Esed ve kaset arasında bir Kemal

Abone Ol

AP’nin ve CHP’nin birbiri ile paslaşarak dönüşümlü iktidar günleri yaşadıkları 12 Eylül öncesinde, başarısızlığını “Enkaz devraldık” gibi sloganların arkasında konuşulmaz kılmak isteyen Ecevit, Demirel’in taraftarını tatmin oyuncağı olurdu.

Tek kanal ve siyah beyaz resmi TRT TV’nin akşam haberlerinde, gerdanını kıra kıra konuşan Demirel’i seyreden sağcılar, gündüz katıldıkları cenazeyi ve hatta yarın katılacakları cenaze merasimini de hatırlarına getirmeden, moral depolarlardı o konuşmalarda. Çünkü Demirel’in ağızlarına sakız olacak bir tanımını duymuşlardı o akşam.

Mesela ne demiş olurdu Demirel, solcuların, Ecevit’ten duydukları “Enkaz devraldık” mazeretiyle güçsüzlüklerini itiraf ettikleri ve sessizleştikleri o günlerde.

– Hükümetin başı, derdi.

Evet, aynen böyle derdi. Ecevit’e başbakan dememek, onu mevcut hükümetin başı olarak görmek, neyi değiştirmiş olurdu ki, taraftarı sağcılar sevinir dururlardı.

Hükümetin başı demenin birkaç gün sonra yetmediğini gören Demirel görüntüsü yine ekranlara düşerdi. Gerdan yine kırılıyor, baş vücutla birlikte dönüyor sağa, sola.

– Boşbakan...

Başbakan kelimesinden bir harf değiştirerek konuşan Demirel’i, esprili muhalefet yapıyor, kabul ediyordu insanlar.

Sayın Kılıçdaroğlu aklının yeni ermeye başladığı o yılları hatırlamıyor olamaz.

Hatta hafızasını biraz zorlarsa, Demirel’in o hitaplarının, taraftarı veya muhalifi bu ülkenin insanlarınca tasvip görmediğini de hatırlayabilir.

O günlerde küçük ve fakat bugün büyümüş olan Kılıçdaroğlu, desteksiz kaldığından mı partisinin toplantılarını, ses kaseti teknolojili amatör şov programlarına çevirmektedir

Başhırsız, Başçalan ve benzer kelimelerle konuşarak muhalefet yapan Kılıçdaroğlu’nu anlamaya çalışırken bir yeni yetme, arkadaşına soruyor:

– Neden böyle konuşuyor bu adam

Yeni yetmenin arkadaşı yeni yetmeden bir cevap çıkıyor ki, hayret ediyoruz kulaklarımızla duyduğumuzda.

– Şimdi çok çok böyle diyor. Sonra kendilerine denmesin...

Ve biz de hatıralarımıza dönüyoruz. Menderes’e hırsız demediğimiz için iki ders saati tek ayak üstünde bekleme cezalı ilkokul ikinci sınıf öğrencisi olduğumuz o günlere. Diğer arkadaşlarımdan farkımın Menderes’e hırsız demeyen bir ana-babamın olduğunu ancak yıllar sonra anlayabilmiştim.

İlk gençliğimizin hiç hırsız kelimesini kullanılmadan geçtiğini de sonradan farketmiştik. Ne zaman çalan bir siyasetçi gündem yapılacak olsa, susturuluverirdi iddia sahibi.

– Menderes’i hırsız diyerek astınız. Yeni asmalar mı istiyorsunuz

Bu savunmayı yapan insanların, Menderes’e hırsız diyenler olduğunun bilinmesi, belki müstehzi bir bakışta karşılık bulurdu ve susulurdu.

O günleri bizimle birlikte yaşayan Kılıçdaroğlu’nu grup toplantılarındaki şovları için suçlamak bizim işimiz değil. Bu kadarını biliyor ve beceriyor, bu kadar yapıyor. Kapasite hesabını partisi yapmalıydı.

Halbuki Demirel’in Ecevit’e boşbakan dediği günlerde, Ecevit’in “Enkaz devraldık” tezini savunarak onu güçlü kılmaya çalışan çok sanatçı vardı. Kılıçdaroğlu’nu ise Gezi’nin artistleri bile kovdu.

Zek-Metin ikilisi başta gelirdi, Ecevit’i savunma ve yeniden pazarlama dendiğinde...

Döviz sıkıntısı had safhada mı Ecevit hükümetlerinde Zeki-Metin ikilisi TRT ekranlarında.

