Her yıl Muharrem’in 10’u, Aşure geldiğinde kalbinde iman taşıyan her mümin kardeşimizi bir hüzün ve bir keder kaplar. Zira Hicrî 61. yılın 10 Muharremi, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin: “Benim dünyadaki çiçeğim, reyhanım” dediği, “cennet gençlerinin efendisi” olarak tavsif ettiği, Hz. Aliyyül-Murtaza’nın (R.A.), Hz. Fatımatuz-Zehra’nın (R.Anha) ciğerparesi, Hz. İmam Hüseyin (R.A.) Efendimizin ve pek çoğu ehl-i beytten olan 70 kişinin Kerbelâ çölünde şehadete ulaştıkları tarihtir.
Yürekleri dilhûn eden bu acı, dünyanın neresinde olursa olsun, mezhebi, meşrebi, kültürü, coğrafyası ne olursa olsun, Resûlullah (S.A.V.) Efendimize, ashabına ve ehl-i beyt-i Mustafa’ya muhabbet besleyen her müminin ortak acısıdır. Bizim mersiyelerimiz, muharremiyelerimiz, münacatlarımız, niyazlarımız, kasidelerimiz, ilahilerimiz, nefeslerimiz topyekûn edebiyatımız bunun ölmez şahitleridir.
Kerbelâ hadisesi, bize gücü elinde bulunduranların imandan, ahlâktan, faziletten ve insanlıktan uzaklaştıkları zaman güç uğruna, hiçbir değer tanımaksızın nasıl zalimleşebildiklerini, nasıl cinayet işleyebildiklerini göstermektedir.
Bu sebeple ey Sünni’siyle, Alevi’siyle, Şia’sıyla bütün Müslümanlar!
Ey Ümmet-i Muhammed!
Bakın ve ibret alın! Bugün etrafımızda nice Kerbelâ’lar yaşanıyor. Irak’tan, Suriye’den, Mısır’dan, İslamabad’dan ateşler her gün yükseliyor. Sadece Irak’ta ayda ortalama bin insan can veriyor. Suriye’de yüz binin üzerinde insan hayatını kaybetti. Milyonlarca insan yerinden, yurdundan, evinden barkından oldu. Çocuklar umutlarını, hayallerini, geleceklerini yitirdi.
Artık yeni Kerbelâ’ların yaşanmaması için ortak bir dile ihtiyacımız var. Yüreklerimizi birleştirmeye, gönül kapılarımızı birbirimize açmaya ihtiyacımız var. Geçmişin acılarını bize yeniden yaşatmak, gönüllerde kapanmaz yaralar açmak, ortak değerlerimizi ayrılığa, kin ve nefrete dönüştürmek isteyenlere tek yürek halinde gereken cevabı vermeliyiz. Artık Yüce Rabbimizin:
“…Hepiniz el birlik ALLAH Teâlâ’nın ipi olan Kur’ân-ı Kerim’e, İslâm’a sımsıkı sarılın. Ayrılığa düşmeyin…”1
“ALLAH Teâlâ’ya ve O’nun Peygamberine itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin, yoksa korku ile zaafa, başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz, yardımınız kesilip devletiniz elden gider.”2
“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın…”3 emirlerine kulak vermeliyiz.
Artık Sünni’siyle, Alevi’siyle, Şia’sıyla bütün Müslümanların birlik ve beraberlik içinde olmaları gerekir. Bağdat’ın 1258 yılında Hülagü tarafından yerle bir edilmesi ve bir milyondan fazla insanın öldürülmesinin sebebini Cevdet Paşa gayet veciz bir şekilde ifade ediyor:
“İslam milleti, hangi mezhepte olursa olsunlar, müşriklere karşı birlik içinde olup da bunca asırlardan beri İslam’a merkezlik etmiş olan Darus-Selam yani Bağdat’ı, muhafazaya gayret edecekleri yerde mezhep kavgaları ile uğraştılar. Neticede yerle bir olunca, meydanda ne Sünni kaldı, ne Şii.”
Amerika’nın Körfez Savaşı’nda Bağdat’ı bombalaması, 2003 yılında işgal etmesi ve nihayet İsrail’in Gazze’yi bombalaması ve işgal etmesi yine aynı sebepten. Görüyoruz ki tarih tekerrür ediyor. Niçin İbret alınmıyor da ondan.
İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’den (A.S.) bu yana 10 Muharrem Aşûre Günü, birçok peygamberin hayatında önemli ve olumlu olayların gerçekleştiği ve onların ümmetleri için hep sevinç günü olmuştur. Pek çok peygamber bu mübarek günde tehlikelerden kurtulmuş, düşmanları da helak edilmiştir.
Yalnız bir istisna yıl var ki, işte o sene yüreklerin ta iç kısmına kan damlamıştır ki, İslâm tarihinde Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin sevgili torunu Hz. Hüseyin’in (R.A.) Kerbelâ’da şehit edilmesi, bu üzücü hâdise de bu güne tesadüf etmiştir.
Hz. Hüseyin’in (R.A.) şehâdeti gibi, İslâm tarihinin bu en yürek paralayıcı hâdisesi maalesef 10 Muharrem H. 61’de; M. 10 Ekim 680’de vuku bulmuştur.
1– Âl-i İmran Sûresi:103
2– Enfal Suresi:46
3– Âl-i İmrân sûresi:105