Ekonomi, seçimi erkene aldırabilir

Abone Ol

Muhalefet çok umutlu olduğu 14 Mayıs seçimlerinde “tam olacak gibi olup da olmaması” şeklinde kaybetti. Bu yenilgi toplumun muhalefeti destekleyen kesimleri arasında büyük bir hayal kırıklığına ve küskünlüğe neden oldu. Ne de olsa çok farklı kesimleri bir araya getiren 6'lı Masa kesinlikle kazanmak için kurulmuştu. Kötü yönetilen bir ülke ve hiç yönetilemeyen bir ekonomi, hızlı bir yoksullaşmayla birleşince muhalefete büyük bir imkân sağlamıştı. Ancak bu gerçekleştirilemedi.

Bu noktada aday tespitindeki eksiklikten de söz edilebilir, 6’lı Masa’nın seçmene net mesajını ulaştıramamasında da… Dürüst, tutarlı ve ilkeli bir insan olsa ve muhalefeti bir araya getirerek büyük bir risk alsa da Kılıçdaroğlu, toplumun vasatına ve İç Anadolu realitesine tam manasıyla uymadı. 6’lı Masa’da Akşener’in neden olduğu kriz de seçmeni olumsuz etkiledi adeta.

2019 yerel seçimlerinde büyük şehirlerin AKP’den CHP’ye geçmesinde en önemli gerekçe olarak ekonomik kriz etkili olmuştu. Anadolu’daki şehirlerde yaşayanlar büyük şehirlere nispeten krizin ve yoksullaşmanın etkilerini çok fazla hissetmediğinden AKP, Anadolu genelinde büyük kayıp yaşamazken belediyeleri de elinde tutabildi. Ancak geçen süre zarfında büyük şehirlerde yaşayan insanların verdiği mesajdan herhangi bir ders çıkarmadı iktidar. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de kazanınca burnunun dikine gitmeye devam etti.

Fakat gözden kaçırdıkları gerçek, 5 yıllık süreçte ekonomik koşullar herkes için çok zorlaşması, ilk önce büyük şehirleri vuran yoksullaşma ve geçim sıkıntısı dalgasının, artık Anadolu’ya da vurması oldu. Bu noktada dip dalgası tsunamiye dönüştü.

Seçmeni bir iki mitingle ikna ederiz kolaycılığında meseleyi değerlendirip hafife alan, vatandaşı yanlış ekonomi politikalarıyla perişan eden, emeklileri asgari ücretin bile altına itip 3 bin liralık bayram ikramiyesi ve kamu bankalarının vereceği promosyonla oyalamanın neticesi bu büyük başarısızlıktır iktidar adına.

Kâğıt üstünde yerel ama sonuçları itibariyle genel bir seçimde iktidara açıkça mesaj verdi halk. “Oy yoksa hizmet yok” tehditlerine, son serece hakkaniyet dışı ve kamu imkânlarının sonuna kadar kullanıldığı seçim kampanyalarına rıza göstermediğini, halka halka büyüyen kibre ve güç zehirlenmesine dur diyeceğini gösterdi.

Halktan tamamen kopmuş olan AKP’nin halka tepeden bakan tavrı, hükümetin bakanlarının parti görevlisi gibi mahalle mahalle oy toplaması görüntüsünde de bir sıkıntı görmedi. Devlet teamülünü ve adabını yok sayan bu kafaya da ders vermiş oldu halk.

İktidar partisi kaybetmenin nedenlerini arıyor söylenenlere bakılırsa. Gerçek nedenlere mi kafa yoruyorlar yoksa günah keçisi mi arıyorlar acaba? Seçimden sonraki 1 haftaya bakınca pek de ders çıkarmış gibi değiller. Kendilerini yanlış yapmış gibi gördükleri pek söylenemez.

Beğenmedikleri, küçümsedikleri, çantada keklik gördükleri, derdiyle dertlenmek bir yana ciddiye bile almadıkları halkın mesajını almış gibi de görünmüyorlar. Sokaktan kopuş sonunda iktidardan kopuşu da getirir hâlbuki.

14 Mayıs seçimleri muhalefete kırmızı karttı. Akşener’in masayı dağıtma hamlesiyle oluşan güven bunalımı tam manasıyla aşılamadı ve toplum sosyolojisini tam okuyamayan bir adayda ısrarla çok umutlu girilen seçim kaybedildi. Seçmen kırmızı kart gösterdi. 31 Mart’ta ise AKP yerelde kırmızı, genel sonuçları itibariyle de kırmızıya yakın bir sarı kart aldı.

Cumhurbaşkanı’nın özellikle de İstanbul’da bizzat katıldığı mitinglere karşın 39 ilçenin 26’sını, hem de çok uzun yıllardır ellerinde tuttukları kalelerini kaybetmeleri bir güvenoyu eksikliği doğurur mu acaba? Başarısızlık adayların değil bizzat hükümetin başı ve 17 bakanındır yani kabinenindir. O halde Meclis’te olmasa bile kamuoyu nezdinde bir güvenoyu tazelemesi gerekir sanki.

Bu saatten sonra 2028’e kadar seçim olmayacağını düşünmek hayatın doğal akışına ters gibi duruyor. Merkez Bankası’nın asgari ücrete bu sene bir daha zam yapılmamasını tavsiye eden mektubu enteresan. Zaten perişan vaziyetteki milyonların tek zamla 2024’ü geçiremeyeceği ve seçmenin iktidara sandıktan verdiği ekonomi mesajı ortadayken, bunda diretmek zaten güven kaybına uğramış olan hükümetin alabileceği bir risk gibi durmuyor. Ekonominin 2026’da, “halkın kemerini sıkmak” kaydıyla düze çıkacağı iddiası da o tarihe kadar bu ekonomik programın hükümet tarafından uygulanması durumunu pek olası kılmıyor. Artan halk tepkisi ve daralan piyasalar buna müsaade etmeyebilir. Muhalefetten erken seçim sesleri çıkması kuvvetle muhtemeldir. Bir de tabi, Cumhurbaşkanı’nın bir kez daha aday olabilmesi için erken seçime gidilmesi gerekmesi, bu ihtimali güçlendiriyor.