Erken seçim istemek her zaman istenilen sonucu vermeyebilir. Risklidir.
Hatırlayalım;
Mayıs 2002’de Başbakan Bülent Ecevit‘in rahatsızlanması ve ilerleyen yaşının etkisiyle sağlık durumunun düzelmemesi iddiası ile görevine devam edip edemeyeceği yönünde tartışmalar başladı.
Hatta Hüsamettin Özkan’ın Başbakanlığa vekalet etmesi, kimi çevreler tarafından “güçlü bir talep olarak” ifade edildi.
Temmuz ayı içinde Demokratik Sol Parti (DSP) grubunun sayısı, Ecevit’in görevden çekilmemesine tepki gösteren milletvekillerinin istifasıyla yarı yarıya düştü.
Bu gelişmeler sırasında koalisyon hükümetinin ikinci büyük ortağı Milliyetçi Hareket Partisi‘nin (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 7 Temmuz 2002 günü, partisinin Bursa İl teşkilatında Keles ilçesinde düzenlenen “11. Kocayayla Türkmen Kurultayı”nda, bir çağrı yaptı; 3 Kasım 2002 tarihinde erken seçim yapılmasını istedi.
31 Temmuz 2002’de TBMM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada, erken seçim önergesi DSP dışındaki bütün partilerin oylarıyla kabul edildi.
514 milletvekilinin katıldığı oylamada 62 ret oyuna karşılık 449 kabul oyu verildi.
***
Peki, sonra ne oldu.
Erken seçim çağrısı yapan Devlet Bahçeli dâhil, Tansu Çiller (DYP) ve Mesut Yılmaz (ANAP) barajın altında kaldı.
Yılmaz, Çiller ve Bahçeli bu seçim sonucundan sonra partilerinin genel başkanlığı görevinden ayrılacakları mesajını verdi.
Çiller ve Yılmaz genel başkanlıktan istifa ederken Bahçeli, “göreve devam” dedi.
Hülasa, 2002’de Türkiye’yi erken seçime zorlayan Bahçeli, istemediği bir sonuçla karşı karşıya kaldı.
***
7 Haziran 2015 seçimlerinden hemen sonra bir seçim daha gündemde…
Seçim isteyenler istedikleri sonucu alabilecekler mi, acaba
Peki, ya sizce
O BÖLGEDE TÜRK VARLIĞI KALMADI!
Ne Kuzey Irak’ta ne de Suriye’nin kuzeyinde şu anda oradaki dengeleri etkileyebilecek bir Türk varlığı kalmadı. Gerçekçi olmakta ve bunu söylemekte bir sakınca olduğu kanaatinde değilim. Ancak, var olanları da korumak açısından belki yeni bir perspektife ve yaklaşıma ihtiyaç var. Onları böyle cepheye sürecek, “efendim bu işi kurtarın temizleyin biz arkanızdayız” filan diyecek bir kapasite de kalmadı; yani onları intihara sürüklemek gibi bir şey olur bu şekilde onları cesaretlendirmek. Fakat oradaki mevcut yapıyı koruyabilmemizin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
İran’ın uluslararası sisteme dönüşü; yani Nükleer Anlaşma’nın yapılmış olması… Bunu yaklaşık iki yıldır biz ısrarla bulabildiğimiz her türlü mecrada özelde, genelde söylüyoruz. Bu belliydi; bunun birçok ön işaretleri vardı. İran’ın uluslararası sisteme dönüşü, Bölge’deki Kürtler ve Kürt koridorunu da ve farklı konuları da çok önemli bir şekilde etkileyecek. Zaten bu krizden en kârlı çıkan ülkelerden birisi, biliyorsunuz İran oldu. Irak’ın işgalinden sonra fiilen orda çok büyük bir mevzi kazandı. İran’ın geri dönüşünün çok iyi analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum, güvenlik boyutunda.
Son bir yıldır Tahran’da sayısız Batılı heyet var; ilişki alt yapısını tekrar kuruyorlar; harekete geçmek, yatırım yapmak, bir takım pozisyonlar almak için. “Yedi Kız Kardeşler” diye tabir edilen büyük petrol şirketleri bile Tahran’a döndüler, ön alarak döndüler, hazırlık yapmak için. Dolayısıyla İran’ın nasıl evrileceğinin de Bölge’de bizi ilgilendiren temel güvenlik politikalarında, temel güvenlik politikalarının ve geleceğinin ne olacağı konusunda çok belirleyici olacağını düşünüyorum. (SÜLEYMAN ŞENSOY-TASAM BAŞKANI)
DEPREM TOPLANTISI
Bugün 17 Ağustos 2015…
Büyük Marmara Depremi’nin yıldönümü. Bu vesileyle bugün yapılacak bir toplantının duyurusunu yapmak istiyorum.
