Üç günlük dünya! Bu cümle hem anlamlı hem de ibretamiz
bir cümledir aslında. Dün yaşanmış bitmiştir artık. Yapılanların,
pişmanlıkların faydası olmayacaktır. Yarın ile ilgili ise sadece hayalleri ve
beklentileri vardır insanın. Ne getireceği ve götüreceği belli olmayan bir
bilinmez. Üstelik yarını göreceği de meçhuldür insanın. Elimizde kala kala bir
bugün kalıyor. İşte ne yapacaksak bugünde yapacağız.
Bir nefes sonrasını bilemeyen insan nefsani bir hırsla
dünyaya dört elle sarılmakta ve bitmek bilmeyen bir iştahla çalışmakta. Sanki
hesap sorulmayacakmışçasına sürekli bir koşuşturmacanın içine dalmakta. Oysa
Dünya bir oyun ve eğlenceden ibarettir ilahi uyarısı altında yaşamaktadır
insanoğlu. Kendisinden beklenen bir görevi ve daha da önemlisi geçmişte verdiği
bir sözü vardır kendisini yoktan var edene.
Evet! Bir söz vermişti insanoğlu. Ta elest bezminde
yani ruhlar âlemindeyken Rabbimize bir söz vermiştik hepimiz. Elestü bi Rabbiküm
- Ben sizin Rabbiniz değil miyim ilahi nidasına hep birlikte belâ - Evet!
Sen bizim Rabbimizsin diyerek tüm güç ve kudretin O nda olduğunu ve bizlerin
O na itaat edeceğimizi ikrar etmiştik.
Sonra vakti saati geldiğinde dünyaya gönderildik. Bebeklik,
çocukluk, ergenlik derken bizler için amel defterleri açılmaya ve yaptığımız
her bir işin o ezelde verdiğimiz söze uygunluğu kayıt altına alınmaya başladı.
Melekler görevliydi bu kayıt için. O söze göre yapılan her iş yazıldığı gibi
aykırı olanlar da kayıt altına alınıyordu. Neticede söz sözdü. Verilen bir
sözün yerine getirilmesi ve aksine fiillerde bulunulmaması gerekiyordu.
İnsan bu su misali işte! Yerinde durduğu gibi durmuyor
neticede! Sürekli bir arayış ve mücadele içerisinde! Bir yandan hayatını devam
ettirecek bir yandan da kendisini bekleyen kaçınılmaz son için azık
biriktirecek. Oysa insan aynı zamanda cahildir de. Sürekli öğrenmek zorundadır.
Önce yaşamayı, sonra okuma yazmayı, daha sonra da hayatın kendisini hep
öğrenerek büyümektedir. Gücü kuvveti yerinde olduğunda artık verimli olmaya da
başlamıştır. Bir yandan yalnız olamayacağını bildiğinden kendine bir eş seçer
ve çoluk çocuğuyla müreffeh bir yaşamın hesaplarını yapar bir yandan da bu
müreffeh hayatın gereği olan bol paraya sahip olmanın yollarını arar.
İnsan dedik ya işte başıboş bırakılmamıştır yeryüzünde.
Kendisini Yaratan dünyadayken yapmasını istediği şeyleri de bildirmiştir
kendisine. Öncelikle Kendisini tanımasını yani tüm bu kâinatı yoktan var edeni
bilmesini istemiştir. Daha sonra da
yapılmasını istediği şeyleri (ki bunlara helal denmiştir) ve yapılmamasını
istediği şeyleri (ki bunlara da haram denmiştir) elçiler ve kitaplar vasıtası
ile bildirmiştir.
Günümüz insanları yani bizler için elçi Hz. Muhammet
(sav) ve kitap da Kur an-ı Kerim dir. Bizim için yaşamın şifreleri ve imtihanın
sorularının cevapları bu kitaptadır. Nasıl bir ömür sürmemiz gerektiği işte bu
kitapta kayıtlıdır. Bize düşen sadece okumak ve okuduğuyla amel etmektir.
İşte bu ilahi şifrelere göre hayatımızı tanzim ettiğimiz
zaman imtihan sırrına ermiş ve hesap görüleceği o çetrefilli zamanda işimizi
kolaylaştırmış olacağız. Kolaylaştıracağız kolaylaştırmasına da işte adı
üzerinde şifre! Ve bu şifrenin çözülmesi gerekli!
Mesela namazlarımızda okuduğumuz her Fatiha suresinde
İyyake nabudu Yalnızca Sana ibadet ederiz deriz. Gözlerimiz nemlenir
ağlamaklı oluruz. Bir insan hiç Allah tan başkasına ibadet eder mi Diye
düşünürüz. Namazı bitirir dünyalık işlere dalıp gitmişken uzaktan kulağımıza
bir cümle ilişiverir Faiz dünya gerçeği ve reel politiğidir diye. Kafa
sallarız bilip bilmeden. Haklı adam diye bir de tasdik ederiz. İşin sonunun
nereye gideceğini bilmeden onaylayıveririz. Başka bir zaman, başka bir mekânda
Amerika ilk bombayı attığında paramızı alacağız, İsrail e muhtacız
cümlelerini işittiğimizde o devletlerin dünyayı hegemonyası altına aldıkları,
güçleri karşısında acizliğimiz gelir de aklımıza susar kalırız. Oysa ve iyyake
nestein ve yalnızca Senden yardım isteriz demiştik ya az önce eda ettiğimiz
namazda. İşte bunu aklımıza getirmez o eli kanlı vahşilerden medet umarız. Oysa
Kudret, kuvvet sahibi Amerika değil, Cenab-ı Allah tır! bunun idrakine bile
varamayız. Ne verdiğimiz söz gelir aklımıza ne de şifrelerin çözeleceği.
Ne dersiniz sizce insan olarak şifreleri doğru
çözebiliyor muyuz yoksa bir dekoder-şifre çözücüye ihtiyacımız mı var
Minik bir tebessüm
* Radara girdin
Temel bir gün aracıyla giderken polis durdurur. Ehliyet
ve ruhsat isteyen polise Temel sorar:
-Ne yaptım memur bey
-Radara girdiniz ceza keseceğiz.
-Bu iş için ne diye ceza kesiyorsunuz. Yemedik ya
radarınızı girdiysek hemen çıkarız.
İlgilisine notlar:
* Allah bir kulu
hakkında iyilik murat ederse ona kendi kusurlarını görme kabiliyet verir.
Hadisi Şerif (Müslim, Kader 4,5)
zz Herkes
isyanımızı soruyor. Kimse isyan ettirene niye zalimsin demiyor. Malcolm X