Etme bulma dünyası ve yok olan umutlar

Abone Ol

Son günlerde yaşanan furya bize meşhur atasözlerini

hatırlatıyor. Ne ekersen onu biçersin, Etme bulma dünyası! Zamanında

yaptıkları her şey karşılarına çıkacak.

Günlerdir ortaya dökülen kirli çamaşırları

seyrediyorsunuz. Dört bir koldan saldırıya geçip birbirlerini suçluyorlar.

Sözler ortada, yenilir yutulur değil. Kocaman kocaman adamların düştükleri hali

vatandaş ibretle izliyor.

İlginç olan, bazı kaşarlanmışların Sarayın gözüne girme

gayretiyle beraber yürüdüklerine arkadan laf sokuşturmaları!

Sonradan yapıya eklemlenmiş yeni yetmelerin ise

kendilerini ispat etme gayretiyle boynundan büyük laflar etmeleri. Kurt

kocayınca çakallara maskara olurmuş ya.

***

 Öyle anlaşılıyor

ki yakın gelecekte, bugün alt yapısını oluşturdukları yapı, bir süre sonra

siyasette yeni bir oluşum olarak karşımıza çıkacak.

Memlekette bu kadar facia varken, ülkemizin önemli bir

bölümü alev alev yanarken, komşumuz cehenneme çevrilmişken, milyonlarcası

vatanlarından mahrum edilmiş şekilde dünyanın her tarafına dağılmış mağdur

vaziyetteyken, sahillere bebeklerin cesetleri vururken, ülkedeki işsizlik,

açlık, sefalet, yuvalar dağılırken; yaşananlar kimsenin umurunda değil!

Anlaşılan bu kadar sorun varken hâlâ bunların derdi

iktidarı ele geçirip nemalanmak!

Biz buna yabancı değiliz. Menfaat işbirliği yapan bu iki

grubun geçmişte birlikte hareket ederek yenilikçi gelenekçi kavgası çıkarması

ve değerlerden taviz vererek Milli Görüş Hareketini bölme çabalarını ve kısa

yoldan iktidara gelme mücadelelerini biliyoruz.

O nedenle hiç şaşırmıyoruz.

Meselenin özü bir tarafın elindeki iktidar nimetlerini

kimseyle paylaşmayıp tekelinde tutmaya çalışmasıyla, diğer tarafın bu pastada

bizim de payımız var deyip taht kavgasına girmesinden ibarettir.

kahvemizi içip tiyatroyu seyretmek

Bu hengâmede Saadet Partililere düşen görev, rahmetli

Hocamızın dediği gibi kahvemizi içip tiyatroyu seyretmek olmalıdır.

Sosyal medyada birçok kardeşimizin, o tarafa veya bu

tarafa bir şekilde laf söylediklerini görüyoruz. Çoğunluk, bu iddia sahiplerine

yani ortalık yolsuzluktan pislikten geçilmiyor diyerek yolsuzluk-usulsüzlükle

suçlayanların ifadelerine karşı, Bugüne kadar neredeydiniz, düşünce mi

gördünüz mahiyetinde sözler sarf ediyorlar. Bu doğru bir tavır değil.

Biz asla bu kavganın hiç bir yerinde değiliz,

olmamalıyız. Ne savunmak ne de Yaşa, var ol, doğru söylüyorsun, aynen dediğin

gibidir diye bir sözün anlamı yoktur.

Zaten AKP lilerle ikili konuşmalarda, siz kenarda

seyrederseniz, her türlü içlerindeki biriken fücuratı, cürufatı ortaya

döküyorlar.

Eğer Milli Görüşçüler de konuşmaya müdahil olup evet

öyledir dediği an, hemen savunma refleksiyle, yaptıkları hatalara bir kılıf

bulup, o büyük suçları örtbas etme, savunma durumuna geçiyorlar. Doğrusu

münakaşa ortamı oluşturmadan sessizce izlemek!

Siyasal İslamcılar (!)

Bizim burada esas üzüleceğimiz husus şudur; Türkiye de

Müslüman siyasetçiler, büyük bir umutken, bu iktidarla yerle bir edildi.

Eskiden Müslüman siyasetçi deyince akla; en çalışkan, en

bilgili, en becerikli, belediyeyi en iyi yöneten başkan, kapısı her an herkese

açık milletvekili, halkla iç içe bürokrat, iktidarı en iyi yapan, haram lokma

yemeyen adamlar gelirdi.

Şimdi ise batının tanımıyla siyasal İslamcılar ; adam

kayıran, hırsızlığın daniskasını yapan, başkasına hayat hakkı tanımayan,

bukalemun gibi her renge giren, gayri meşru hayatına kılıf giydiren yeni bir

insan tipi ortaya çıktı. Çalıyor ama çalışıyor(!) hakaretini yemekten gurur

duyan tiplemeler doldu.

Bu suçları irtikâp etmeyenlerin görevleri ise

trol-troliçe olarak amigo kümesi gibi koro halinde her şeyi aklamak ve

alkışlamak.

Esas bu duruma üzülmek gerekir.