Ey İman Edenler! Nereye Gidiyorsunuz?-2

Abone Ol

 Talut un

Mücadelesinden Alınacak Dersler

Giriş

Müslüman ın zihin dünyasında bir med cezir hali olan

dünyevileşme, ne laikleşme ne de sekülerleşmedir. Geçici bir kalp kararması,

baskın nefsi emare halidir. Dünyevileşme, Makam-Asalet Tutkusu ve

Mal-Mülk-Servet Tutkusu olmak üzere iki ana eksende tezahür etmektedir.

Burada, Müslümanların zihin dünyasında meydana gelen

kırılma/med cezir ile ilgili Bakara süresi 246-253 ayetleri çerçevesinde bir

sorgulama yapılacaktır.

Allah Yolunda Savaş ve Arınma

Talut ile Calut un mücadelesi, Hakla Batılın

mücadelesinde ilginç örneklerden biridir. Mücadelenin başlangıcından sonucuna

kadar vuku bulan bir kısım olaylar, tevhidi mücadelede daima göz önüne alınması

gereken dersler içermektedir.

Tefsirlerde yer aldığı şekliyle İsrail oğulları, Mısır

ile Filistin arasında yerleşmiş bulunan Calut un hükümdarları olduğu

Amalıkalılar, İsrail oğulları ile yaptıkları savaşlarda galip gelmişler,

ülkelerinin büyük çoğunluğunu işgal edip kendi ülkelerine katmışlar,

çocuklarını alıp götürmüşler, Tevratlarını almışlar ve kalanlarını da vergiye

bağlamışlardır (1-4). Ülkelerinin büyük bir kısmını kaybetmiş olmaları,

çocuklarının esir alınması, Tevratlarının alınması ve kendilerinin vergiye

bağlanması nedeniyle İsrail oğullarında büyük bir öfke ve intikam arzusu

meydana gelmiştir. Bu psikolojinin etkisi ile Peygamberlerine baskı yaparak

Allah tan kendilerine bir melik/komutan göndermesini ve savaş izni verilmesini

talep etmişlerdir:

[002.246] Musa dan sonra İsrail oğullarının önde

gelenlerini görmedin mi Hani, peygamberlerinden birine: «Bize bir melik gönder

de Allah yolunda savaşalım» demişlerdi, O: «Ya üzerinize savaş yazıldığı halde,

savaşmayacak olursanız » demişti. «Bize ne oluyor ki Allah yolunda

savaşmayalım Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan

(uzaklaştırıldık.) « demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü)

zaman, az bir kısmı dışında (çoğunluğu) yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.

Peygamberleri, İsrail oğullarının savaş izni talebine

karşılık onları uyarmıştır. Savaş izninin verilmesi durumunda, savaşmayacak

olurlarsa, çok daha kötü sonuçların doğabileceği konusunda Peygamberleri onları

uyarmıştır. Bu uyarı, dikkat çeken önemli bir noktadır. Çünkü genellikle

duygusal talep ve tepkiler, hamasi konuşmalar, hayatın pratik gerçekleri ile

yüz yüze gelindiğinde, tereddütlere sebebiyet verebilmektedir. Peygamberlerinin

İsrail oğullarını bu anlamda uyarması, mücadelenin genel kanuniyetine uygundur.

Bu uyarıya rağmen, İsrail oğullarının Bize ne oluyor ki Allah yolunda

savaşmayalım Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan

(uzaklaştırıldık.) demeleri, yurtlarını ve çocuklarını kaybetmiş olmalarının

neden olduğu intikam alma arzusunun dışsallaşmasından başka bir şey değildir.

Böyle durumlarda dikkat edilmesi gereken asıl mesele, iş ciddiye bindiği,

mücadele/savaş kesinlik kazandığı zaman, ortaya nasıl bir tavrın konulacağıdır.

Nitekim ayete göre savaş narası atanların büyük bir çoğunluğu, savaş izninin

verilmesi durumunda yüz çevirmiş, isteklerinin gerektirdiği sebatı göstermemiş

olmalarıdır. Bu, mücadele edecek insan unsurunun ilk arınması, ayıklanması

sürecini oluşturmaktadır.

