Faiz lobisi öcü de Bilderberg cici mi?

Abone Ol

Siyasi iktidarın dediğim dedik ve her şeyin en iyisini

ben bilirim tavrı, basit bir şehircilik meselesini bir sivil itaatsizlik ve

toplumsal huzursuzluk haline dönüştürdü. Bir de meseleyi faiz lobisi , dış

mihraklar , provokasyon gibi bir minvale oturtunca ve şiddetin dozajı da

artınca, araya karışan şiddet yanlısı unsurların da tansiyonu yükseltmesiyle

durum daha da kaotik bir hal almaya başladı.

Halbuki, şehrin merkezindeki son kalan bir yeşil alanın

korunması içgüdüsü, anlaşılabilir bir durumdu. Bu talebi ilk baştan makul

karşılayıp da, o bölgeye AVM veya herhangi başka bir yapılaşma dayatması yerine

bu durumu dikkate alan bir değerlendirme yapılsa bu kadar çıngar çıkmayacaktı

muhtemelen. Ancak, bu yolu seçmek yerine dediğim dedik, çaldığım düdük tavrı

baskın geldi ve toplumun birikmiş olan tepkisi de bir yerde patladı. Meselenin

çıkış noktası yeşil alan olsa da, ulaştığı nokta hükümet karşıtlığı oldu. Ki,

hükümetin toplum kesimlerini hiçe sayan ve her şeyin en doğrusunu kendilerinin

bildiği önyargısıyla attığı adımlar bu durumu tetikledi.

Hükümetin, klasikleşmiş tavrıyla kendisini hatasız sayıp,

ortaya attığı faiz lobisi , dış mihraklar , provokasyon gerekçeleri, her

zamanki gibi meseleyi yanlış kavramalarına ve yönetememelerine neden oldu. Şunu

da belirtmek gerek; bu vesileyle kamplaşan toplumu bir çatışma ortamına

sürükleme fırsatı, böyle bir durumu bekleyenlere bir şans vermiş oldu. Ancak

bunun böyle olması demek, meselenin hareket noktasının bilmemne lobisi veya

bilmem hangi dış mihrak olduğu anlamına gelmez tabii.

Bu meselenin içerdiği toplumsal ve psikolojik nedenleri

adamakıllı görmenin zamanıdır şimdi. Israrla herhangi bir partiye aidiyetleri

olmadığını söyleyen ve göründüğü kadarıyla apolitik olan bir kitlenin, böylesi

bir tepkiye yönelmesini doğru okumak gerekir. Meseleyi ucuz sınıflandırmalara

tabi tutarak toplumda temel anlamıyla sağ-sol benzeri bir kutuplaşmaya zemin

hazırlamak yanlış olacaktır. Ancak görülen ki, kutuplaşma son sürat sürüyor ve muhtemel

zıtlaşmalar da ufukta görünüyor.

Özellikle de, hatayı kabul edip makul bir dile yönelmek

yerine ısrarla faiz lobisi , dış mihraklar gibi öcüleri öne sürmek, hiç ama

hiç inandırıcı durmuyor. Haziran ayının başında gerçekleştirilen Bilderberg

toplantılarına hükümeti temsilen Ali Babacan ı gönderip (üstelik faiz lobisi

suçlamalarının göbeğine oturttuğu Koç ve Sabancı Holding ten katılımcılarla

birlikte), ondan sonra dış mihraklar şeklinde vaveyla koparmak samimiyetten

uzak görünüyor. Hükümet yetkilileri, küresel siyaset ve ekonominin önemli bir

ayağını oluşturan ve faiz lobisi gibi bir öcünün küresel ölçekte hamisi olan

Bilderberg i Kanarya Sevenler Derneği sanmıyorlar herhalde.

Küresel sömürü sisteminin aktörleriyle hem siyasi hem de

ekonomik açıdan tam bir bütünleşme ve uyum içinde 10 seneyi geçiren başka

birisiymiş gibi, kendi suçunu ve günahını görmemek adına faiz lobisi , dış

mihraklar vs demek, gerçeklerle bağdaşmıyor. Daha 1 ay önce ABD gezisi

esnasında, beraber ıslandık biz bu yollarda , stratejik ortaklıktan küresel

müttefikliğe diye ABD ile ne de güzel anlaşıyoruz mesajlarını verip, 1 ay

sonra ABD yi, küresel güçleri üstü kapalı şekilde eleştirmek samimi gelmiyor.

10 yılı aşkın iktidarları boyunca, hatta 1 ay öncesine kadar ABD iyiydi ve

kendilerini destekliyordu da, son 1 ayda mı karşıt cepheye geçti Beraber

yürünenleri ve beraber ıslanılanları doğru seçmenin önemi ortaya çıkıyor işte.

Medeniyet projesi diye uğruna gündüz vakti havai fişekler atılan AB rüyası

için verilmedik taviz bırakmayıp, sonra da AB den gelen olumsuz mesajlardan

sonra seni tanımıyorum demenin de ciddi hiçbir yanı yok.

Faiz lobisini tu kaka ederken, ağa babası olan

Bilderberg toplantısına koşarak gitmekten geri durmazsanız, ne ileri sürdüğünüz

bahanelerin inandırıcılığı olur, ne de söylediklerinizin bir samimiyeti. Sadece

toplumsal bir meseleyi siyasi bir soruna çevirmiş olur ve koskoca bir ülkeyi

çok tehlikeli bir noktaya sürüklemiş olursunuz.