Evlilikte eş niye ayrılmak ister?

Abone Ol

Geleneksel kültürümüzün hâlâ en çok önemsediği

ilişkilerden birisidir evlilik. Herkes ilginç bir şekilde şartlar ne olursa

olsun evlilik devam etsin istiyor!

İyi gitmeyen bir evliliği zoraki yürütmeye çalışmak

yerine, evliliği bitiren, evlilikten soğutan gerekçeleri anlamak önemli.

Peki, eş niye gider

Evliliğin devreye girmediği, sadece ulaşılması gereken

nihai amaç olarak algılandığı bekârlık döneminde, istemekle her şeye

ulaşabileceğini zanneden erkek/kadın, evlilik tecrübesinde beklemediği

olumsuzlukları yaşadığında, zaman içinde şüphecilik duyguları geliştirerek,

kendisini emniyette hissetmemeye başlamaktadır.

Evliliklerde iç doyum bitmeye başladıysa eş gider! Hatta

öyle bir gider ki; başka bir ilişkiye mi gider, yoksa alıp başını kendi

dinginliğine mi gider fark etmez! Giden gidiyorsa, nereye ve kime gittiğinin ne

önemi var sizin için Yalnızlığa gittiğinde daha huzurlu olacaksınız, başka bir

ilişkiye gidiyorsa daha az mı üzüleceksiniz

Size garip gelebilir; ama evlilikten giden insanların ben

artık yıkmak, bitirmek, mahvetmek, yok etmek için değil; tam tersine yeniden başlamak,

yeni birilerine inanmak için gittiğini düşünüyorum!

Kim isteyerek gider ki İçinde bulunduğu ilişkiden

umudunu kesmese, uğraştığı zahmetlerin işe yaramadığını düşünmese, kendisini

anlatamadığına defalarca ikna olmasa, anlatmasına rağmen inatla anlaşılmadığını

hissetmese, gelecekle ilgili en ufak ümidi kalmasa Kim niye gitsin ki

Hiç Kimse Durup Dururken Gitmez

Seanslarda -kadın/erkek fark etmez- eşinin kendisinden

çekip gitmesini hayretle anlatan, kimi zaman gözünde yaş, kimi zaman dilinde

acı dolu kelimelerle çaresizliğini haykıran eşler gördüğümde ben daha çok

şaşırıyorum! Zira anlattığı evlilik öyküsünü dinlerken, olayların başından bu

güne kadar gelen çizgisinde, eşinin, İmdat! ve Bak, artık ben gidiyorum bu

ilişkiden! diyen çığlıklarını duyabiliyorum. Öyküyü baştan dinlerken ben

harfiyen anladım, siz yaşarken nasıl duymazsınız, gerçekten çok ilginç

insanlarsınız! diye feryat etmek geliyor içimden. Son yılların farkındalık

seviyesi yüksek, yaşam kalitesi belirli standartların üzerine çıkmış bilinçli

insanları, gitmesi gerektiğinin bilinciyle gidiyor evliliğinden!

Gözlerdeki ışığın söndüğü her bakış; renk vermeden etrafa

karşı mutluymuş gibi oynanan sessiz roller; sadece görevlerin yapıldığı, içinde

eğlenceli sohbetlerin olmadığı beraberlikler; birbirini özlemeyen saatler;

sizin istediğinizi yapmadığı için kalbinizdeki öfkenin bir türlü yatışmadığı

ilişkiler... Her gidişin sessiz çığlıklarıdır da haberiniz yok sevgili okurlar!

Üstelik hiç kimse durup dururken gitmez. Hele de bizim

ülkemizde. Çok çabalar, çok anlatır eş. Kimi hal diliyle, kimi

davranışlarındaki agresifliğiyle, kimi sessiz oluşuyla, kimi mutsuz ifadesiyle,

kimi kendisini yorarcasına alttan alışlarıyla, kimi sert cümleleriyle, kimi

kayıtsızlaşmış duvar duruşuyla. Gidenin gitmesini gerektirecek bir nedeni

vardır mutlaka.