“Gelecek Büyük Marmara Depremi gölgesinde 17 Ağustos Kocaeli Depremi ve geçen 16. yıl.” Katılımcılar; Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü ERSOY ve 37. Dönem TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Yrd. Doç. Dr. Oğuz GÜNDOĞDU.
Düzenleyen: TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi. Tarih: 17 Ağustos 2015 (Bugün) Saat: 13.00 Adres: Fulya Mah. Büyükdere Cad. Sema Apt. No: 30 Kat:3 Daire:3 Mecidiyeköy-ŞİŞLİ/İSTANBUL
***
Geçmişten ders almadan geleceğe yön vermemiz mümkün değil.
Her alandaki yanlışlarımızı, hatalarımızı, eksikliklerimizi konuşmalıyız ki tamir yollarını da bulabilelim. Umarım bu toplantı da bu minvalde gerçekleşir…
ZEMZEM…
İki yıl önceki Hac farizasında beni en çok etkileyen unsurlardan biri Zemzem’di.
Hani, o harikulâde su.
Normalde –çok afedersiniz- terlediğinizde kokmaz mısınız Elbette her insan terlediğinde kötü-fena kokar!
Fakat inanır mısınız, Mekke’deki yoğun tempo ve koşturmaca sırasında sırılsıklam olduğum halde bir defa bile ortalığa nahoş koku saçıldığını hatırlamıyorum. Normalde, terlediğinizde ıslak iç çamaşırı sizi rahatsız etmez mi Eder. Ama kutsal topraklarda ben bu rahatsızlığı hiç ama hiç hissetmedim. İç çamaşırımın sıkılacak derecede terden ıslandığı zamanlarda dahi!..
Bunun tek nedeni vardı; gün boyu litrelerce içtiğimiz Zemzem suyu…
***
Zemzem’in bir özelliğini de dün fark ettim;
Kutsal topraklardan, Suudi yönetiminin izin verdiği kadar getirdiğim Zemzem suyunun bir kısmı balkonda duruyordu.
Baktım hala berrak, hala duru, hala ilk hali kadar saf.
Tadı da ilk günkü gibi…
Oysa balkona koyduğumuz diğer suların rengi bir süre sonra yeşillenmeye, yosunlanmaya başlıyor.
***
Bir daha ne zaman nasip olur Kutsal Topraklara gitmek. Kısmet. Allah (C.C.) kavuştursun. (Amin)
ASLİ DEĞERLERİMİZİ NASIL DA UNUTTUK!
İmam Hatip Lisesinde okurken… 28 Şubat darbesi döneminde kapatılan ve hâlâ açılmayan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı, Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurdunda kalıyorum.
Okulla yurt arası yürüme 20 dakika kadardı.
Bir gün yurt müdürümüz, “öğle yemeğinden sonra herkes belli ve kısa bir süre uyuyacak, şekerleme yapacak!” talimatını verdi. Bunun dinimizde önemli bir uygulama teşkil ettiğini, sünnet olduğunu orada öğrendik… “Öğleyin kaylule yapınız. Muhakkak şeytanlar öğle vaktinde kaylûle yapmazlar.” (Müslim)
***
Şimdi…
İspanya’nın Valencia ve Benidorm kentlerinin arasında bulunan ve yaklaşık 1400 nüfusu olan Ador kasabasında, öğle uykusu olarak bilinen “siesta” zorunlu hale getirildi.
İspanyolların “Siesta” dedikleri şey, öğle aralarında verilen küçük aralarda uyumak. Bir nevi öğle şekerlemesi.
***
Bizde “sünnet” olan uygulama Batı’ya “siesta” olarak geçmiş. Ey Allah’ım, kendi değerlerimize ne kadar da uzak kaldık, böyle…
NOT: Bugün, 17 Ağustos 2015 Pazartesi. 1) Emekliler yılda 15–20 TL zamla, hâlâ sürünmeye devam ediyor. 2) An itibariyle asgari ücretli “nasıl geçineceğim ” diye feryat ediyor. 3) Bu parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011’den bu yana verdiği yeni ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi. 4) 28 Şubat darbesi döneminde kapatılan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları hâlen kilitli. Otur, sıfır!