Eski çamlar bardak oluyor!..

Abone Ol

Siyasi iradenin her türlü eğilimi kontrol altında tutmak

ve istediklerini yapmak adına gündemi belirlemeye çalışır iken gündem olması

çok sık rastlanan bir durum değildir. Bu durum koşulların hızla değiştiği ve

iktidar sahipleri ile birlikte toplumun büyük bir kısmının bu durumun farkında olmadığı

anlamındadır. Gezi Parkı na ilişkin tüm gelişmeler tepkisel niteliklidir ve tüm

kesimler gelişmelerin akışı tarafından yönlendirilmektedir; kontrol

kaybedilmiştir. Geçtiğimiz hafta yayınlanan yazımızda hararet tahammül

sınırlarını zorlayabilir demiştik ve gelişmekte olan ekonomilerde gözlenen

durgunlaşma eğiliminin ciddi sıkıntılar yaratacağını vurgulamıştık. Yanılmışız,

durum çok daha vahim imiş... Ne etkili ve yetkili kesimler ne de iş dünyası ve

halkımız hiç bir şeyin farkında değilmiş... Geniş toplum kesimleri anlatılan

masallara pek inanmıyormuş ama tepki vermiyor ve ne olup bittiğini de pek

anlamıyormuş. Fakat sonunda bardak taşmış, korku duvarı aşılmış...

Bu saatten sonra etkili ve yetkili kesimlerin toplum

üzerindeki baskıyı arttırarak veya bazı komşularına demokrasi götürme sevdasına

kapılarak kendisine hareket alanı yaratması pek olası görünmüyor. Bu durumun

geleceğe yönelik olarak yapılan tüm hesapları bozacağı kesin ve daha önce

değişik kesimlere verilen sözler de muhtemelen tutulamayacak. Eşanlı olarak

gelişmekte olan ekonomilerin durgunlaşması ve sermaye hareketinin yön

değiştirmesi de aynı etkiyi iyice pekiştiriyor. Hep iyi günleri dengesiz bir

şekilde paylaşmaya alıştırılmış ve nefsi aklına hükmeder hale gelmiş insanların

ufuktaki çok daha zor günleri nasıl karşılayacağı ise ciddi bir kırılganlık

kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Bir şekilde insanların sakinleşmesi ise ne

kalıcı olabilir ne de sorunları çözebilir...

Bazı gençler Gezi Parkı na sahip çıkmaya çalışıyor,

yetkililer ise orantısız güç kullanarak bu insanların üzerine gidiyor. Buraya

kadarki gelişmelerde sürpriz denebilecek bir şey yok. Fakat beklenmedik olan,

Türkiye yi dünyada gündem haline getiren ve nutuk tutulmasına yol açan şey çok

farklı; çok uzun bir süredir ilk defa bu adaletsizliğe halk tepki veriyor ve

korku duvarını aşıyor. Ben yaptım oldu diyenler, akçeli işlerde dış güçler ile

havlet olup halka masal anlatmayı alışkanlık haline getirenler ne yapacağını

şaşırıyor... Artık hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağını hem anlıyorlar, hem

de anlayamıyorlar; zira artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu

kestiremiyorlar... Artık insanlar eskisi gibi yönlendirilemiyor, siyasi irade

ise toplum tarafından yönlendirilmeye tahammül edemeyeceğini biliyor.

Orta vadede sermaye hareketlerinin yön değiştirmesi ile

birlikte ekonomi çok tehlikeli bir şekilde daralacak, işsizlik ve enf1asyon

artacak. O zaman bu korku duvarını aşan halk kitleleri ile siyasiler arasındaki

ilişki nasıl olacak. Gezi Parkı dirinişine ilişkin gelişmeler büyük risk

taşıyan tüm kesimlerin geleceğe yönelik hesaplarını alt üst etti; bir şekilde

zor günlerin faturasını da halka çıkarabileceklerini umuyorlardı fakat artık

böyle olamayacağını görebilmeye başladılar... Otoriter tavır tepki ve direnişi

arttırıyor, demokratik taleplere cevap vermek teslim olmak ve kaybetmek

anlamına gelmiyor, ikisinin arasında bir yerde durmanın da pek mümkün

olamayacağı biliniyor. Deyim yerinde ise boşa koysan dolmuyor, doluya koysan

almıyor. Etkili ve yetkili kesimler artık ne kendilerine ne de birbirlerine

güvenemiyor. Korku nöbeti sırası onlara gelmiş gibi görünüyor...

Kaybedecek çok şeyi olanlar için korku duvarını aşmak çok

zordur; `tehdit in artık işe yaramaması `teşvik in ise bu koşullarda fiziken

mümkün olmaması onların korkusunu büyütüyor. Fakat kaybedecek pek bir şeyi

kalmayanlar için durum çok farklı. Bir toplum korku duvarını aştı ise dünya

önünde eğilmek zorunda kalır, eski çamlar bardak olur, hiç bir şey eskisi gibi

olamaz. Dil, din, mezhep ve ırk farklılıklarını kaşıyarak direnmek sonucu

değiştirmez, ancak yaşanacak yıkımın boyutunu çok yükseklere taşıyabilir.