Yukarıdaki başlık, hiç kuşkusuz bir ilk değil. Daha
öncesinde de buna benzer ifadeler en azından bu gazetenin sayfalarında yer
aldı; hem de önde gelen bir çok siyasetçi, diplomat ve basın mensubunun
açıklamaları ve akademisyenlerin belgelere dayalı çalışmalarıyla...
Örneğin, duayen gazeteci Lütfü Akdoğan kendisiyle
gerçekleştirilen röportajda Kıbrıs çıkarmasında neler yaşandı sorusuna şu
şekilde cevap veriyor: Erbakan hep geri plandaymış gibi gösterildi, Ecevit de
Kıbrıs fatihi ilan edildi. Bu buzdağının görünen kısmıydı der gibi
konuşuyorsunuz. Aslında durum tam tersidir. 74 te Makarios a karşı darbeden
sonra Ecevit garantör devlet olarak İngiltere ye gitmek istedi; bir şekilde
icazet alacak. Erbakan buna karşıydı, İngilizler zaten çıkarmaya izin vermez
diyordu. Ecevit gitti ama... Gitti de, MSP Ecevit in yanılmasını önlemek için
İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk ü gönderdi. Onlar hareket eder etmez Erbakan,
o zamanki Genelkurmay Başkanı ve bazı komutanlarla toplantı yaptı. Başbakan a
vekalet ediyor sonuçta... O toplantıda çıkarma kararı aldılar, çünkü Erbakan ın
korkusu Ecevit in İngiltere den eli boş dönmesiydi. Çıkarma kararı Ecevit in
haberi bile olmadan alınmıştır. Yani Kıbrıs ın asıl fatihi Ecevit değil
Erbakan dır.
KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Denktaş da bu
hususta şunları söylüyor: Bizi kurtaran Barış Harekatı kararının mimarı olarak
Necmettin Erbakan, tarihimizde ve gönlümüzde var olmaya devam edecektir...
Rahmetle andığımız Prof. Dr. Necmettin Erbakan, vizyonu olan, cesaretli, hoşgörü
sahibi bir dost, Kıbrıs davasına yürekten inanmış bir liderdi. ...Eğer
Necmettin Erbakan görevde kalmış olsaydı, KKTC nin ekonomik sıkıntıları
olmazdı. Zira Erbakan ın buradaki ekonomik kalkınmamız için çok güzel projeleri
bulunuyordu.
Bunların içerisinde en önemlisi ise tarihe Kıbrıs ın
Fatihi , Karaoğlan olarak geçen rahmetli Ecevit in sözleridir. Ezber Bozan
Siyasetçi başlıklı yazısında Fatih Uğur aynen şunları kaydetmekte: Ecevit
ölüm döşeğine düşmeden kısa süre önce kendisini ziyaret eden Demokratik Sol
Parti (DSP) yönetimine Kıbrıs Barış Harekâtı nı da detaylarıyla anlatmış.
İtiraf niteliğinde sözlerin de yer aldığı bu sohbeti dinleyenler arasında yer
alan DSP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit, ziyaret sırasında yaşananları
şöyle dile getiriyor: Sayın Ecevit önce Kıbrıs Harekâtı nın öneminden dem
vurdu. Sonra söz CHP-MSP koalisyon hükümetine geldi. Ve ağzından şu sözler
döküldü: Hükümet ortağımız MSP olmasaydı, Kıbrıs a o harekâtı
gerçekleştiremezdik.
Amacımız, hiç kuşkusuz, burada en kahraman kimdi
türünden bir tartışmayı başlatmak değil; sadece ve sadece bazı gerçekliklerin
siyasi tarihe tüm objektifliğiyle kaydının düşürülmesini sağlamak. Aksi
takdirde, Kıbrıs Barış Harekatı nın Cumhuriyet tarihi açısından taşıdığı gerçek
anlam ve önem anlaşılamaz. Zaten bu karartmanın, saptırmanın arkasında da bu
yatıyor. Dolayısıyla, meselenin bam teli de burası...
Kıbrıs Barış Harekatı Cumhuriyet tarihinde her yönüyle
bir ilktir. Türkiye, bu Harekât la her şeyden önce önemli bir psikolojik kırılmayı
gerçekleştirmiş ve sınırları dışındaki soydaşlarının hakkını, canını,
çıkarlarını vb. koruma noktasında kararlılığını ortaya koymuştur.
Bu Harekât, aynı zamanda Türkiye nin Misak-ı Milli
sınırlarına yönelik önemli bir hatırlatması olduğu kadar; İslam dünyasının ve
eski Osmanlı coğrafyasının beklentisine de keskin bir dönüştür. Nitekim, Barış
Harekâtı nı duyan Cezayir halkı Ankara ya olan kırgınlığını bir tarafa atarak;
Türkler yeniden kükrediler, kutlarız mesajını Türk Büyükelçiliği ne hemen
iletmişlerdir.
Kıbrıs Barış Harekatı , aynı zamanda düne kadar merkez
ile çevre arasında en büyük çatışma-kopma nedenlerinden birini oluşturan
Laiklik-İslam eksenli tartışmaların aslında bir takım yersiz korkular
üzerine inşa edildiği gerçeğini deşifre etmiştir. Bu Harekât la birlikte Türk
Ordusu ile İslami kimliğe sahip bir partinin milli çıkarlar noktasında nasıl
uyum içerisinde hareket edebildiği, mevzu vatan ve millet olduğunda her birinin
Lider in bir sözü üzerine nasıl birer gönüllü kamikaze olmayı kabul ettiği
görülmüştür.
Bu bağlamda, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı nın bir
takım mazeretler ileri sürüldüğünde rahmetli Hoca ya verdiği Ben Karadeniz
çocuğuyum. Bir kayıkla bile gider oraya çıkarım. cevabı; küllenen bir inancın
kararlı bir liderlikle neler yapabileceğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Dolayısıyla, asıl korkulan milli ve dini şuura sahip bir
halkın, ordunun güçlü bir lider etrafında bir araya geldiğinde neler
yapılabileceğinin görülmüş olmasıdır. İşte bundan dolayı Erbakan Hoca Kıbrıs mevzuunda
hep arka planda tutulmaya çalışılmıştır. Fakat, güneş balçıkla nasıl
sıvanamazsa, bu gerçekler de çok uzun süre göz ardı edilemez. Dolayısıyla,
Yeni Türkiye sürecinde ezberleri bozma zamanı!