Bingöl deyiz... Hoca konuşmaya başlayınca sahneye
dönüyorlar, bir kaç dakika sonra, kimileri Hoca nın sözlerini başlarını
sallayarak onaylıyorlar, sonra tek tük alkışlar başlıyor ve sonra heyecan ve
alkış tufanı o dereceye geliyor ki, salonda herkes MİLLİ GÖRÜŞÇÜ OLUYOR. Ve
sonra ne oluyor diyeceksiniz Hoca, gitmek üzere salon kapısına yönelen
kalabalığın önünü kesiyor ve: Nere gidiyorsunuz! Bu memleketin sahibi sade ben
miyim Sizlerin de memlekete sahip çıkmanız gerekir, oturun bakalım
yerlerinize, önce giriş beyannamelerini imzalayın ve sonra derhal içinizden 10
kişilik bir İdâre Heyeti seçin... Sonra gidin...
HOCAMIZIN
TEŞKİLATÇILIĞI
Hoca hızlı ve başarılı bir teşkilatçı idi. Meselâ Odalar
Birliği Genel Sekreteri iken. Bu birliğin başkanlığını ve yönetim kurulunu ele
geçirmek için teşebbüse geçmişti. O zamanı Başbakanı olan Sayın Demirel,
Hoca nın bu teşebbüsünü önlemek için var gücüyle çalışmış ve hatta Odalar
Birliği nin Türkiye genelindeki CHP li delegelerini de bu emeline erişmek için
yanına almıştı. Ayrıca Odalar Birliği nin kongresinin gündemindeki seçim
maddesini, Anayasa ya aykırı olarak bir kararname ile iptal bile etmişti.
Ama bütün bu çabalara rağmen Hoca, Birliğin başkanlığını
ve yönetimini kazanmıştı.
SİYÂSİ TEŞKİLATÇILIK ALANINDAKİ BAŞARILARI
Bilindiği gibi Hoca, 1960 milletvekilliği seçiminde,
Konya dan bağımsız milletvekili olmak için adaylığını koymuştu. Bir gazetenin
Hoca nın kazanmasını önlemek için, kasten seçmeni yanıltmış olmasına rağmen
Hoca, 4 milletvekili çıkaracak kadar kişisel oy almış. Seçmen yanılttığı için
Hoca nın oylarının yarıya yakını Seçim Kurulu tarafından iptal olunmasına
rağmen Hoca, milletvekilliğini kazanmıştı.
PARTİ TEŞKİLATLANMALARINDAKİ BAŞARISI
Bilindiği gibi Hoca, 1969 seçimlerinden sonra MİLLİ NİZAM
PARTİSİ NİN TEŞKİLATLANMASINA BAŞKANLIK ETMİŞTİ. Hoca nın gayretiyle parti yurt
çapında diğer partilere rağmen, Milli Nizam ı öne geçirmişti. Bu arada
teşkilatlandırmayla görevlendirdiğimiz ekiplerimiz, bütün uğraşlarına rağmen
doğu bölgemizdeki 20 ili bir türlü kazanamamıştı. Hoca bu başarısızlığa kızdığı
için, kendisi, lider olarak bizzat o illere gideceğini ve sür atle teşkilatları
kuracağını söyleyerek harekete geçmişti.
O illerde tanıdığı yoktu. Bütün imkânsızlıklara rağmen,
her gün bir ili gezmiş, salonlar tutmuş; önce Milli Nizam ı anlatmış, sonra
Ankara ya üst üste kuruluş müjdeleri göndermişti.
Bu hızlı girişimlerin birisinde, Bingöl ilinin
toplantısında ben de vardım. Dellal marifetiyle rastgele toplantı salonuna
gelmiş olan kişiler, önce münferit masalarda rastgele konuşuyorlar. Hoca
konuşmaya başlayınca sahneye dönüyorlar, bir kaç dakika sonra, kimileri
Hoca nın sözlerini başlarını sallayarak onaylıyorlar, sonra tek tük alkışlar
başlıyor ve sonra heyecan ve alkış tufanı o dereceye geliyor ki, salonda herkes
MİLLİ GÖRÜŞÇÜ OLUYOR.
