Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
Bizler, Millî Görüşçüler olarak, şu yemini unutamayız: “Milletimizin Saadet ve selameti için, Yaşanabilir Bir Türkiye için, Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmak için, Yeni Bir Dünya’yı kurmak için, İslam Birliği’ni tesis için, Hakk’ın hâkimiyeti için, Millî Görüş’ün iktidara gelmesi için, bütün gücümüzle çalışacağımız söz veriyoruz.” Erbakan Hocamızın bu yemini yaptırdıktan sonra: “Şahit ol Ya Rabbi, şahit ol Ya Rabbi, şahit ol Ya Rabbi” sözünü de unutamayız.
EY MİLLÎ GÖRÜŞÇÜLER
Erbakan Hocamız, bütün Millî Görüşçülere şu ifadelerle sesleniyordu: “Ey yürekleri dağlar kadar büyük, azimleri kayalar kadar sağlam Millî Görüşçüler! Saadet Partililer! Ne olursa olsun gelecekten asla ümit kesilmeyecektir! Tarihe bakın! İnancınıza sarılın! Millî Görüş’e sarılın! Zulüm ebedi olamaz! Kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır! Olanları ve olacakları bilmek, sadece entrikaların nasıl döndüğünü anlamaya yarar. Bu da önümüzde aydınlatıcı ışık olur. Bilgimiz arttıkça daha iyi nasıl mücadele edeceğimizi biliriz. İnsan bastığı zemini tanırsa kaymadan nasıl duracağını da bilir. Allah’ın izniyle yeryüzündeki zulümlere son vereceğiz. Bu yolda, yeryüzünde Adil Bir Düzen’in kurulması için, vahşetin durdurulması, adaletin, barışın ve huzurun temini için bütün gücümüzle çalışacağımıza söz veriyoruz.” Erbakan Hocamız: “Tarihe bakın, inancınıza sarılın, Millî Görüş’e sarılın” sözleriyle, bir Millî Görüşçünün, hadiseler karşısında nasıl tavır takınması gerektiğini ifade ediyor.
İMAN İLE KÜFÜR
Erbakan Hocamız şöyle der: “İmanla küfür bir kalpte birleşmez ve barışmaz. Her gece en son kıldığımız vitir namazındaki kunut duasını okurken, Allah’a şu sözü vermeden başımızı yastığa koymuyoruz: ‘Ya Rabbi, facir ve fasık kimselerle bütün bağlarımızı kestik ve Senin dinini yıkmak isteyenleri terk ettik’ diyoruz. Facir: itikadı bozuk, görüşü batıl olan kişilerdir. Fasık: ameli bozuk, ahlâkı berbat kimseler demektir. Acaba biz Müslümanlar, Allah’a verdiğimiz bu sözü tutuyor muyuz?” Düşünmek gerekir.
İSLAM’IN ANLAŞILMASI
“İslam, ancak kendi orijinal kavramlarıyla anlaşılır ve anlatılır. Cihat; hakkı hâkim kılmak, temel insan hak ve hürriyetlerini sağlamak ve korumak ve her türlü zulüm ve sömürü düzenlerini ortadan kaldırmak için yapılacak hizmet ve faaliyetlerin tamamıdır. Batılıların kullandığı manada “harp” ve “savaş” gibi kelimeler cihadı ifade edemez… Cihat kelimesi de, İslami bir kavramdır ve cihadı başka kelimelerle izah etmek yanlıştır. İslami cihat ise yine İslam’a göre olmak ve bir teşkilat düzeniyle yapılmak zorundadır. Bu da bir karargâha bağlılık ve itaati gerekli kılmaktadır.” Batılıların kavramlarıyla İslam anlatılamaz.
SİYONİZM DENİR?
