Erdoğan, ''400 yıl Kudüs'i Şerife hizmetkarlık yapmanın şerefini yaşadık. Netanyahu, bunları bilmez... Hitler özentisi tiplerin kuyruk acısı belki de hiç geçmeyecek'' dedi. Erdoğan, diplomasinin dilinin nezaket olduğuna dikkati çekerek, ''Tuzağa düşmeyiz'' vurgusu yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanlığı’nın yeni hizmet binasının temel atma törenine katıldı.
Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, Bakanlığın 1988 yılından bu yana kullandığı mevcut binanın ihtiyaçlara cevap veremediğini belirterek, yeni yerleşkenin Türk diplomasisine güç katacağını söyledi.
Erdoğan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
''Burada, yeni hizmet binamızla ilgili bazı bilgileri sizlerle paylaşmak isterim. Bakanlığımızın yeni yerleşkesi toplam 548 bin metrekare büyüklüğünde bir arsa üzerinde konumlanıyor. Eskişehir Yolu ile Bağlıca Bulvarı'nın kesişim noktasında inşa edilecek yeni hizmet binamız çevredeki diğer kamu kurumlarına da yakın olacak. 334 bin 500 metrekare kapalı alana sahip yerleşkemiz, protokol bloğu, ofis yapıları, konferans merkezi olmak üzere üç ana kısımdan oluşuyor. Bunun 203 bin metrekaresi toprak üstü, 131 bin 500 metrekaresi ise toprak altı hacimleri kapsıyor. Projenin toplam inşaat alanı ise 354 bin metrekareyi buluyor. Yerleşke, günlük 6 bin kişiye hizmet verecek bir kapasiteyle tasarlandı. Bin 600 araçlık kapalı otoparkı, 750 kişilik konferans salonu, 2 bin 600 kişilik yemekhane ve çeşitli destek birimleri, bir adet 80 kişilik ve iki adet 40 kişilik basın toplantısı salonuyla yerleşkemiz; modern, konforlu ve organizasyonel verimliliği yüksek bir eser olacaktır.
360 bin metrekarelik yeşil alanı ve 146 bin metrekare büyüklüğündeki sert zemin düzenlemesiyle herkesin rahat edeceği, kullanıcı dostu, ekolojik ve estetik bir yapı olarak şehrimize değer kazandıracaktır. ‘Mimarideki biçim işlevi takip eder’ ilkesine biz bu projede, ‘Biçim gücü ifade eder’ anlayışını da ekledik. Böylece Başkent Ankara'ya yeni bir siluet, Türkiye'ye dış ilişkilerde güçlü bir mimari temsil kazandırmayı hedefledik...
Yerleşke, Türk diplomasisinin hafızasını, bugününü ve geleceğini aynı çatı altında buluşturacak. Bu proje, Dışişleri Bakanlığımızın gurur tablosu olacak, şehrimizde yıldız misali parlayacaktır. Bugün attığımız temelin hızla yükselmesini ve hasretle beklediğinizi bildiğim projenin, bir an önce tamamlanmasını yürekten temenni ediyorum. Dışişleri ve Çevre Bakanlarımız başta olmak üzere bu büyük projeye katkı yapan herkese şimdiden tebriklerimi iletiyor, başarılar diliyorum...
''Türkiye dost ve müttefikler için kara gün dostu bir ülkedir''
Şunu dost düşman fark etmeksizin artık herkes görmüş ve kabullenmiştir: Türkiye, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir dünyaya inanmakta ve böyle bir dünyanın mücadelesini vermektedir. ‘Dünya beşten büyüktür’ tespitimiz bu mücadelenin küresel ölçekte adeta sembolü haline dönüşmüştür. Türkiye, aynı zamanda dost ve müttefikleri için ‘kara gün dostu’ bir ülkedir. Deprem ve sel gibi doğal afetlerden kardeşlerimizin egemenliğini hiçe sayan mütecaviz eylemlere kadar bu konudaki hassasiyetimizi farklı vesilelerle çok net ortaya koyduk. Başları dara düştüğünde dost ve kardeşlerimize yardım elimizi uzattık. Savunma sanayi kapasitelerini güçlendirmelerine yardımcı olduk. İkili iş birliklerimizi genişleterek ekonomik kalkınmayı destekledik. Hak ve çıkarlarını koruma çabalarında kendilerine her platformda destekledik. Yani büyük devlet refleksi neyi icap ettiriyorsa biz de ona göre davranıyoruz. İnşallah aynı ilke ile tavrımızı bundan sonra da sürdüreceğiz.
