Erbakan Hoca ve İttihatçılığın Çöküşü -I-

Abone Ol

Siyasal hayatımıza egemen olan, bütün alanlarıyla

kuşatan, masonik ve kavmi bir örgüt olan ittihatçılık, Osmanlı Devleti nin

dağıtılması, çökmesi ve yerine inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti nin özünü ve

ruhunu oluşturuyor. Yapı bunun üzerine kurulduğundan, milletimiz üzerinde

jakoben/dayatmacı, baskıcı ve bunaltıcı süreç on yıllar sürdü. Eğitimden

kültüre, günlük yaşayıştan genel bakışa kadar korkunç bir baskı oluşturdu.

Bilim adamları, sanatçılar, şair ve yazarlar, siyasada var olabilecek insanlar,

kimi askerler hayatın dışında kaldılar, bırakıldılar.

Siyasal yapı da bunun üzerine kuruldu. Türkçü, laik,

jakoben Yöneticileri de bu ruhun birer örneği olarak kalmak durumundaydılar.

Hemen hiç kimse başını kapıdan dışarıya uzatamaz, herhangi bir girişimde

bulunamaz, Kur an öğrenemez, hafız olamaz, dini eğitim alamaz, maneviyattan

bahsedemez. Bilim insanı, şair ve yazarların kimi içine kapandılar, küstüler ya

da pustular. Kimi de onlara ayak uydurmak adına kendi kişiliklerinden ödün

verdiler.

Bu baskıcı döneme 1943 yılından itibaren üstad Necip

Fazıl Büyük Doğu çıkışıyla büyük bir direniş gösterdi. Bu hareketin içinde yer

alan ilim insanları ve şairlerin tutumu büyük bir özveri içindeydiler. Bu,

yürek isteyen bir durumdu.

Siyasal oluşumda Cehepe 1943 e kadar tek parti

yönetimiyle hem ülkeyi kontrol altına alıyor, hem kültür ve düşünce hayatını

yönlendiriyor, hem de ittihatçı ruhun dışında kalanları sindiriyordu. 2. Dünya

Harbi nden sonra değişen konjonktürel durum gereği çok partili siyasal döneme

geçilirken cehepe içinde, ittihatçı geleneğin ve masonların önemli bir ismi

olan Celâl Bayar kontrolünde, Cehepe den istifa ettirilenlerle muvazaa partisi

olan DP kuruldu. Milletin baskısı veya yönlendirmesiyle Menderes kısmî olarak

bu çizginin dışına çıktı. Bunun en somut örneklerinden biri ezanın aslî hâline

dönmesi, İran ile Pakistan ın dâhil oldukları bir oluşum gerçekleştirilmesi en

önemli rahatsızlıklarıydı. Bu dönemde bunlar bile önemli çıkışlardı. Bunun

bedelini idam edilerek ödedi. Cehepe toplum nazarında hiçbir zaman tam

anlamıyla karşılık bulmadı. Oluşumundan itibaren milletin değerlerine aykırı

olan bu oluş, baskı ya da destekle hayata tutundu. DP nin kapatılması

sonrasında kurulan AP, başlangıcında yer almayan Süleyman Demirel, gene baskı,

oyun ve dayatmalarla başa geçirildi. Onunla ve Cehep e ile düzen sürdürüldü.

Arada kurulan kimi küçük partiler bir varlık

gösteremediler. Millet Partisi gibi. Bu arada ittihatçılık ruhuna uygun kimi

stepne partileri de yedekte tutuldu. MÇP, MHP gibi.

1969 tarihinden itibaren siyasal ve düşünsel hayatımıza

Erbakan Hoca MNP ile ilk adımını attı. Bu, uzun ömürlü olamadı. Nedeni, tavrını

ve rengini belli eden bir çıkıştı bu. MSP ile başlayan süreçte yayın hayatına

giren Millî Gazete, ittihatçılığın, masonluğun ve bu ruha bağlı olan asıl özünü

oluşturan Yahudilik, ırkçı emperyalizm ve Siyonizm işaret edildi. Bu öze

bakıldığından, dikkatler buraya çekildiğinden asıl oyun bozuldu. Çünkü Türkiye

siyasal yaşamında var olan siyasal kuklaların asıl renkleri ortaya döküldü.

Çünkü ülkenin kalkınmasına, gelişmesine, bölgede var olmasına neden olabilecek

her çıkış onlar tarafından doğrudan ya da dolaylı olarak engelleniyordu.

Erbakan Hoca iktidara ortak olduğu andan itibaren yüzünü

Batı ya değil İslâm coğrafyasına çevirdi. İslâm ülkeleri yöneticileriyle

görüşmelere başlayınca, Hoca yı medya aracılığıyla küçümsediler, alay ettiler.

Müslümanlarla olan bu buluşmayı Arapları aşağılayarak küçümsediler. Petrol

alımından siyasal birlikteliğe, İKÖ nun oluşuna dönük ilk adımlar hep alay

konusu edildi. Hocanın ortaya attığı tezler İslâm ülkelerinin işbirliği, ortak

para birimi, sanayileşme girişimleri, Batı ya karşı kişilikli bir duruşun

sergilenmesi, Kıbrıs ın Rumların zulmünden kurtarılması da yüzyılın başından

beri kurgulanan yapıya karşı duruşun göstergeleriydi. İmam Hatip okullarının

yeniden açılması, okullara ahlâk dersinin konulması, manevi eğitimin

öncelenmesi, teknolojik hamleler gibi. MSP hareketi milletin uyanışı düzleminde

Konya da düzenlenen Kudüs mitingi bardağı taşıran son damlaydı. Bütün bunlar

milletimize güven duygusu sağlıyordu. Ancak buna fırsat verilecek miydi Bu

konuyu sürdüreceğiz