Sana seslenmekten vazgeçemiyorum, aslında bu kendimedir. Israr belki yıldırır gibi görünüyor ama bunda da bir hayır vardır. Bir Müslüman’ın baş görevi namazının her rekâtında Fatiha okumasıdır. Rahman ve Rahim olan Allah’ın bu sunuşu, bu vergisi insan için bulunmaz bir nimettir. Ruhunun gıdasıdır. İnsana eşit bakan, insanı uyaran, rızıklandıran bir güzellik. Bunu anlaman için günde beş vakit namazının hemen her rekatında bilerek, anlayarak ve düşünerek zikretmen, yani anman içindir. Kendini üstün görme, sen de bir kulsun. Bir kul ve bir inanan isen rahmet kapıları açık olur. İnanmayanın da rızık kapısı açıktır. Ondan nasiplenir mi, nasiplenmez mi kişinin bileceği iştir.
Etrafımıza bakıyoruz, biz de bu hayatın içindeyiz. Neler olup bitiyorsa görüyoruz, yaşıyoruz ya da… Bir yangın var ve bunu görüyoruz, görüyorsak görmezlikten gelemeyiz. O yangın yerinin içinde kim bilir neler var? İnsanlar nice canların olması olası. Orayı geçip gidemezsin, bir damla suyun bile işe yarayacaksa onu oradan mahrum etme. Bu yangın sadece orası için değil, çevresi için de etkili olur. Söndürülmeyen yangın büyüdükçe büyür.
Böyle bir durumda sevgi hazinesinin kapısı merhamet ile açılır. Oradaki varlığın eylemin bir sadaka, bir bağış niteliğindedir, kıymetlidir, bulunmaz hazinelere açık bir yol olur. Güzellikler ve iyiliklerden ne diye kendini mahrum edesin ey gönül ve hakikat sahibi.
Bir meczubu, bir çaresizi, bir yoksulu, bir kimsesizi himaye et, onun rahmetinin sen belki o an farkında olmazsın. Bir güzellik hâlesi senin ruhunu donandırır, onunla manevî bir güç edinmiş olursun.
Fitne kazanı fazlasıyla kaynıyor, kimi daha çok köpürsün diye aleve yakıt sürüyor, kimi bundan haz alıyor. Sen bunlardan olma. Kötülükler de bulaşıcıdır hem de çok süratlidir, onlar hız aldıkça önüne geçemezsin, geçilemez. Evi, sokağı, mahalleyi, yurdu sarmakta olan yangından sen de payını alırsın, ondan kurtulamazsın.
Allah katında yüce olan şey sevgidir. Sevgi, merhamet ve bağlılık getirir. Kendine en aykırı, en zıt bildiğin birinin ne gibi güzelliklere sahip olduğunu bilemezsin. Çünkü onun görünümü veya algısı seni yanıltabilir. Bir gün onunla yol arkadaşı olabileceğini bir düşün. Ebu Cehil’in oğlu İkrime iman etti, güzelliklere katıldı, sonra da şehit oldu. Sen gönlünü bu güzellikler yolunda şehit bil. Şehadet öldürmek değil, diriltmektir. Görevin gönül kazanmadır, nefsini, kibrini, öfkeni azgınlığını yenme gücüdür. En aykırı gibi görünen birini seversen o da seni sever, gönül verir, gönüllüler halkasına biri daha eklenir.
Kalabalıkların şamatasında kendini tüketme. Bağırıp durma, bak, gör ve düşün, neler olup bitiyor anlamaya çalış. Kim neden kiminle birliktedir, kim hangi sofranın ortağıdır belli olur. Zengin gönüllülerin sofrasında mısın, kurtlar sofrasında mı? Kim neyi nasıl paylaşıyor, niçin oradadır, oraya bak. Dünyalıkların sonu yoktur. Kimi kırıntılarla avunur, kimi doymak bilmez. Her birinin varacağı yer hemen hemen aynıdır.
Gönlü düşük birini kaldırmak, elinden ve gönlünden tutmak bir güzellik bağışı. O bağışın karşılığı beklenmez. Yeter ki eylemin kendisi olsun. Güzellik zerreleri birike birike genişler, büyür. Seni de, beni de içine alır.
Her eylemin somut ya da soyut olsun, senin işindir. Onlardan nice eserler peydahlanır. Hemen her biri güzel sadakalardır. Bu güzel sadakalar her zaman için geçerlidir. Hayır ve güzelliklerin kapanmayan kapısıdır. Başkasının yapabileceği varsa yapsın, yapmasına fırsat vermen onun hayrındadır. Sen de dahil olursan bu daha güçlenir, karşılık bulması kolaylaşır.
Senin attığın adım sana başkasının ise kendisine aittir. Başkasının niyeti farklı olabilir, sen kendi niyetine bak.
Eserin var ise sen de varsın ve kalıcısın. Güzellik ve iyilikler eserinin sahibi isen rahmetle ve güzelliklerle anılırsın. Diğerinden olmaya bakma, olumsuzluklarla değil güzelliklerle anılmaya bak. Güzellikler ve iyiliklerle olmayı, öyle yaşamayı ilke edin.