''Tuzağa düşmeyiz, provokasyona gelmeyiz''
Türk dış politikasının öncelikleri bellidir. Bunlar da istikrarı korumak, huzuru büyütmek, barışı sağlamak, kardeşlik bağlarını güçlendirmektir. Bizim boş lafla, mugalatayla, ucuz polemikle işimiz olmaz. Biz, sınırlarımız içinde ve ötesindeki hedeflerimize kilitlenmiş durumdayız. Bugün Türkiye, hem içeride hem bölgesinde kendi oyununu kurma ve bunu kimin ne dediğine bakmadan uygulama kudretine sahip bir ülkedir. Tıpkı usta bir satranç oyuncusu gibi her hamlemizi en ince detayına kadar planlıyor, ardından soğukkanlılıkla hayata geçiriyoruz. Hiçbir tahrik bizi hedeflerimize ulaşmaktan alıkoyamıyoruz. Allah'ın izniyle tuzağa düşmeyiz, provokasyona gelmeyiz, mikrofon ve klavye kabadayılarının kuru tehditlerine prim vermeyiz.
Unutmayın, diplomasinin dili nezakettir. Türkiye'nin dış siyaseti de barış odaklıdır. Fakat bu demek değildir ki hadsizlikler karşısında susacak, sinecek veya geri adım atacağız, asla. Gerilimden beslenenlerin, bölgemizi kan deryasına çevirmek isteyenlerin, coğrafyamızda istikrarsızlığı körükleyenlerin karşısında tarih boyunca olduğu gibi bugün de yarın da dimdik ayakta duracağız.
Biz, zulme ve zalime boyun eğmeyiz. İsrail'in vahşi saldırıları altında hayatta kalma mücadelesi veren Gazzeli mazlumların yanında olmamızı kimse engelleyemez. Suriye'den Yemen'e, Lübnan'dan Katar'a İsrail haydutluğunun hedefi olan tüm kardeşlerimizle tam bir dayanışma içinde olmayı sürdüreceğiz. Faili ister örgüt ister devlet olsun, terör ve katliam bir akıl kilitlenmesidir. Bölgemizi esir alan bu kanlı kilit inşallah eninde sonunda kırılacaktır.''
Netanyahu'ya Kudüs yanıtı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Kudüs için "Burası bizim şehrimiz sayın Erdoğan. Sizin değil, bizim şehrimiz. Her zaman bizim şehrimiz olacak. Bir daha bölünmeyecek" şeklindeki açıklamalarına isim vermeden yanıt verdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
''Zulümle, soykırımla, barbarlıkla, masum çocukların hayatları pahasına kendilerine güvenli bir gelecek inşa edeceklerini zannedenler tarihteki niceleri gibi mutlaka kaybedecek, döktükleri kanda boğulacaklardır. Bundan kaçış, kurtuluş yoktur. Asırlarca İslam'ın bayraktarlığını üstlenen bir milletin efradı olarak, 400 yıl Kudüs'i Şerife hizmetkarlık yapmanın şerefini yaşadık, Netanyahu, bunları bilmez. Ama bugün buradan tekrar haykırıyorum, belki öğrenir. La ilahe illallah İbrahim Halilullah’ın ifadesinde anlamını bulan hürmet, hikmet, hoşgörüyle bu övülmüş şehri tüm inanç mensupları için yüzyıllar boyunca bir barış ve esenlik yurdu haline biz getirdik. Müslümanlar gibi Hristiyanların ve Musevilerin de hakkına riayet ettik. Bugün de şairin ifadesiyle ‘kalbimizin yarısı Mekke diyen yarısı Medine'dir.’ Bunların üstünde de bir tül misali Kudüs vardır. Kudüs, bizimle birlikte iki milyarlık İslam aleminin ortak davası hafızası ve ortak mirasıdır. Arzın üstünde bir sancak görkemli bir çınar olarak gördüğümüz Kudüs-i Şerif'i namahrem ellerin kirletmesine izin vermeyiz.
Hitler özentisi tiplerin kuyruk acısı belki de hiç geçmeyecek. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızda bundan 27 yıl önce ortaya koyduğumuz tavrı belki de hiçbir zaman unutmayacaklar. Varsın onlar öfke nöbetleri geçirmeye devam etsin. Biz Müslümanlar olarak Kudüs üzerindeki haklarımızdan tek bir geri adım dahi atmayacağız.
Bütün semavi dinlerce kutsal kabul edilen Kudüs'ün tekrar barış huzur ve güven şehri olması için mücadelemiz sarsılmaz bir azimle hız kesmeden gerilemeden gevşemeden inşallah devam edecektir. Aynı şekilde 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin kurulması için de tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz...''