Metin en vatansever pozunda, yaşanan bu sıkıntıların hükümetten kaynaklanmadığını anlatmaya çalışadursun oturduğu döner koltukta, görüntüye Zeki girerdi havalı bir işadamı kılığında.

– Hayrola Zeki bey, nerden geliyorsunuz

– Merhaba Metin. Ben mi Cannıs’tan geliyorum.

– Cannıs ..

– Benim orda bir arkadaşım var. Adı Viktor. Cannıs’a gidiyoum, Viktor n’aber diyorum.

– Viktor’a n’aber demek için Cannıs’a gidiyorsunuz...

– Evet aynen... Şimdi Cannıs’tan geliyorum.

Zeki cahil fakat döviz düşmanı işadamı rolünde çalkalarken, Metin’in hükümet yanlısı bakışları ve edası, herkese, memleketin durumu böyle, Ecevit ne yapsın, dedirtiyordu.

Ertesi gün Avrupa’ya gidip gelen işadamlarının sinmiş insanlar olarak yaşamaya çalışmaları ise, döviz düşmanı dayağı yememek içindi.

Şimdi Kılıçdaroğlu’nun yanında, Ecevit’i destekleyen o sanatçılardan yok. Çünkü onlar bizzat ve şahsen Cannıs’ta yaşıyorlar yahut gidip geliyorlar. Ayakkabı kutusu taşımaktan başka akıllarına hiçbir şey gelmeyen partililere, kaset dinleten Kılıçdaroğlu biraz büyük mi geliyor yoksa

Çaldığı yahut çaldırdığı, çalınmasına göz yumduğu söylentisi, şüphesi, belgesi varsa bir iktidar hakkında, ona nasıl muhalefet edileceğini geçmiş siyasi hayata bakarak, MSP’nin, RP’nin ve FP’nin Meclis faaliyetlerinden öğrenebilirdi Kılıçdaroğlu ve partisi CHP.

Lâkin bunu yapmaması, yapamaması bugün sana, yarın bana hesabının gölgesini düşürüyor kasetli şovlara.

Geçmişe baksın, Milli Görüş partilerinden öğrensin demek, bizim için kolay. Ama onlar CHP’li. İttihatçı yıllarına dayanan bir gelenekten geliyorlar. Bu geleneği ise en güzel bir “Cem” karikatürü anlatır.

NOT: Başlığa Esed’i niye mi yazdık Dostlukları unutulmaz...

28 Şubat yıldönümünde yazmak

“Askerle en çok resim çektiren gazeteci yazın”, önünüzdeki tuşlara.

Kaç sayfa açılır, ben bilmem.

“Askerlerin telefon ederek manşet attırdığı gazeteler hangisi Müdürleri kim ” yazın...

“Bakanlara telefon ederek gazetesinin sahibine kazanç sağlayan genel yayın yönetmeni kim ” yazın...

“Akranı değil, arkadaşı değil, oy vereni değil, bir başbakan zırt-pırt niye arar bir gazetenin genel yayın yönetmenini ” yazın. “Arkadaşlar resimleyememişler. Tankları bir daha yürütün, ricasının sahibi gazeteci kim ” diye yazın. “Gerekirse silah bile kullanmak, bir gazetenin üstüne vazife midir Kullanılacak silah nereden alınacak ve kime karşı kullanılacak ” yazın.

“Bir hükümetin becerip becermediğini hangi özellikleri olan gazete bilir Beceremeyenin gitmesini, hükümet üstü bir güce sahip olduğundan mı ister ” yazın. Bunları yazdığınızda kaç sayfa açılacak önünüze Bir deneyin. Sonra devam edin. “Anadolu’nun Gümüşhane’sinden veya başka şehir ve kasabalarından, o ünlü kartel gazetesinin patronunun serveti kadar veya daha fazla servetle İstanbul’a göç edenlerden neden şimdi onun kadar servete ve güce sahip olan biri daha yok ” sorgulamasını yapınız.

“Seçilmediği, haketmediği ve gelenek dışı olduğu halde, başbakan atanan biri, neden hemen bir kartel patronuna koşmak ihtiyacı hissetmiştir Yanına gitmekle mutlu olunan o patron, neden pijamalıdır ve eli neden pijamasının içindeyken pozlar vermiştir ” Sorularını da yazın cevap vermekle ünlenmiş internet sitelerine.

Açılan sayfaları sayabilir misiniz

Daha bitmedi...

