Ekonomiyi bekleyen girdaplar

Abone Ol

 Görevim gereği sürekli piyasalarda dolaşıyorum. Bazen

küçük bir esnaf, bazen orta ölçekli bir işletme, bazen de kurumsallaşmayı ve

markalaşmayı başarmış büyük bir firmanın üst düzey yetkilileriyle sohbet etme

imkânı buluyorum. Elbette, bu sohbetler esnasında firmalarımızın kapasiteleri

oranında yaptıkları işler, büyüme performansları, üretim kabiliyetleri ve pazar

paylarıyla ilgili bilgileri alıyorum ve piyasaların nabzını tutma imkânı

buluyorum. 2014 ün ikinci yarısından itibaren, özellikle son çeyrekte başlayan

müthiş durgunluk üzerine, piyasalara akıl veren kalemşorların hiçbir şey

söylememiş olması, inanın beni müthiş tedirginliğe sevk ediyor. Piyasalar tam

manasıyla derin bir sessizliğe gömülmüş durumda Yaprak kımıldamıyor İş

yapılıyor gibi görünüyor ama hiç kimsenin cebinde para yok Çekler, senetler

dönüyor Krediler, haciz boyutuna evriliyor Kredi kartlarındaki batak

yükseliyor İnsanlar, tarifi imkânsız bir borç batağına düşmüş durumdalar.

Neler oluyor

Aklımıza, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan

Bülent Ecevit arasındaki o kayıkçı kavgası sonrasında Türkiye ekonomisinin

allak bullak olduğu o dönemler geliyor. Hatırlarsanız, yalaka ekonomistlerin,

yalaka kalemşorların Bülent Ecevit iktidarının ekonomi politikasını güllük

gülistanlık göstermek için kendilerini paraladıkları o dönemde, bir MGK

toplantısında Başbakan la Sezer birbirine girmişti. Ve Cumhurbaşkanı Sezer, Anayasa

kitapçığını Ecevit in suratına atmıştı. Aynı gece, döviz fiyatları almış başını

gitmiş, dolarla euroyla borçlu olanlar, dımdızlak ortada kalmışlardı. Dünya

para piyasalarının genişliğine karar veren küresel emperyalist irade,

Türkiye nin göstermelik ekonomi tablosuna bir hançer gibi sapladığı

değersizleştirme operasyonuyla, devalüasyon sarmalıyla ülkeyi tarihin en büyük

krizine sokuvermişti. Bu kriz, Kemal Derviş belasının ekonomi çarklarımızın

içine sokmaya çalıştığı virüslerin de teker teker bünyemize zerk edildiği

Sömürge Döneminin de kapısını aralamıştı. IMF nin borçlarını tahsil etmek

için Türkiye nin iktidarına yamaladığı Kemal Derviş, ülkemizin üretimden gelen

gücünü törpülemek, özellikle tarım ve hayvancılık alanındaki gelişimlerimizi

baltalamak için var gücüyle çalışmış, verimli topraklarımızda kendi

ürünlerimizi bile icazetle eker-biçer duruma düşürülmüştük. Bu dönemde tarımsal

politikalarımızın içine bir hançer gibi sokulan kota ların bugün hâlâ devam

ettiği, zihniyetin değişmediği bir süreci hâlâ yaşıyoruz.

1971 yılına kadar Amerika, bastığı dolarların karşılığını

Merkez Bankası nda bir şekilde tutuyordu. Yani, cebinizde dolar varsa, bunun

nisbi olarak bir karşılığı söz konusuydu. Ama bu tarihten itibaren, dolar

karşılıksız olarak basılmaya başlandı Ve özellikle 1979 yılından sonra elinde

dolar rezervi bulunanlar için paradan para kazanma-faiz sarmalının tüm

dünyayı kuşattığı bir parasal dönem ortaya çıktı. Yani, elinde milyarlarca,

trilyonlarca dolar tutanlar, istedikleri gibi aslında hiçbir meta karşılığı

olmayan dolar üzerinden, farklı ülkelerdeki ekonomilere müdahale ederek,

bazen değersizleştirme, bazen değerlendirme ayak oyunlarıyla faiz sarmalını

işletmeye başladılar.

Bugün hâlâ ithalat ve ihracat rakamlarını dolar

üzerinden açıklayan, dünya ile alışverişini dolar üzerinden yapan Türkiye nin

Ecevit döneminde olduğu gibi, bir gecede tüm rakamsal parametrelerinin işin

içinden çıkılmaz bir boyuta taşınamayacağını hiç kimse söyleyemez!

Piyasaların çektiği acıyı, sancıyı, üretimden gelen

güçlerinde yaşanan aksaklıkları, pazarlama kabiliyetlerindeki, tahsilat

noktalarındaki problemleri görmezden gelenlerin ve birkaç makro ekonomi

rakamını cilalayarak bizlere yutturanların, duvara tosladıktan sonra bizlere

hangi gerekçeleri yutturmaya çalışacaklarını inanın merak ediyoruz.