Ehl-i necat (2)

Abone Ol

Prof. Dr. Hayreddin Karaman hoca "necat meselesi"yle ilgili yazdıklarına epey tepki almış olmalı ki, konu hakkında üçüncü yazısını yazdı. Daha önceki yazılarında yer almayan hususlar maddeler halinde şöyle zikredilebilir:

1. Hocanın yazdıklarını iyi niyetle tenkit edenler, yazdıklarının avamın kafasını karıştırabileceği endişesi taşıyormuş. Hoca, saygıyla karşılamakla birlikte bu endişelere katılmadığını söylemiş.

Hocanın daha önce başkaları tarafından da dile getirildiği bilinen bu iddiadan kimin ne şekilde etkileneceğini kestirmesi elbette mümkün değil. Dolayısıyla "Hiçbir mümin, "şu şartları taşıyan ehl-i kitap da cennete girebilir" diyen alimler varmış diye dinini (İslâm ı) terk etmez; çünkü İslâm ı terk etmek Son Peygamber i inkar etmek manasına gelir" şeklinde kesin bir yargıda bulunmak hiçbir anlam ifade etmez

Son temsilciliğini Karaman hocanın yaptığı işbu "Ehl-i Kitab ın necatı" meselesini vaktiyle ateşli bir şekilde savunan Fazlur Rahman henüz vefat etmeden oğlunun Hıristiyanlığa geçtiği, hatta bu da yetmezmiş gibi papaz olduğu acı gerçeğini yaşamış birisidir. Bu durumu kabullenemeyip tepki gösterince oğlu, "Baba, bu üç dinin mensuplarının cennete gideceğini söyleyen sen değil miydin Şimdi niçin benim Hıristiyanlığa geçmemi tepkiyle karşılıyorsun " karşılığını vermiş. Henüz teyit edemediğim bu bilgi eğer doğruysa herkesin, özellikle Batı da yaşayanların kulağına küpe olmalıdır. (1)

Meselenin en az bunun kadar önemli bir diğer veçhesi de şudur: Hocanın, "İslâm ı terk etmek Son Peygamber i inkar etmek manasına gelir" şeklindeki tesbiti, şu sorunun cevabı net bir şekilde verilmedikçe boşlukta kalmaya mahkûmdur: Son Peygamber in (s.a.v) tebliğini kabul edip ona bağlanma mükellefiyetinin muhatabı kimlerdir

Eğer Hoca ve onun gibi düşünenlerin dediği gibi Ehl-i Kitab ın İslâm ı kabul edip Müslüman olma mükellefiyeti yok ise ve onlar Müslüman olmadıkları halde cennete gidebilecekler ise, bir müslümanın da onların konumuna intikal etmesi niçin mümkün olmasın Bu mantığa göre bir müslümanın "Hz. Muhammed de bir peygamberdir, ama İsa nın mesajı bana daha uygun geliyor" diyerek din değiştirip Hıristiyan olması pekala mümkün olabilir!!

2. Hoca, "Yazdıklarım "Üç din birbirine eşittir, bir dine girmek isteyen hangisine girse olur" manasında değildir" diyor. Ama sonuç itibariyle bu üç dinin mensuplarının cennete gideceğini söylemek, mensuplarına kurtuluşu temin etmek bakımından bu üç dinin eşit olduğunu söylemekten farksızdır.

3. Hz. Muhammed (s.a.v) in peygamberliğine inanmakla birlikte O nun tebliğinin kendisini bağlamadığını söylemek bir insanı kurtarır mı Meselenin püf noktası burasıdır. Tarih boyunca Ehl-i Sünnet alimleri, müfessirleri, kelamcıları, müctehidleri bunun söz konusu olmayacağını söylemiş. Bunu da muhkem Kur an ve Sünnet nasslarına dayandırmışlar. Ehl-i Sünnet hatta sadece Ehl-i Sünnet değil, Sünnîsiyle bid isiyle bütün İslâm fırkaları arasında bu konuda Sahabe döneminden beri oluşmuş bulunan görüş birliği, son asırlarda birkaç kişinin aksini söylemesinden etkilenip "tartışılabilir" hale dönüşmez.

Hoca nın önceleri tam aksi istikamette defalarca görüş beyan etmiş olmakla birlikte şimdi ısrarla savunduğu bu mesele, gazete yazısı formatındaki beyanlarla geçiştirilmek yerine, üzerinde daha ciddi olarak durulmayı hak edecek ehemmiyettedir.

1) Bu bilginin kaynağı, Pakistan Uluslararası İslâm Üniversitesi nin eski rektörü Prof. Dr. Mahmud Gazi dir. Kendisi şu anda Katar da bir üniversitede görev yapmaktadır.

Yine Prof. Dr. Gazi nin aktardığına göre, Fazlur Rahman, ömrünün son dönemlerinde Londra da bir araya geldiklerinde kendisine, çok büyük hatalar yaptığını, oğlunun bu durumunun da bu hataların ürünü olduğunu söylemiş ve pişmanlık izhar etmiş. Bütün bu bilgiler, www.timeturk.com sitesinin editörü olan ve Rıhle dergisinin yazar kadrosunda bulunan muhterem Turan Kışlakçı dan alınmıştır.