“Ben hiç devlet kredisi kullanmadım, diyen bir gazete patronu, sahip olduğu tapuları neresi terleyerek kazanmıştır Vergi daireleriyle barışık mıdır ” Gibi sorular da yazın, elinizin altındaki tuşlarla.

Niçin mi yazasınız bütün bu soruları

Bu ülkenin hak sahibi insanlarından olduğunuz için...

Bildiğinizi ve susmayacağınızı bilmeleri için...

Bir gün yargılanacaklarını bilmeleri için...

İki ayakkabı kutusu bir Kadıköy vapuru muhabbetlerinin arkasına koyulan ve yok edilen devlet bankalarının hesaplarını saklayamayacakları için...

Himayeleri altındaki Gezi’cilerinin saldırıları tanıksız kalmışsa ve yok edilmişse kamera kayıtları, mazlumların onlar tarafından da mazlum ilan edilmesi şarttır, gibi bir hukuk ölçülerinin geçersizliğini ve insanlık dışı olduğunu haykırmak için...

Yazın, yazın, yazın!

İllegal işleri, kanunsuzlukları, suçları, ahlâksızlıkları ve haysiyetsizlikleri diğer dünyalılarca da bilinsin diye yazın.

Hesap verme sandalyesine oturmaları ayrı, belki onlardan, diğer dünyalılardan unuturlar.

*Yalovada ev yaptırmak isteyenlere ev bedava ev veriliyor. - Gazeteler

* Türkmenistan Devlet Başkanı Kurbankulu Verdimuhammedov açıklamış: 35 bin hektarlık arsa konut yapma için bedava dağıtılacak...

Alttaki karikatürü Birincikanun 1936 tarihli bir mizah mecmuasından aldım.

Ne kadar ileride olduğumuzu ve Türkmen kardaşlarımıza örnek olduğumuzu bilesiniz, diye...

Rahmetli Hoca’mızı Anarken

Araştırmacılara kolaylık, sosyologlara tez konuları... 1973 seçimlerinde MSP’nin AP’den fazla oy almasını önlemek için, AP içinden elliden fazla parlamenter istifa ettirtilerek uydurma DP kurduruldu. DP’nin dağılmadan önceki son görevi, Yahya’lı muhalefet yaparak, AP içinde Demirel’i güçlendirmekti. Danışıklı dövüştüğü DP’den kurtulan Demirel, AP’ni toparlamaktan/toplamaktan çok MSP’ni dağıtmak için organizasyonlar kurdu.  1977 seçimleri öncesi tek tek MSP’den ayrılanlar için hiç kimse dinlemelerin gücü mü sorusunu sormadı. Demirel’le paralel yaşamalarına bağlandı o istifa olayları. 12 Eylül’le birlikte MSP’nin ve rahmetli Hoca’mızın siyaset yapmasını istemeyen ihtilalcilerin, kendilerine kurtarıcı olarak seçtikleri T.Özal’ı tercihleri, bir önceki seçimde MSP adayı olmasına çok güvenmeleri dolayısıyladır. MSP’lidir, yemez hesabı... Demirel’in RP iktidarını önleme çalışmalarının yegâne sebebi, Erbakan ve hükümetlerinin başarılı olacağına kesin inancı idi. Millete, bunca yıl Demirel yönetimlerinde boşuna inlemişiz, dedirtmesinden korkuyordu Erbakan’ın. Demirel, 28 Şubat’ta sadece Erbakan ve hükümetinden kurtulmadı. Yıllardır içinde tuttuğu ikinci İsmet İnönü olmak duygularını da tatmin etti.

Türkmenistan Devlet Başkanı Kurbankulu Verdimuhammedov açıklamış: 35 bin hektarlık arsa konut yapma için bedava dağıtılacak...

Alttaki karikatürü Birincikanun 1936 tarihli bir mizah mecmuasından aldım.

Ne kadar ileride olduğumuzu ve Türkmen kardaşlarımıza örnek olduğumuzu bilesiniz, diye...

Yavrum mesut ve the şapgalı baba

 

Kasetlere kar yağıyor

– Yavrum Mesut nerelerdesin Binaenaleyh hangi Şubat’tayız Bu sesler ne sesleri – Tam Şubat’ın içindeyiz The Şapgalı Baba. Dinleme kasetleri çalıyor her yerde yahu.

– Ne demlemesi yavrum Mesut Binaenaleyh benim Kemal’im çaycılığa mı başladı – Senin Kemal’in millete Tayyip bandı dinletiyor, gurubunu inletiyor, yahu.

