BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
EĞİTİMİMİZ; ülke insanımızı olgunlaştırıp geleceğe
hazırlaması gerekir. Eğitim sisteminin toplum yapımızla örtüşmesi şarttır.
Eğitimimizin milli kimlik ve milli fikirler üzerine kurulması bir
zorunluluktur.
İsterseniz Türkiye deki eğitimi bu gerçekler ışığında
incelemeye çalışalım: Mesela bugün uygulanan 12 yıllık zorunlu eğitim Türkiye
gerçeklerinden mi doğmuştur Hayır! Bırakın Türkiye yi dünyada bile bizdeki
gibi bir zorunlu eğitim modeli göremezsiniz!
Her gün özgürlükle yatıp özgürlükle kalkan
siyasilerin bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ama eğitim sistemimizin başına
zorunlu olma özelliğini yerleştirmişiz. Özgürüz (!) ya! Yalnız bu olay bile bizdeki
söz ve eylem uyuşmazlığını anlatmaya yetmiyor mu
Eğitim ancak özgür bir ortamda hedefine ulaşır.
Fikirlerin gelişip olgunlaşması, zihinlerin berraklaşması için özgür bir zemine
ihtiyaç var. Dünyaya ışık tutan ilim adamları yetiştirdiğimiz dönemlerde,
atalarımız ilim yoluna düşene talebe demişler. İlim öğrenme isteklisi
anlamında.
Talebe eğitimin anlamı ile uyumlu bir kelime. Her insan
eğitimden ilgisi, merakı, kapasitesi, yeteneği, zekâsı oranında faydalanabilir.
Önce insanın bu özellikleri belirlenmeli ve seviyesiyle uyumlu bir eğitime tabi
tutulmalıdır.
Eğitim seviyesi yüksek olan ülkelerde yapılan budur.
İlkokulda ilgi, merak, kapasite ve yetenekler ölçülüyor ve ona göre mesleki
yönlendirmeler yapılıyor.
ZORUNLU EĞİTİM
ZARARLI
Ders dinlemeye ilgi, merak ve kapasitesi yeterli
olmayanlar, bırakın da başka alanlarda çalışsınlar! Zorunlu Eğitim diyerek
çırak, kalfa, ustalık sistemini; çiftçiliği öldürmeye hakkınız var mı Berber,
terzi gibi meslek grupları, sanayi esnafı durmadan çırak bulamamaktan
yakınıyor; bizden sonra bu meslekler bitecek, diyorlar.
Köylerde çiftçilik yaşlılar eliyle yapılmaya başlandı. Ne
zamana kadar devam edecek bu! Küçük yaşta eli işe alışmayanlar, 20 yaşından
sonra bu işleri yapabilir mi Çıraklığı olmayan bir mesleğin ustalığı olur mu
Bırakın, ilgi ve merakı olanlar çiftçilik yapsın, toprağına sahip çıksın,
tabiatın sinesinde bir hayat yaşasın! Arazilerimiz boş kalmasın! Nitekim,
Karadeniz de fındık işçiliğine Gürcüler hâkim olmaya başladı bile!
Türkiye nin kültürüyle bütünleşmiş nice sanat alanı
sahipsiz. Bazıları son ustalarıyla temsil ediliyor. Zorunlu Eğitim diyerek
sosyal dengeyi bozup ülkeyi perişan etmeye hakkınız var mı
Bir genç zorunlu eğitimi 18 - 20 yaşlarında tamamlıyor. O
yaştan sonra çıraklık ve çiftçiliğe başlayamayacağına göre, ya üniversiteye
girecek, ya da Meslek Yüksek Okulu na sınavsız geçiş yapacak. Dikey geçiş,
kariyer, meslek, iş bulma derken yaş 30 a dayanacak. Peki, bu genç ne zaman
evlenecek 14 yaşında akıl baliğ olan bir gencin bu yaşa kadar flört hayatı
yaşamasının vebalini kim ödeyecek Müslüman bir ülkede, yazık değil mi bu
gençlere
Hep merak etmişimdir! Eğitimimiz; hep hukukçu, işletmeci,
akademisyen gibi alan dışı bakanlarla idare ediliyor. Uygulamalı eğitimin
içinden gelen bir bakan bulunamıyor mu Ülkesi için insan yetiştirmeyen bir
eğitim sistemine sahip olmak insanı üzüyor.
YETENEKLER DİKKATE
ALINMALI
12 yıllık zorunlu eğitime geçilirken konu enine boyuna
tartışılmamıştır. Ortaokul ve liselerin 4 er yıla çıkarılmasının gerekçesi
anlaşılamamıştır. Eğitimin süresini uzatma psikolojisiyle hareket edilmiştir.
Farklı kapasitelere sahip öğrencileri bir sınıfa koyup
aynı müfredatı uygulamak eğitim değildir. Mesela; fizik, kimyadan hiç
hazzetmeyen bir öğrenciyi, bu derslerden başarılı olmaya zorlamak hem fıtrata,
hem de yeteneklere aykırıdır. Eğitim, öğrencinin ilgi ve meraklarını dikkate
alarak kapasitesine göre geliştirip olgunlaştırmayı esas alır. İnsana
kapasitesinin üstünde bir görev yüklemek ne büyük zorbalık!
1990 lı yıllarda İmam Hatip Lisesi ndeki öğretmenliğim
döneminde bir talebem vardı. Güzel sesliydi. 3 bin kişi içinde Kur an-ı Kerim i
en güzel o okurdu. Sosyal dersleri orta, fen derslerine yatkınlığı ise hiç
yoktu. Gecikmeli de olsa okulu zar zor bitirdi.
Diyanet in sınavlarına girdi. Mesleki yetenek sınavını
başardı. Devlet memurluğu sınavından (KPSS) bir türlü geçerli not alamıyordu.
En çok 42 puana çıkabildi. Baraj 70 puandı. Fakat o şehirde bu gence ihtiyaç
vardı. Halk tarafından da seviliyordu. Sonunda müftülük bir komisyon kurdu.
Mesleki yeterliğe sahip olduğu gerekçesiyle başarılı sayıldı. Şimdi bu genç,
ilinde günde 5 vakit hem merkezi sistem ezan okuyor; hem de merkezi bir camide
müezzinlik yapıyor. Alanı dışında başarılı olmaya zorlansaydı, bir ömür görev
alamayacaktı.