Mal -Makam Tutkusu ve Arınma

İsrail oğulları, peygamberlerinden hem komutan

gönderilmesini hem de savaş izni verilmesini talep etmişlerdi. İlk

imtihanlarını savaş izni çıktığında vermişler ve büyük bir kesim, bu imtihanı

kaybetmiştir. İkinci imtihanları daha sarsıntılı olmuştur. Allah tarafından

kendilerine komutan olarak Talut un gönderilmiş olması, İsrail oğulları

içerisinde ciddi tartışmaların çıkmasına neden olmuş, Talut un komutanlığına

onun mal ve servet bakımından durumunu öne sürerek itiraz etmişlerdir:

Onlara peygamberleri dedi ki: «Allah size Talut u (melik

olarak) gönderdi.» Onlar: «Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken

ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere)

hükümdarlık (mülk) onun olabilir » demişlerdi. O (şöyle) demişti: «Doğrusu

Allah size onu seçti ve onun bilgi ve vücud gelişimini arttırdı. Allah, kime

dilerse mülkünü verir; Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.»(2/247)

Ayetten Talut un zengin ve o anda sözü geçen bir ailenin

mensubu olmadığı anlaşılmaktadır. Burada Mal, mülk ve servet tutkusu, makam

tutkusuna neden olduğu görülmektedir. Keza bunun terside doğrudur. O nedenle

dünyevileşmiş, sekülerleşmiş ve laikleşmiş insanlardaki psikolojiye göre zengin

olmak, her türlü hakka, imkâna sahip olmayı gerekli kılar. Aynı gerekçe ile

müşrikler, Hz. Peygamberin peygamberliğine karşı çıkmışlardır (38/8; 43/31)

Zengin olmak için gerekli şartlar ile komutan olmak için

gerekli şartlar aynı değildir. Her iki kesimin farklı ehliyet ve liyakatte

olması doğaldır. Nitekim Peygamberleri onlara, kumandanlık için olmazsa olmaz

şartlardan olan vücut gelişimi ve komutanlık bilgi ve becerisi gibi iki

özelliğe Talut un sahip olduğunu dile getirerek cevap vermiştir. Bu, yönetim

felsefesi açısından çok önemlidir. Emanetin ehline verilmesi ilahi emir olarak

bütün peygamberlere emredilmiş bir ilkedir(4/58).

Ayetin ifade tarzından Talut un komutanlığına itiraz eden

kesimden bir kısmının Allah yolunda savaşmaktan vazgeçtiğini söyleyebiliriz. Bu

ikinci arınma ve ayrık otlarından temizlenme safhası olmuştur.

Peygamberlerinin onlara Talut un komutanlık meziyetlerine

sahip olmasını söylemesi, İsrail oğullarını tatmin etmemiş, onlar için yeterli

olmamıştır. Bu nedenle Talut un komutanlığını pekiştirecek, kuvvetlendirecek

başka bir delile ihtiyaç duyulmuştur. O delil de İsrail oğulları için çok

önemli bir özelliğe, kutsallığa sahip olan, kayıp, çalınmış olan Tabuttur .

Melekler tarafından taşınan, içerisinde Hz. Musa ve Hz. Harun dan arta

kalanların, on emir levhalarının ve Tevrat ın bulunduğu kabul edilen(1,2,4) bir

Tabuttur:

Peygamberi, onlara (şöyle) dedi: «Onun hükümdarlığının

belgesi, size Tabut un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden bir güven

duygusu ve huzur ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu

melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil

vardır.» (2/248)

Böylesi kutsal bir Tabut un kendilerine geri iade edilmiş

olması, Talut un komutanlığının hem bir delili olmuş hem de onlar için bir

moral, bir güven ve huzur kaynağı olmuş, onların enerji ile yüklenmelerini

sağlamıştır.

Emre İtaatsizlik ve Arınma/Dünya Tamahı ve Arınma

Talut, geri kalan ve kendisine destek veren ordusu ile

yola çıktığında Allah, Talut un ordusunu geçecekleri ırmaktan içme miktarına

kısıtlama getirerek yeni bir imtihana daha tabı tutmuştur:

Talut, ordusuyla birlikte ayrıldığında dedi ki: «Doğrusu

Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden

değildir ve kim de -eliyle bir avuç avuçlayanlar hariç- onu tadmazsa o

bendendir. Onlardan az bir bölümü dışında ondan içtiler. O, kendisiyle beraber

iman edenlerle onu (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar) : «Bugün bizim

Calut a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok.» dediler. (O zaman) Elbette

Allah a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: «Nice az bir topluluk, daha

çok olan bir topluluğa Allah ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle

beraberdir.» (2/249)

Tefsirlerde yapılan yorumlara göre Irmaktan su içme

noktasında emre itaat etmeyenler, avuç avuç su içenler ordudan ayrılıp geride

kalmışlardır. Emre itaat edip ırmağı geçenlerin bir kısmı, Calut un ordusunu

kalabalık görünce, moralleri bozulup ayrılmışlardır. Tefsirlerdeki yoruma göre «Bugün

bizim Calut a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok.» deyip ayrılmış olanlar,

her iki kesim de olabilir.

