En güzel söz

Abone Ol

Sözümüz gül yaprağı gibi olsun, manası yani özü de gül kokusu gibi olsun.

İkisi de önemli ama ikisi arasında en önemlisi özdür. Mana güzelliğine önem verelim.

Allah kelamı yanında insanların sözleri, güneş yanında yanan mum gibidir.

Ya söner veya yanmaya devam eder ve yok olur gider.

“Kokmuş ete tuz, anlamayana söz kâr etmez” demişler ama biz bıkmadan, usanmadan Allah’ın kelamıyla, Allah’ın kullarını buluşturmaya devam edeceğiz.

“Kişinin kimliği dilindedir” atasözümüz vardır.

Kişi algıladıklarını konuşur ve konuştukları da konuşanın kimliğini, kişiliğini, meyillerini, kültürünü ortaya koyar.

Çekişen iki adam veya iki ortağı ayrı ayrı dinlediğinizde ikisine de hak verme durumunda kalırsınız.

Efendimiz, “Güzel sözde sihir vardır” buyurmuş.

Kelimeler ve cümle içinde dizilişi, sihirbazın aletleriyle göz boyaması gibidir.

Sahnedeki sihirbazın şapkadan tavşanı nasıl çıkarttığını öğrenmek için dikkat kesildiğimiz gibi, sözlerden iyi ve kötü manaların nasıl uçuştuğuna dikkat edelim.

İyi güzel sözlerin, karanfil bahçesi üzerinden esip gelen imbat rüzgârı gibi cana can kattığını, kötü sözlerin küllük üzerinden esip gelen sam yeli gibi olduğunu bilelim.

Kimin sözünü tutalım?

Bizi kim yarattıysa, konuşan dili, yazan eli, seven gönlü, düşünen kalbi, kim yarattıysa onun sözünün önüne kimsenin sözünü geçirmeyelim.

Rabbimiz, müminleri tarif ederken:

وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَنْ يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَى فَبَشِّرْ عِبَادِ (17)

“Tağuta tapınmaktan sakınan ve Allah'a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele.

الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُولَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُولَئِكَ هُمْ أُولُو الْأَلْبَابِ

(Benim kullarım) Her sözü duyarlar en güzeline uyarlar. İşte Allah'ın hidayete erdirdikleri onlardır. İşte onlar, akıl sahibi olanların ta kendisidirler.” (Zümer süresi ayet 39/17-18)

İyiyle kötüyü, hayırla şerri, akla karayı, imanla inkârı yan yana görmezsek ayırt edemeyiz.

Sözün en güzelini de sözler arasından seçeceğiz. Söz güzel olacak. Taşıdığı mana da güzel olacak.

Mana o sözde gül yağının gülde oluşu gibi bulunacak.

Çağının bütün insanına hitap edecek.

Anlaşılır, sade, inandırıcı, akıcı ve yönlendirici olacak. Zaman aşımına uğramayacak.

Biz, Allah’ın kelamı Kur’an’da olan bir söz üzerine söz söylemeyiz, söyleyeni de dinlemeyiz.

Rabbimizin kelamının, Resulünün sünnetinin, doğruluğunu parmak veya yumrukla test etmeyiz.

Her akşam, yatmadan önce, Sevgili Peygamberimizin hadisine uyarak, “Semi’na ve eta’na/işittik ve itaat ettik” deriz.

Dostumuza kırıldığımız zaman, üç günü geçmemek kaydıyla küstüğümüz günler olabilir.

İşte o günlerde ağzımızı açmamaya dikkat edelim.

Ağızdan çıkan sözler namludan çıkan kurşun gibidir. Bir daha geri gelmez.

Sözlerimizin özü gül yağı gibi olsun ama kelimelerimiz de gül yaprağı gibi güzel olsun.

Ülkeler arasındaki tel örgüler, mayın tarlaları, Çin Seddi gibi duvarlar, gül kokusunun sınırı aşmasına engel olamadığı gibi pis kokulu sözlerde sınır tanımazlar.

Veba mikrobu taşıyan rüzgârlar gibi inkâr, isyan, fuhuş, terör taşıyan sözlerden uzak durmalı ve onlara karşı Allah’ın kelamı ve Resulünün hadisleriyle aşı olmalı.

Yine Hz. Ali’nin bir sözü var: “Akıllar tam olunca söz kısalır.”

İslâm tarihinde Yezidiler hariç, hiçbir Müslüman’ın zerre kadar sevmediği Yezid’in söylediği bir mısra, Şiilerin en çok olduğu İran’da en çok okunan ve söylenen şiir olmuştur.

Firdevsi, (Şii) Hayam’la Sadi Şirazi (Sünni) gibi İran’da ve dünyada ün salmış, söz sultanı Hafız Şirazi (Sünni) Divan’ına Yezid’e ait bir beytin bir mısraıyla başlamış.

Yezid’i hiç sevmeyen Sünniler ve Şiiler, Hafız’ın Divan’ını okumak için ellerine aldıklarında, kitaba Yezid’in sözüyle başlarlar.

“Ene’l-mesmûmü mâ ındî bi tiryâkın velâ râkî

El’a eyyühe’s-sâkî edir ke’sen ve nâvilhâ”

Bu şiirin ikinci mısraını Arapça aslıyla iktibas etmiş.

Manası: “Ben zehirlenmişim. Yanımda afsun da yok afsuncu da/ilaçta yok doktor da yok.

Ey sâkî, kadehi dolaştır ve onu sun”

Hatta İ. Hakkı Aksoyak Bey, bir makalesinde Mirî, Zikrî, Sırrî, Sânî, Hıfzî,, Hısalî, Ni’metî, Derviş gibi bir çok Osmanlı şairinin de Yezid’e ait bu mısra ile şiirlerine başladıklarını örnekleriyle sunar. (Bak, Bilig-8 ’99, sayfa 99)

Hafıza sormuşlar, “Niçin o melunun sözünü aldın” demişler, o da, “Kafirin malı mümine helaldir” diye kendini savunmaya kalkmış ama, “Hiç aslan, köpeğin ağzından artık kapar mı” sorusuyla cevabını almış.

Sözümüz güçlü olsun. Gücünü Hak’tan alsın. Her sözü duyalım, en güzeline uyalım.

Sözün en güzelini de, güzelliği ve güzelleri yaratan Allah celle calalüh söyler:

اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ ذَلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ

“Allah, sözün en güzelini (ayetleri) birbirine uyumlu, yer yer tekrarlanan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların derileri ondan (ayetlerden) ürperir. Sonra onların tüyleri ve kalpleri Allah'ın zikrinde yumuşar. İşte bu Allah'ın hidayetidir. Onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah kimi sapıtırsa ona yol gösterecek yoktur.” ((Zümer süresi ayet 39/23))

Suyun kaynağının da güzel olmasını istediğimiz gibi, sözün kaynağının da temiz olmasına dikkat edelim.