Geçtiğimiz hafta gazeteleri karıştırırken, “facebook cinayeti” başlıklı bir haber dikkatimi çekti. Hikâye aynen şöyleydi: Görücü usulü ile evlendiğini ve eşini sevmediğini iddia eden bir kadın, facebook üzerinden iki kişi ile görüşür ve her ikisi ile de aralarında bir yakınlık gelişir. Birbirinden haberdar olmayan iki adam aynı kadınla görüşmelerini sürdürürler. Ancak bir süre sonra sevgililerden biri, kadının bir kişi ile daha görüştüğünü tespit eder ve aralarında tartışma çıkar. Kadın bu tartışmayı tatlıya bağlayabilmek için bütün yollara başvurur. En sonunda, sevgilisi ile plan yapıp ikinci kişiyi öldürmeye karar verirler ve bir gece yarısı bu planı gerçekleştirir yani adamı öldürürler. Evde ise bütün bunlardan habersiz bir eş ve iki çocuk vardır ki, onlar acı ile şaşkınlığı aynı anda yaşamaktadırlar. Sosyal paylaşım siteleri üzerinden iki sevgili edinen ve birini öldüren kadın bir anne olduğunu unutup, aklını ve iradesini dürtülerinin emrine teslim etmektedir. Sevgilisi ile birlikte cezaevine giderken de, bu menfur olayın tek sorumlusunun kendisini sevmediği bir adamla evlendiren ailesinin olduğunu ifade etmektedir. Sosyal paylaşım siteleri üzerinden gerçekleşen görüşmeler ya da yakınlaşmalar, üzerinde titizlikle durulması gereken bir meseledir. Zira araştırmalar bu tür sorunlara bağlı olarak boşanmalarda büyük artış olduğunu ve kötü amaçla kullanıldığında bu sitelerin aile kurumuna büyük zarar getirdiğini göstermektedir. Fakat ben burada daha ziyade “eşimi sevmiyordum” mazeretinin arkasına sığınan kişilerin durumuna değinmek istiyorum.İş hayatımda, ailenin isteği ile ya da farklı nedenlere bağlı olarak bir yakınlık hissedemediği kişi ile evlenmek zorunda kalan ve hayatını çocuklarına adayarak sabreden birçok kişi ile karşılaştığımı hatırlıyorum. Burada çocuklarını istemediği bir kişi ile evlendirme niyeti taşıyan bir ailenin ihmalini ve hatasını göz ardı edemeyiz. Zira dinimizin de tavsiye ettiği gibi evlenecek kişilerin bunu kendi rızaları ile kabul etmeleri ve onaylamaları şarttır. Ancak, bir kişi böyle bir imtihanla sınanmışsa da, bu onun ihanetine bir mazeret olarak gösterilemez.“Sevmediğim biri ile evlenmek zorunda kaldım” diyen kişilerin gerekçeleri ağırlıklı olarak şunlardır:“Bana çok değer veriyordu o yüzden bu kişi bana sevgisini gösterir zarar vermez diye düşündüm ve sevmediğim halde kabul ettim”“Severek evlenmiştim ama sevgim köreldi” “Ailemin isteği ile zorla evlendirildim ve eşimi hiç sevmedim”Öncelikle şunu baştan kabul edelim, evlilikler bir yardım müessesi değildir bu nedenle evlenecek kişi, sevgi açlığını kapatmak için, duygusal olarak benimseyemediği biri ile evlenmeyi baştan kabul etmemelidir. Yani evleneceği kişiye karşı hiçbir şey hissetmeyen bir kimse, “bana değer veriyor” deyip yola çıktığında ileride yoğun bir boşluğun içine sürüklenebilir. Çünkü evliliklerde sevginin müşterek bir dili vardır. Tek taraflı bir sevgi ise tek ayağı olmayan bir adam gibidir ki, bu kişi için yürümek kolay değildir. Özellikle yeni evlenecek çiftler, eş adayının öncelikle İslami hassasiyetini ve ahlakı özelliklerini dikkate almalıdırlar. Ancak, “duygusal bir şey hissedemedim, sevemedim, belki evlenince severim” diyerek risk almamalıdırlar. Çünkü kalbin kendi seçimi ve aklı vardır ve seveceği kişileri buna göre seçmektedir. O yüzden evleneceğiniz kişiyi seçerken dinin tavsiyelerini dikkate almalısınız.