyle yüzbinlerce, hattâ milyonlarca mektup gönderilmelidir.
Diyanet Başkanı, siyasî iktidarın baskısıyla her yıl şatafatlı, sünnete aykırı Diyalog ve hoşgörü iftarları vermekte, bu iftarlarda patrikler, hahambaşılar, başka dinlerin başkanları güle oynaya iftar etmektedir. FesubhanALLAH! Böyle iftar olur mu Sayın Diyanet Başkanı nın milyonlarca mektup ve dilekçe ile uyarılması, olumlu bir şekilde tenkit ve protesto edilmesi gerekmez mi
Bir yol ayrımındayız. Önümüzde iki ihtimal var: Ya Ramazan ı fırsat ve ganimet bilip kendimizi ibadete, hayra, hasenata, iyiliğe vereceğiz. Nefsimizle büyük cihad yapacağız, manevî derecemizin yükselmesi için çalışacağız, manevi bakımdan büyük bir ticaret yapacağız... Yahut da aşırı tıkınma, dinin yasakladığı Ramazan eğlenceleri, mâlâyâni işler ve laflar, faydasız koşuşturmalar ve konuşmalar ile bu sene de bu mübarek ayın kıymetini bilemeyeceğiz, bu mübarek ayı ziyan edeceğiz, feyiz ve bereketinden yararlanamayacağız.
Yazık olur, bunca güzel imkân ve fırsata rağmen kendini yenemeyenlere, düşmanlığı dostluğa döndüremeyenlere, kötü huyları ve alışkanlıkları atamayanlara; sevgiyi, saygıyı, güzel ahlâkı, fazileti, cemal ve kemâli öğrenemeyenlere, İslâm ın, iman ve irfanın zevkine varamayanlara, inadı, küslüğü, nakesliği üzerlerinden atamayanlara!.. Seçim bize aittir. Ya Mevlâ ya giden yolu tutacağız, ya belâya giden yolu... Ka b b. Ucre (R.A.) den rivayete göre bir kere Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: "Minberi hazır edin!" buyurdu. Ka b (R.A.) şöyle anlatıyor. Biz de hazırladık. Bir basamak çıkınca: "Amin" buyurdu. İkinci basamağa çıkınca tekrar: "Amin" buyurdu. Üçüncü basamağa çıkınca yine: "Amin" buyurdu. Minberden inince biz:
- Ey ALLAH ın Resûlü! Bugün Sen den, daha önce duymadığımız bir şey duyduk, dedik. Sebebi neydi O zaman Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: "Şüphesiz Cebrail (A.S.) bana görünerek: Ramazan a yetişip de affonulmayan, ALLAH ın rahmetinden uzak olsun! dedi. Ben de: Amin, dedim. İkinci basamağa çıktığımda, Sen yanında anılıp da, Sana salat ü selâm okumayan ALLAH ın rahmetinden uzak olsun, dedi. Ben de: Amin, dedim. Üçüncü basamağa çıktığımda da: Bir kişinin ana babasının ikisi veya biri, yanında yaşlanır da onu cennete sokamazlarsa o kişi de ALLAH ın lütfundan uzak olsun, dedi. Ben de: Amin, dedim," buyurdu. (Hakim el-Müstedrek: 4/153)
Bu Ramazan ı sonuncu Ramazan bilip, lütfen bu fırsatı iyi değerlendirelim. Kendimiz ve çevremiz, aile efradımız veya diğer yakınlarımızla, İslâm ı, Kur ân-ı Kerîm ı, Resûlullah (S.A.V.) Efendimizi, dini ahkamı; ön yargılardan, peşin fikir ve kanaatlardan sıyrılmış olarak, dosdoğru anlamaya çalışalım!
İslâm ütopya veya hayal değildir; İslâm, aklın delili, kalbin cilâsı ve ruhun gıdasıdır. İlmimizle âmil olup, öğrendiğimiz İslâm ı yaşayalım, Ramazan boyu hayatımızdaki tezatları kaldırıp, ruhen ve bedenen, kalben ve ahlaken düzene sokalım! Her şeyimiz İslâm ca olsun: Görünüşümüz, düşünüşümüz, davranışımız, yaşayışımız, tercihimiz, sevmemiz veya kızmamız, desteklememiz veya engellememiz, iyiliği emretmemiz veya kötülükten sakındırmamız, konuşmamız veya susmamız imani bir hakikate dayansın. Ulvî bir gayeye yönelik olsun. Aktif ve enerjik Müslümanlar olmayı, yarına veya sonraki güne ya da bir dahaki Ramazan a bırakmayalım, bu Ramazan da hedeflediklerimizi, hayal ettiklerimizi gerçekleştirelim!
Dileriz ki, bu Ramazan hayatımızın dönüm noktası olsun da Yıllar, Ramazanlar, tatiller, fırsatlar geçip gitmeden, biz hâlâ ham, hâlâ bihaber, hâlâ bifaide kalmadan, manevi zaferlerin en bereketlisiyle bayrama kavuşalım.
Bayram sonrasında ise, bizi Müslüman kıldığı için ALLAH a şükredip ve Ramazan da kazandıklarımızı, Ramazan dan sonra da devam ettirmenin, elden kaçırmamanın, en büyük işimiz olduğunu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.
9- Ebu Hureyre (R.A.) den Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: Oruç tutunuz, sıhhat bulunuz" (Taberanî, El-Mu cemü l-Evsat, 9/144,N0:8308) buyurmuşlardır. Ramazan da sağlığımızı korumak için, yeterince doymak ve beslenmek şartıyla genellikle yavan ve mütevâzi yemekler yiyelim. Lüksten, israftan, gösterişten, saçıp savurmaktan uzak duralım. Bu yolla artırdığımız parayı fakirlere verelim. Sağlık problemlerimizi halletmek için, Ramazan ayı bizim için büyük bir fırsattır. Biz ahir zaman Müslümanları olarak Resûlullah Efendimiz, ilk Müslümanlar gibi, zâhid ve perhizkâr olamayız. Ancak yine de haddi aşmamamız gerekir. İftar ve sahurlarda tıka basa yemek yiyenler, açlık ve oruç ayı olan Ramazanda kilo alıyorlar. Onların haline şaşmamak kabil midir "Tedavinin başı perhizdir" buyrulmuştur. Ağır, yorucu, meşakkatli, çok enerji gerektiren işler yapanların dışındaki Müslümanlar bilhassa Ramazan da aşırı kalori almaktan kaçınmalıdır. Haddinden fazla et, hamur tatlısı, tereyağı ve kaymak tüketen kimseler sağlıklarını yitirirler. Gut gibi vahim hastalıklara yakalanırlar. Damarları tıkanır, ağır kalp rahatsızlıklarına tutulurlar.