Ve sonra ne oluyor diyeceksiniz Hoca, gitmek üzere salon
kapısına yönelen kalabalığın önünü kesiyor, salon sahibinden almış olduğu kapı
anahtarı ile kapıyı kilitliyor ve emrediyor:
Nere gidiyorsunuz! Bu memleketin sahibi sade ben miyim
Sizlerin de memlekete sahip çıkmanız gerekir, oturun bakalım yerlerinize, önce
giriş beyannamelerini imzalayın ve sonra derhal içinizden 10 kişilik bir İdâre
Heyeti seçin... Sonra gidin... Evet,
işte bizlerin kuramadığımız 20 ilin hikâyesi böyle... Zaman oluyor otellerde
gece yer kalmadığı için Hocamız camilerde yatmak zorunda kalmıştır...
Benim 1965 senesindeki ilk Parti Liderim rahmetli EKREM
ALİCAN Bey idi. Bendenizin ilk milletvekilliğim zamanında, Yeni Türkiye
Partisi nde siyaset yapmıştım. Değerli bir devlet adamı olan Ekrem Alican Bey,
Hocamızın MİLLİ NİZAM Partisi teşkilatlanmalarındaki çalışmalarını basından
takip etmişti ve bu izlenimlerini şöyle anlatmıştı:
Arif Bey, sizin bu genç arkadaşınız ERBAKAN ı hayretle
izliyorum. Bu ne gayret, ne azimdir ki, bu arkadaşınız, aylarca Ankara ya
dönmeden yurt gezisi yapıyor, evinde sıcak bir çorba içmek imkanını bile
bulamıyor...
MİLLİ NİZAM, MİLLİ SELÂMET, REFAH PARTİSİ, SAADET PARTİSİ
dönemlerinde de rahmetli Hocamız, ibadet aşkıyla aynı gayret ve performansı
göstermiş, bu partilerin yeniden teşkilatlanmasında aynı çabaları göstermiştir.
HOCA NIN BAŞLATTIĞI AĞIR SANAYİ HAMLESİ
1973 Dönemi Milletvekili Seçimleri nde MİLLİ SELÂMET
Partisi olarak biz 48 milletvekili ve üç senatör çıkarmıştır. Hükümet krizi
çıkmasın diye MSP-CHP Koalisyonunu kurmuştuk. Hoca hem Başbakan Yardımcısı ve
Ekonomik Kurul Başkanı idi. Bir ülkenin gerçek manada ağır sanayiini kurma
konusunda, dünya genelinde UZMANLIĞA SAHİP kişilerden biri olduğu herkesçe
bilinen Hocamız, ülkemize millî, yaygın ve sür atli bir ağır sanayi hamlesi
başlatmıştı. Bu sanayileşme hareketi bütün illere şâmil idi.
Maksat daha ziyade Fabrikalar kuracak fabrikaları
öncelikle kurmak idi. Şimdiki iktidarların yaptığı gibi, montaj sanayii
değildi. Bu türlü sathi sanayileşmeye Hocamız, Vida sıkıştırma san atı
diyordu. Bu hızlı ve köklü sanayileşmeyi başarmak için mevcut bürokrasi çok
yavaş ve hantal durumdaydı. Bu sebepten Hocamız ilgili ve görevli sayıları
kırkı aşan muhtelif bakanlıkların genel müdürlerini her ay, Ankara Palas
Oteli nin salonunda topluyor, işleri savsaklayan, geciktiren müdürleri gayrete
getiriyor, ihmâli gözükenleri sıkıştırarak devlet çarklarının hızlı
çalışmalarını sağlıyordu.