Önce belki anlatamaz. Zaman gelir, kendi tarzıyla

anlatmanın bir yolunu bulur. Anlattığının anlaşılmadığını fark ettiğinde

yıkılır. Yine anlatmak için yeni bir enerji boyutu yakalamaya çalışır. Arar,

araştırır, dinler, uygulamaya çalışır. Elinin yettiği, gözünün gördüğü her şeyi

uygular. Yeniden yaşanan anlaşılmazlık yinelenen bir ümitsizliğe dönüşür. Ümidi

azaldıkça davranışları değişir. Çünkü davranışlarının ardındaki kaygı yükselir.

En tehlikelisi evlilikte geleceğinin olmadığı hissine

kapılmaktır aslında. Umut bitince yöntemlerin tükenmesi kaçınılmaz olur. Umut

yoksa çaba yoktur. Umut kaybedilmişse, yerine bulunacak yeni bir malzemenin

lafı bile olmaz evlilikte. 

Eşler Yuvasını Kurtarmak İçin Çok Çabalıyor

Diliyle, davranışlarıyla anlatamadığını geri

çekilmesiyle anlatmaya çalışır eş! Ne kibar ama bir o kadar korkunç bir

yöntemdir geri çekilmek! Geri çekilen, kendini ilişkinin dışında tuttuğunda,

siz ağzınızla kuş tutsanız yaranamazsınız artık! Geçmiş olsun demenin vakti

gelmiştir o evliliğe!

Geleneksel kültürümüzde evliliğin bitmesi yuvanın

yıkılması olarak algılanırken; kişisel hayatlar açısından bakıldığında bir

insan canlısının kurtulması anlamına gelir çoğu zaman. Zira yuvanın

yıkılmaması için nice insan kendisini yıkıyor çaresizce. Sistemi kurtarmak için

kendisini feda etmekten vazgeçtiğinde yıkılıyor evlilik. Yıkılan evliliğin

yerinde yeni bir canlı nefes almaya başlıyor doğal olarak.

Dikkat ediyorum seanslarda, yuvasını kurtarmak için ne

çok çaba harcıyor eşler. Kimi zaman kadın kimi zaman erkek, evliliğinin iyi

koşullarda devam etmesi için uğraşıyor makine gibi. Uğraşıyor, uğraşıyor Baktı

ki olmuyor Gidiyor.

Ne oldu, durduk yere gidilir mi Neyin eksik

sorularının cevabını, sorunun kendisi veriyor zaten. Durduğu için gidiyor ya

evliliğinden, eşinden!

Tek taraflı yorulduğu için gitmek istiyor eş. Durduğu

için, yürümediği için, görülmediği ve duyulmadığı için gidiyor giden eş. Durduk

yere gitmiyor, durduğu için gidiyor

Evlilik ilişkisini götüren süreç atla deve değil aslında!

İyi gözlemci eşler bilirler. Hatta pratik zekâya sahip olan kişiler hemen

anlarlar. Evlilikte biraz anlayış, biraz nükte, biraz arkadaşlık, biraz ikili

diyalog, biraz kakara kikiri, biraz ilgi, çokça sevgi ve çokça şefkat götürüyor

ilişkiyi. 

Duyarsızlık Büyük Bir Etken

Kakara kikirinin bittiği, arkadaşlık ilişkisinin

olmadığı, birbirine merhamet etmeyen, sadece kendisini düşünen, evlilik

ilişkisini tek taraflı bencil beklentilerine oyuncak etmeye zçalışan kişilerin

eşleri gidiyor. Gitmemeleri hata! Bence de gitsinler zaten! Allah herkese tek

bir ömür vermiş, iki tane değil ki! Hadi iki tane olsa, birisini birilerine

feda edelim, diğerini kendi keyfimize göre yaşayalım. Sadece bir tane dünya

hayatı! Ve onu eş dahi olsa, anlayışsız ve duygu hoyratı, bencil insanlara

harcatacak kadar ucuz değil.