Hocamız Siyonizm’i şöyle tanımlar: “Siyonizm’i bir timsaha benzetirsek, bu timsahın üst çenesi ABD, alt çenesi AB’dir. Gövdesi İslam ülkelerinin yöneticileri de dâhil olmak üzere bütün işbirlikçi yönetimlerdir. Çok zehirli olduğu için kuyruğu ise İsrail’dir. Bütün hayvanların alt çenesi hareket ettiği halde, timsahın üst çenesi hareketli olduğundan daha mazarratlıdır, onu için üst çeneye ABD diyoruz. Bu iki çenenin çarpışır görünmeleri düşmanlıklarından değil, aralarına giren avlarını ezmek ve gövdeyi beslemek içindir.”
BATI MEDENİYETİ
Hocamız Batı medeniyetini şöyle tanımlamıştır: “Bugünkü Batı medeniyeti, kendilerinin de her zaman belirttikleri gibi eski Roma medeniyetine, eski Roma medeniyeti eski Yunan medeniyetine, eski Yunan medeniyeti de eski Mısır medeniyetine yani Firavunlara dayanmaktadır. Firavunlar insanlara zulüm yaparken, bu yaptıkları zulümleri biz size zulüm yapıyoruz diye yapmazlardı. Yaptıkları zulümleri bu bizim hakkımız diye yaparlardı.”
KIYMETLİ GENÇLER
Hocamız gençlere sesleniyor: “Kıymetli gençler, herhangi bir kimse; Malazgirt’te inanışının şahlanışını yaşamadan, Kosova’da, Niğbolu’da bir kılıç olup parlamadan, Ulubatlı Hasan olup İstanbul’u fethetmeden, Sultan Fatih olup atını denize sürmeden, Kanuni olup şanlı ordularıyla Avrupa'nın içlerine yürümeden, Seyit Çavuş olup 250 kiloluk mermiyi “Ya Allah” deyip namluya sürmeden, bir insan Sakarya'nın siperlerine girmeden ve Kıbrıs’ta düşman tahkimatının arasından geçmeden Millî Görüş’ün ne olduğunu anlayamaz.” Millî Görüş’ü anlamak için İslamca düşünmek ve yaşamak gerekir.
AÇI SAPMASI
Hocamızın şu sözü bize istikamet verir: “Dünyadan Ay’a gönderilen bir füzede bir milimlik bir açı sapması olsa, bu açı giderek büyüyecek ve neticede o füze Ay’a değil, başka bir gezegene gidecektir. Aynen bunun gibi, imani ve itikadi konularda başlayacak çok az bir şüphe ve sapma bile, insanı giderek İslam’dan uzaklaştıracak ve bu sapıklık, sonunda sahibini cennete değil, cehenneme taşıyacaktır.”
KUR’AN VE SÜNNET
Hocamız öğretiyor: “Mezheplerin birleştirilmesi fikri de, ırkçılık gibi, bir Siyonist şeytan şırıngasıdır ve insanlarımızı ibadet disiplininden ve takva dairesinden koparmayı amaçlamaktadır. Bu konuda görülen diğer bir gaflet ve cehalet örneği de sadece Kur’an’la hüküm ve amel etmeyi yeterli zannedip, sünnete itibar etmemektir. Hâlbuki Allah’ın belirlediği Kur’ani hükümleri, Resulü Ekrem (s.a.v) bizzat yaparak ve yaşayarak bizlere göstermişlerdir. Efendimiz (s.a.v) öğretmeseydi ve örnek teşkil etmeseydi, nasıl abdest alınacağını ve ne şekilde namaz kılınacağını dahi bilemezdik.” Elbette bilemezdik.
SAADET PARTİSİ
Hocamız Saadet Partisi’ni şöyle tanımlar: “Saadet Partisi, bir fabrikadır. Müslüman’ı alır, şuurlu Müslüman yapar. Nasıl şuurlu Müslüman yapıyor? Alıyor Müslüman’ı başına üç tane çivi çakıyor. Bir tanesi cihat çivisi, ikincisi haftalık toplantı çivisi, üçüncüsü de Millî Gazete çivisi. Bir insanın başına cihat çivisi, haftalık toplantı çivisi, Millî Gazete çivisi çakılmışsa bu insan artık şuurlu Müslüman olmuştur.” Unutamayız ve unutmamalıyız. Selam hidayete tabi olanlara…