Emanet ve hıyanet

Abone Ol

Müslümanlar olarak insanları ve olayları Vahiyle okumak ve değerlendirmek sorumluluğundayız. Yoksa şaşarız... Emanetle ihaneti de, her şey gibi karıştırabiliriz.

Emanet Arapça kökenli olup; Kur’an’da birbirinden farklı birçok anlamda kullanılmış temel kavramlardandır. Güvenilir olmak, doğruluk, bir kimseye geçici olarak verilen şey... Anlamları var. Zıddı ise hıyanettir. İslam’ın, Kur’an’ın temel kelime ve kavramlarını kendi anlamlarında ve yerinde kullanmamızda ilahi iradeye saygımızın işaretlerinden, gereklerindendir. Onları başka anlamlarda kullanarak, içini boşaltarak değiştirmek hak ve haddine sahip değiliz. Günümüzde değerlerimizin nasıl sömürüldüğü, siyasete alet edildiği, örselendiği, anlamlarıyla oynandığı gerçeği ortadadır. Bu da kavramlara, değerlere, kelimelere hıyanet değil midir? Bir “ihanet” yaftalaması sürüp gidiyor!?

Bir Müslümanın hıyanetle karalanması karşısında Allah indinde hainlerden değilse, durum ne olacak? Bir kötü niteleme muhatabında yoksa bu hatibin vasfı olmaz mı? “Mü’min aynadır”: Onda herkes kendisini görmez mi? Aynalar yalan söylemez... Allah ve Resulü bir konuda söz söylemişse, o konuda kullara söz düşmez.

“Falanca haindir” sözü ne kadar tehlikeli bir sözdür! Bu söz aynı zamanda bir hükümdür/görüştür. Bu sözde hem suçlama, hem de yargılama anlamları vardır. Yasama, yürütme ve yargılama kuvvetleri ayrılığı nerede? “Beraatı zimmet asıldır” sözü nerede? Yürütme erkine sahip kimse bu sözü söylediğinde yürütme, yasama ve yargı kuvvetleri bu sözde bir araya gelip, toplanmıyor mu? Üç kuvvet tek kuvvette toplanıyor.

Aslında bu söz tek başına yapılmak isteneni ifade etmiyor mu? Pekiyi, siyasetçilerin halkı bölme, ayrıştırıp kutuplaştırma hak ve yetkileri var mı? “Toplumsal uzlaşma” nerede?...

Dini yükümlülüklerimiz emanettir (Ahzab,33/72; Bakara,2/283; Mü’minun,23/8; Mearic,70/32). Canımız, vatanımız, Kitabımız, tüm nimetler birer emanettir. Bu emanetleri korumak sorumluluğumuz var. Kulluk sınavı gereği olarak emanetlerden/nimetlerden sorgulanacağız.

Allah-u Teâlâ’nın insanlara vermiş olduğu yöneticilik sorumlulukları da “emanet”tir. (Nisa,4/58 ; Enfal,8/9) ve emanetler ehline verilmelidir... 18 yaşta emniyet ve ehliyeti aramak o yaştakilere zulüm değil midir?

“Ahidlerine, emanetlerine riayet edenler, kurtulacaklardandır.” (Mü’min,2-8)

“Münafıklığın alameti üçtür: Yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete ihanet etmek” (S.A.V)

“Bizi aldatan bizden değildir.” (S.A.V)

“Ahir zamanda emanetler ehlinin elinden çıkacak.” (S.A.V)

“Ahir zamanda en az bulunan şeylerden birisi de emanettir.”

“Emanet elden çıktığında kıyameti bekleyin...”

“Size iki emanet bırakıyorum: Kitab ve Sünnetimi” (Veda Hutbesi)

Emanet, tüm peygamberlerde bulunan sıfatlardandır. Mü’min, hem Allah-u Teâlâ’nın sıfatlarından (Esmai Hüsna), hem de kulların-insanların sıfatlarındandır. Allahu Teâlâ’ya nisbetle “inanılan, güvenilen, güven veren”dir. İnsanlara nisbetle de iman eden (inanan,

tasdik eden), güvenen, güvenilen (emin) kimse demektir. Dikkat edilirse bu isimde (sıfat) hem inanmak, hem de emanet iç içedir. Her iki anlamı da kapsıyor. Bu nedenle emin (güvenilir) olmayanın imanı da sorgulanıyor. 

“Mü’min odur ki, insanlar onun elinden dilinden zarar görmezler. Onlar emindirler.” Buyurmuş Efendimiz (S.A.V) Konu ne kadar önemli. Hepimiz kendimizin başkaları için ne kadar emin olduğumuzun muhasebesini yapmalı değil miyiz? Ve birbirimizi sevmedikçe de iman etmiş olmuyoruz. (S.A.V) Birbirimize düşman haline getirilmişsek, oturup, kendimizi hesaba çekmeliyiz!

“Yine buyrulmuş:” Gün gelecek ki, emin olanlar hain, hain ve yalancı olanlar da emin ve doğru olarak sanılacaklar, algılanacaklar; haramlar helal, helaller de haram olarak algılanacak...” O günler gelmemiş mi?! Beş temel değerimiz: Din, can, akıl, nesil, mal tehdit ve tehlikede değil mi? Vatan, bağımsızlık, egemenlik, bütünlük, kardeşlik... Tehdit ve tehlikede değil mi?

AB çerçevesinde ve istikametinde bağımsızlığımız, egemenliğimiz örselendi, aşındırıldı. Daha önce çıkartılan “İkiz Yasalar”la, “terörizmin finansmanının önlenmesi yasası” ile bölücülük hız kazanmıştı. Bu son anayasa değişikliği ile de (m.123) kararnameyle eyalete geçiş, özerklik, bölünme daha da kolaylaşacaktır. Bunun işaretini, sayın Topbaş vermedi mi? İstanbul için özel bir yasayı dillendirerek... Arkasından öteki özerk bölgeler gelmez mi? Sevr de masada değil mi? BOP-Büyük İsrail projesi- yürümüyor mu?

Tüm değerlerimiz İslam’ın tebdil, tahrif ve bölünmesiyle, dinlerarası diyalog (Vatikan) projeleriyle, dolayısıyla tüm kutsallarımız tehdit ve tehlikede... Ve tüm bu değerlerimizin korunmasından devlet sorumluysa, yani halkın emanetleri korunamıyorsa, faizli lokmalar, besmelesiz eğitim, ahlaki yozlaşma, yıkılan aileler, fuhşun yaygınlaşması, borç batağı, israf, lüks, işsizlik, gelirler arası uçurum... Ve biz milleti hainler ve olmayanlar tasnifiyle meşgulüz?!

Batılı dost ve ortaklarımız (!?) bir taraftan kuyumuzu kazmakta, bir taraftan da milletimize “hayır” göstererek, dolayısıyla “evet”i desteklemekteler...

Zihinler karışık, kalpler parça parça, herkesin kendi görüşünü beğendiği ahir zaman fitneleri kat kat... Çıkış, çözüm yok değil... Nizam olarak da mizan olarak da yol olarak da İslam’dan başka ne var ki? İslam’dan başkalarına hayır; İslam’a evet... “Doğrumuz İslam, yanlışımız İslam’dan başka her şey” N.F.K

“Başımıza gelen musibetler isyanlarımız, hıyanetlerimiz nedeniyledir...” (Şura,30) Tevbelerle, istiğfarlarla O’na yönelelim, O’na sığınalım, O’na döneceğiz. Rabbimiz hepimizi emanetlerine ihanet etmekten korusun. Vesselam.