Talut un Ordusunun Arınarak Zafere Yürümesi

İsrail oğullarına Allah yolunda savaş izni verildiği

andan Talut un ordusu ile Calut un ordusunun karşı karşıya geldiği ana kadar,

dört ciddi arınma ve ayrılma gerçekleşmiştir:

Savaş isteyip savaş izni verildiğinde korkuya kapılıp

ayrılanlar

Talut un komutanlığına itiraz edip ayrılanlar

Irmaktan geçerken Allah ın koyduğu bir avuç sudan daha

fazla içerek ayrılanlar

Irmağı geçip Calut un ordusunun büyüklüğünü görüp korkuya

kapılıp ayrılanlar.

Dört ciddi imtihandan geçip tüm ayrık otlarından, kirden,

pastan temizlenmiş, arınmış ve imanın zirvesine ulaşmış olan azınlık bir grup,

imanlarının gerektirdiği bir tavrı, Nice az bir topluluk, daha çok olan bir

topluluğa Allah ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.»

diyerek göstermişler, ardından aşağıdaki duayı yaparak Calut un Ordusu ile

hesaplaşmaya girmişler ve Allahın izniyle galip gelmişlerdir:

[2.250] Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa)

çıktıklarında, dediler ki: «Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı

sabit kıl (kaydırma) ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.»

[2.251] Böylece onları, Allah ın izniyle yenilgiye

uğrattılar. Davud Calut u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona

dilediğinden öğretti.

Talut un ordusunun geçmekte olduğu ırmağı, biraz farklı

bir şekilde ele alıp yorumlamak yararlı olacaktır. Irmağı, dünya nimetlerine

benzetirsek, ondan hakkıyla alan, onu hak edildiği şekilde kullanan ve

harcayanlar ile ondan hakkından fazlasını alan, başkasının hakkını gasp eden,

hak edilmeyecek şekilde kullanan kimselerin tutum ve tavrı, davranışı farklıdır.

Birinci grup hak, hukuk, adalet ve Allah için cihad ederken; ikinci grup, hak,

hukuk, adalet ve Allah için mücadele edemez. Tıpkı Talut un ordusundan Irmaktan

kana kana su içip, asla doymayan kimselerin ortaya koyduğu tavır gibi. Hz.

Peygamber in şu hadisi, bu olguyu kuvvetlendirmektedir:

Hz. Peygamber (sas): Hayır, hayırdan başka bir şey

getirmez.

Şüphesiz bu dünya malı yeşildir, tatlıdır. Baharın

bitirdiği şeylerin hepsi, çok yiyen ve karnını şişiren hayvanı öldürür yahut da

ölüme yaklaştırır. Ancak yeşil ot yiyen hayvan böyle değildir, onu otlayan

hayvan ölüm tehlikesinden uzaktır. Bu hayvan o yeşil otu yer, nihayet iki

böğrünü şişirince bahar güneşini karşılar. Kolayca gübresini çıkarır, işer,

genişler. Sonra yine otlamaya döner ve bol bol otlar.

İşte bu dünya malı da (yeşil ot gibi) tatlıdır. Bundan

hakkıyla alan ve aldığını da hakkı olan yere koyup harcayan kimseye bu ne güzel

bir nimettir.