– Kendi sesine ne olmuş Binaenaleyh Tayyip onun gibi mi konuşmuş

– Tam öyle değil The Şapgalı Baba. Tayyip’in konuşması herkese yeter diyor yahu.

– Tayyip’in meydan mitinglerinden benim Kemal’imin gurubuna hoparlör mü çekildi yavrum Mesut. Binaenaleyh teknoloji o kadar mı gelişti Benim Kemal’imin teknoloji bilmesi fevkalade iyidir, hoştur, kartele sevimlidir.

– Hoparlör meydandan değil The Şapgalı Baba. Tayyip’in telefonundan paralel hat çekmişler yahu.

– Niye Benim Kemal’im kendine bir telefon alamıyor mu Binaenaleyh başkasının telefonu böcekli olur, virüslü olur, mikroplu olur.

– Senin Kemal’in telefon kullanmıyor The Şapgalı Baba.

– Benim Kemal’im telefon kullanmıyorsa, benim Kemal’imi kim kullanıyor Binaenaleyh telgraf memuru mu oldu Meydanları gezmemesi fevkalade yanlıştır, hatadır, günahtır.

– Telefonum olacak da alo Fatih mi diyeceğim diyormuş The Şapgalı Baba.

– Alo Ertuğrul desin, alo kartel desin, alo Sarıgül desin, binaenaleyh alo baba desin. Ben Kemal’imi cevapsız bırakmam yavrum Mesut.

– Şimdi moda babalarla değil, oğullarla konuşmakmış The Şapgalı Baba. Senin Kemal’in başkasının oğullarının sesinde hasret gideriyor yahu.

– Ben ona dedim. Binaenaleyh Sarıgül sana büyük gelir dedim. Aynı yaştasınız dedim. Onu evlat edinmesi fevkalade yanlıştı, hataydı, işbilmezlikti...

– Öyle deme The Şapgalı Baba. Senin Kemal’in paralel bantları çözme işini iyi biliyor yahu. Seslerinden tanıyor hırsızları, kapkaçcıları, banka boşaltanları filan...

– Benim Kemal’im bizimle ne zaman çalıştı yavrum Mesut Binaenaleyh bütün bunları Şubat ayı geldiği için mi biliyor Onu fevkalade çözen çözmüş. O bantları çözse ne olacak yavrum Mesut.

– Eli ayağı çözülmüş olacak. Meydanlara çıkmamak için mazereti olacak yahu.

– Yani bize Kemal’imden bir hayır yok mu yavrum Mesut. Binaenaleyh her Şubat bayramını biz onsuz mu kutlayacağız Onu yetiştirmek için verdiğim emeklere, kasetlere fevkalade yazık oldu desene.

Hal ve Dil

Akıllardaki soru şu:

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşma metinlerini, CHP’nin onur üyesi 28 Şubat Savcısı Vural Savaş mı yazıyor

Kan emen vampirler,

Şeytanın en iyi dostları,

İhanet, iç düşman,

Topyekün savaş

Mürteci, dönek, liboş...

Savaş’ın dilini bilen insanlar, Kemal Bey tek başına söyleyemez bunları, diyorlar; onu dinledikten sonra...

ADAY MANZARALARI – VIII

Sabah binlerce insan, uykusuz gözler şişik,

Dolmuş kuyruğu, çalışan kesim bu, genç kuşak.

Menejer öğüt vermiş: Hepsi kucaklanacak,

Hepsi öpülecek, alkışlar da bizden şak şak!..

Sesleri kaydetmiş biri: Canım benim, muck, muck!.Merhaba, merhaba! Şap, şap!.. Ayy serseri! Şrak, şrak!..

 

-IX

Kürsüde birine kızıncaKüfür etti dili göründü.

Sicim gibi yağmur yağınca; Boya aktı hali göründü. Rüzgar biraz tersten esince, Peruk düştü, keli göründü.

 

-X

Aday olmak için hiç yapmamış,

Tefekkür ile tezekkürünü,

Başkan olmuş olsa çokça yapar,

Tefekkürsüzce tezek kürünü...     

-XI

Ah evladım sen çok temiz bir adaysın,Korkarım ki bu başkanlık seni bozar!..

-İyiyi emretmek, kötüyü nehyetmek;Ninem, Rabbimiz bizlere böyle yazar… 

-Evlat, Allah niyetine göre versin,Kem gözlerden korusun, değmesin nazar!..