Öyle ki, Hocamızın bu çok hızlı, yaygın ve en yeni teknolojiyi
ülkemizde kurma hamlesinden, emperyalist ülkeler, endişeye kapılmışlardı. Çünkü
Türkiye sanayileşirse dünya pazarlarını ellerinden alacak diye, engellemek
niyetinde idiler.
UÇAK SANAYİİ KURMA KARARNAMESİ
Elbette emperyalistler, menfaatleri icâbı bizim ağır
sanayi kurmamızı istemezler. Türkiye emperyalistlerden korkan liderler yüzünden
sanayileşme yarışında geri kalmıştır. Emperyalistlerden korkmayan bir İran,
kendi nükleer sanayiini kurdu, aya insanlı araç göndermeyi planlıyor. Bizi,
millet tek başımıza iktidara getirmediği için, Ecevit le, Demirel le hükümet
ortağı olmak zorunda kaldık. Onlar ise Hoca yı ayak uyduramadılar.
Meselâ Ecevit, Hoca nın ısrarlarına rağmen ABD izin
vermez diye bütün hazırlıklar tamam olduğu halde Uçak Sanayii Kurma Kararnamesi ni
imzalamadı. Demirel dahi aynı ürkekliği gösterdi.Hocamızın İtalyanlar la
yaptığı anlaşmaya göre, İtalya nın FIAT firması senede yüzbin traktör motoru
yapan fabrikamızın makine ve tezgâhlarını Konya ya getirecek, biz başlangıçta
bir kuruş ödemeyecektik. Fabrika 12 sene imalat yapacak, ödemesiz devre
tamamlanacak, 12 sene sonra biz borcumuzu, imal edilen yüzbin motorun, beş
binini vererek ödeyecektik, 85.000 i bize kalacaktı. İşte bu derece bizim
menfaatimize şartlar içeren anlaşmayı gerek Ecevit, gerekse Demirel ellerinin
tersi ile ittiler. Sanayimizin ikinci sınıf ve müstemleke tipi bir montaj
sanayii olmasına razı oldular.
AHLÂK REFORMU YAPMA PLANIMIZ
Bilindiği gibi, Ağır Sanayi Hamlemizden, çok daha önem
atfettiğimiz hedefimiz AHLÂK REFORMU idi. Milli Nizam Partimizin ve bütün onu
tâkip eden partilerimizin sanayi reformundan daha önemli saydığı gaye bu gaye
idi.
Bu ayeye erişmek için Allah ve tarih huzurunda Hocamız,
biz Milli Görüşçüler olarak elimizden gelen çabaları sarfettik. Meclis e
Dördüncü Beş Yılık Kalkınma Planı getirilirken, baktık ki, bu planda sadece
maddi hedefler var. Hocamız, Diyanet İşlerinden Sorumlu Bakan olarak bendenize;
Ârif Bakanlar Kurulu toplantısında önce sen, bu konuyu gündeme getir. İtiraz
eden olursa biz de seni destekleyelim dedi. Ben Bakanlar Kurulu nda söz aldım
ve Sayın Demirel e hitaben:
Sayın Demirel, bizim yerimizde mesela bir komünist
hükümet oturuyor olsaydı, o hükümet dahi, maddi hedefleri içeren bir plan
getirecekti. Biz bu planı noksan buluyoruz. Bu plana mânevî kalkınma REFORMUNUN
eklenmesi gerekir dedim. Demirel: Sayın Emre, böyle bir reform laikliğe ve
Anayasa ya aykırıdır diye itiraz etti. Ben:
Sayın Demirel, dedim, Anayasa nın 5 inci maddesinde
aynen:
Devlet ferdin manevi gelişmesini temin için bütün
tedbirleri alır şeklinde bir kesin hüküm var. Bu Ahlâk Reformudur, dedim. Bu
sefer de, Bizim Hükümet programımızda böyle bir hüküm yok dedi. Ben, cevap
verdim:
Anayasa nın bu hükmü Hükümetimizin programına aynen
alınmıştır, diye mehaz gösterince, Ahlâk Reformu, 5 yıllık plana alındı, kanun
maddesi olarak plana eklendi. Ondan
sonra ne oldu, neler yapıldı derseniz. Anlatayım: Demirel in partisinden 12 kişi
istifa etti, CHP ile birleşti. 12 milletvekilini Ecevit, devlet bakanı yaptı.
