Emanet ve itaat

Abone Ol

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimiz’e, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

Emanet; Ahzab Sûresi’nin 72. ayetinde şöyle beyan edilir. “Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.” Bu ayette ifade edilen ve insanın yüklendiği emanet nedir? Her insanın, Müslüman’ın ve de Millî Görüşçünün bunu bilmesi bir zarurettir. Çünkü bu ayete göre Allah’ın teklif ettiği bu “emaneti” insan yüklenmiştir ve bu görevi yerine getiremediği takdirde zalim ve cahil olacaktır. Bu emanet görevi; gök, yer ve dağların dayanamayacakları derecede ağır, edası zor ve sorumluluğu büyük bir görevdir. Emanetler; bu sorumluluğu taşıyacak ehliyetli kimselere verilmesi esas olduğundan, bu ulvi görev insana verilmiştir. Millî Görüş; insanın yüklendiği bu emanetin farkında ve şuurunda olmaktır. Millî Görüşçü, yüklenilen bu emanetin İslam davası olduğunu bilir ve gereğini yapmak için var gücüyle gayret eder. Bu ayette zikredilen emanetin ne olduğu konusunda birçok görüş ortaya konmuştur. İbni Abbas'a göre emanet; Allah’ın farz kıldığı tüm işlerdir. Emanetin, Allah’a itaat demek olduğunu diyenler olmuştur. İmamı Ragıb’a göre emanet, insana verilen en büyük nimet olan akıldır. Muhammed İkbal’e göre de emanet; hür şahsiyettir. Birçok âlim ise emanete; mükellefiyet, yani sorumluluk manası vermişlerdir. Mesela Gazali ve Beydavi şöyle demektedir: "Emanetten murat, teklifi boynuna bir halka gibi takmak, yani onu borç edinmek ve onu yerine getirmeyi taahhüt etmektir.” Elmalılı Hamdi Yazır, insanın halife olmasıyla emanet görevini yüklenmesi arasında bir bağ olduğunu belirterek şöyle demektedir: “Emanet, Allah’ın gerek kendi hukukuna ve gerek insanların hukukuna taalluk eden emirlerinin, yasaklarının ve hükümlerinin icrasına, insanın Allah’ın emini olarak hilafeti demektir.” Eğer insan emanet görevini yerine getirir ve ona uygun hareket ederse, Allah’ın halifesi olmaya liyakat göstermiş olacaktır. Kur’an’ın emanet olarak adlandırdığı ağır yük, Kur'an’da bildirilen hukuk ve ahlaka dayalı adil bir toplum düzeni kurma görevidir. Erbakan Hocamız, bu düzeni “İslam’ın saadet sarayı” olarak ifade etmiştir. Millî Görüşçülerin bilmesi gereken temel gerçek, “İslam’ın saadet sarayı” ancak Mimar Sinan gibi mahir mimarlar eliyle kurulabilir. Allah, boşuna “emanetleri ehline veriniz” demiyor.

EMANETİ OLMAYANIN…

Peygamberimiz: “Şüphesiz ki emanet, insanların kalplerinin ta derinliklerine kök salıp yerleşti. Sonra Kur’an indi. Bu sayede insanlar Kur’an’dan ve sünnetten emaneti öğrendiler.” Sonra Peygamberimiz, emanetin kalkmasından bahsederek şöyle devam etti: “İnsan bir kere uyur ve kalbinden emanet çekilip alınır, ondan belli belirsiz bir iz kalır. Sonra bir kere daha uyur, yine kalbinden emanet alınır; bu defa da ayağının üzerinde yuvarladığın korun bıraktığı iz gibi bir eseri kalır. Sen onu içinde hiçbir şey olmadığı halde kabarık görürsün.” Daha sonra Peygamberimiz eline çakıl taşları alarak ayağının üzerinde yuvarladı ve sözlerine de şöyle devam etti: “Neticede insan o hale gelir ki, insanlar alışveriş yaparlar da, neredeyse emaneti yerine getirecek bir kişi bile kalmaz. Hatta şöyle denilir: ‘Filan oğulları arasında emin bir adam varmış.’ Bir başka kişi hakkında da: ‘Ne kadar cesur, ne kadar zarif, ne kadar akıllı bir kişi’ denilir. Oysa kalbinde hardal tanesi kadar bile iman yoktur.” (Buhari ve Müslim) Emanet; Allah’ın kullarına farz kıldığı ibadetler, yani kulluk ve İslam’ca hayatın tamamıdır. Hadiste geçen “emanetin kalkması” ifadesi, imanın zayıflamasını, Müslümanlarda emanet hassasiyetinin kaybolmasını ifade eder. Bir başka hadisteki “Emaneti olmayanın imanı yoktur” ifadesi, emanetin kapsayıcılığını gösterir. Ayrıca Kur’an’da Müminun ve Mearic sûrelerinde tekrarlanan: “Onlar öyle müminlerdir ki, emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler.” ifadesi hem ilahi sözleşmeyi, yani genel manadaki ahit ve emaneti hem de özel olarak insanlar arasındaki sözleşmeleri kapsar. Emanetin, korunup hedefe taşınması bir keramet ve izzet, zayi edilmesi ise hıyanet ve zillettir.

İTAAT

İtaat; baş eğmek, boyun eğmek, söz dinlemek ve emredileni yerine getirmektir. İtaat; Allah’a, Peygamber’e ve emir sahiplerine saygılı olup buyruklarına uyma ya da meşru emir ve isteklere uymaktır. İtaatin zıddı, isyandır. Allah’a, Peygamber’ine, emir sahiplerine, ana babaya itaat emredilmiştir. İtaat bir Kur’an kavramıdır ve daha çok Allah’ın ve elçisinin emirlerine boyun eğme anlamında kullanılmıştır. “Emanetleri ehline veriniz” emri Allah’a aittir. Bu emir dikkate alınmadan yapılan görevlendirmeler, yapanı sıkıntıya sokar. İslam’da tesettür farzdır. Bu farza itaat etmeyen kadın ve erkekler Allah’a isyan etmiş olurlar. Ahzab 59: “Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve öteki bütün mümin kadınlara söyle: ‘Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman, dış kıyafetlerini baştan ayağa üzerlerine salıversinler. Bu örtünme şekli onların iffetli, kendini koruyan, temiz kadınlar olarak tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder.’ Ama unutma ki Allah, çok acıyan ve çok bağışlayandır.” Müslüman bir kadın ve erkek Allah ve Resulü’nün emir ve yasaklarına itaatsizlik ederek, hiçbir saadete ulaşamaz.

Hz. Aişe anlatıyor; bir gün Hz. Ebu Bekir'in kızı Esma, ince bir elbise ile Allah Resulü’nün huzuruna girmişti. Allah Resulü, ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: “Ey Esma! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.” Hz. Peygamber, bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti.” (Ebu Davud)

Davranışlarımız İslam’ca değilse, Allah bizden razı olur mu? Selam hidayete tabi olanlara…