Dünya malını haksız olarak hırsla alan kimseye gelinci o

da daima yiyen, fakat bir türlü doymayan obur kimse gibi olmuştur. (5)

Talut olayından çıkarılacak bir başka önemli ders,

Ragıb ın Talut un komutanlığının delili olarak gönderilen Tabut ve Sekine ile

ilgili yorumudur. Ragıb e göre Tabut, kalb, Sekine (huzur) ise ondaki ilimden

ibarettir. Kalbe, İlmin düşüp biriktiği yer , hikmet evi , ilim tabutu ,

ilim kabı ve ilim sandığı isimleri de denmektedir(1). Bu durumda Tabut ile

ifade edilen delili şöyle yorumlayabiliriz: Onun hükümdarlığının gerçek

alameti, isyan ve gururla zayi olmuş ve sizi perişan etmiş olan kalbinizin

yerine gelmesi ve hakikate iman ederek, huzur ve sükûnete ermenizdir. Siz

bozgunculuk düşüncesiyle zayi olmuş kalbinizi tamir edip arındırdığınızda,

davaya sahip çıkacaksınız. Dava insanı olduğunuzda, mal ve serveti

putlaştırmayacak, mal ve servet gücünü, makam gücünü ele geçirmek için

kullanmaktan vazgeçecek, yeteneklileri görüp koruyacak, onlara hak ettikleri

yeri vereceksiniz.

Liyakat ve Ehliyetli Olanları Keşfetmek ve Yükseltmek

Bu savaş, bir taraftan Talut un komutanlığını, önderliğini

sağlamlaştırırken diğer taraftan da Davud gibi bir gencin önünü açmıştır.

Davut un, Calut gibi tecrübeli, zorba bir hükümdar-Komutanı öldürmüş olması,

İsrail oğulları içerisinde çok özel bir yer edinmesini ona sağlamıştır. Allah

da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Ayetinde ifade edildiği

gibi geleceğin peygamberi ve hükümdarı olarak özel bir eğitime tabı

tutulmuştur.

İnsanların yeteneklerinin ortaya çıktığı ortamlar,

mücadelenin fiili ortamlarıdır. Rahat zamanların kahramanları çoktur. Gerçek

kahramanlar ve dava adamları zor, tehlikeli zamanlarda, gereğini yaparak,

varlıklarını ispatlayarak ortaya çıkarlar. Liderlere düşen görev, farklı

yetenek sahiplerini tespit edip, koruma altına almak, yeteneklerinin bir bütün

olarak ortaya çıkmasını sağlamak, gerekli konuma getirmek ve kifayetsiz

muhterislerin onları harcamasına mani olmaktır. Bu Allah ın koyduğu bir

kanuniyettir:

Hiç şüphe yok Allah, size emanetleri ehline

(sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle

hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. (4 Nisa

58)

Talut olayından çıkarılacak önemli derslerden biri de

budur.

Sonuç: Fesadı Önleyecek Dava Adamlarına Olan İhtiyaç

Eğer Allah ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını

def i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. (2 Bakara 251)

ayetinde yeryüzünün bütünüyle fesada uğramaması için özel bir kanuniyeti ifade

etmektedir. Allah, yeryüzünün tümüyle fesada verilmesine müsaade etmeyecek,

mutlaka fesadı önleyecek bazı kullarını ortaya çıkarıp kuvvetlendirecek ve

destekleyecektir. Calut un fesadını, zulmünü Talut ile ortadan kaldırmasında

olduğu gibi; Firavun un fesadını ve zulmünü Hz. Musa ile ortadan kaldırmasında

olduğu gibi.

Bugün her türlü fitne ve fesadın kol gezdiği İslam

coğrafyasını, temizleyip arındıracak, mazlumları koruyup kollayacak, zulme

meydan okuyup zulmü yok edecek, Yeni Talut lara ve Davut lara ihtiyaç vardır.

Unutmayın!

Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner

(irtidat eder) se, Allah (yerine), kendisinin onları sevdiği, onların da

kendisini sevdiği, mü minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise güçlü

ve onurlu, Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir

topluluk getirir. Bu, Allah ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah

(rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (5 Maide 54).

Allah ın vaadi haktır ve o vaat mutlaka gerçekleşecektir.

Bu şerefe nail olanlara selam olsun!

Kaynaklar

Elmalılı, H.Y., Hak Dini Kuran Dili, Azim Dağıtım,

İstanbul, c:2, S:132-147.

İbn Kesir, Hadislerle Kuran-ı Kerim Tefsiri, Çağrı

yayınları, İstanbul, C:3, S:967-988.

Toptaş, M., Kuran-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları,

İstanbul, C: 1, S:492-501

Kutup, S., Fızılal-il Kuran, Hikmet yayınları,İstanbul,

C:1, S:534-554.

Buhari, 14: 6366-67/15.