Ecevit hükümet olunca, HEM AĞIR SANAYİ HAMLEMİZİ ve hem de MANEVİ KALKINMA
REFORMU nu iptal etti... GÜNEŞ HOTEL hadisesinin hedefi meğer buymuş...
KIBRIS ÇIKARMASI HOCAMIZIN ESERİDİR
Biz, 1973 seçimlerinde 48 milletvekili çıkararak CHP ile
koalisyon kurarken, ön şart olarak, eğer Kıbrıs ta Rumlar katliama girişirlerse
mutlaka çıkartma yaparız, demiştik. Ecevit, bu şartımızı kabul etmişti.
Bilindiği gibi, bundan önce İsmet İnönü Başbakan iken
Kıbrıs ta Rumlar katliam yapınca İsönü Donanmamızı ada önlerine kadar gönderdi
ama ABD nin tehdidi ile geri çekti.
İnönü zamanında Rumlar yine işi azıttı katliama başladı,
Başbakan yine İnönü idi, Donanma yı çıkartma yapmak için ikinci kez gönderdi,
yine ABD nin tehdidi ile geri çekti.
Aradan zaman geçti. 1965 seçimlerinden sonra Demirel tek
başına iktidara geldi. Kıbrıs ta katliam başladı. Bu kez Demirel, Kıbrıs
önlerine Donanmamızı gönderdi. Johnson ın mektubu üzerine korkarak, Donanmamızı
geri çekti. CHP-MSP Koalisyonu döneminde danışıklı dövüş olarak Yunanlılar,
Makarivos u devirdiler. Müslüman düşmanı NİKOS SAMSON u Kıbrıs Başkanı
yaptılar. Kıbrıs ta hem katliam başladı, hem resmi binalara Yunan bayrakları
çekildi.
Bu girişimin
karşısında Hocamız, Hemen çıkartma yapalım dedi, Ecevit yan çizdi. Ben
İngiltere ye gideceğim, İngiliz Başbakanı Vilson ile anlaşacağım. O da garantör
devlettir. İhtilafı Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesiyle çözeceğim dedi. Çok
ısrar edince ihtiyaten Oğuzhan Bey i de Ecevit le beraber gönderdik. Ecevt
gidince tabii olarak Başbakanlık görevi Hoca ya geçti. Ecevit le Oğuzhan Bey i
yolcu ettikten sonra, bütün bakanlar makamlarına gittiler. Hoca Genelkurmay
Başkanı ve 4 Kuvvet Komutanı ile bir odaya girdiler, bir saat konuştular.
Toplantı çıkışında Hoca çok neşeli ve heyecanlı idi.
Hoca ne konuştunuz diye sordum.
Ben Paşaya şu anda Başbakanlık görevi bendedir.
İngilizler kesin olarak Ecevit in teklifini reddedecekler. Adada Müslüman kanı
akıtılmaya başlanmıştır. Çıkarma gemilerini hareket ettiriniz dedim. Sancar
Paşa yazılı yetki istedi, verdim, dedi.
Neticesi mâlûm. Ecevit döndüğünde çıkarma gemileri çoktan
hareket etmişti. Bu girişimimizde hemen hemen bütün dünya karşımızda idi. İnönü
iki kere, Demirel bir kere ABD nin korkusu ile geri adım atmıştı. Erbakan
Hocamız ise tarihi kararlılığıyla şeref kazanmış üstün bir devlet adamı
olduğunu ispat etmişti.
Allah gani gani rahmet eylesin, kendisiyle iftihar
ediyoruz. Aziz hatırasını milletçe saygılarımızla yâd ediyoruz