Eğitimde yeni nesil çıkmazı

Abone Ol

Tanımadığınız bir arazide, bilmediğiniz iklim şartlarında doğru ekimi yapamaz dolayısıyla ortaya sağlıklı bir ürün çıkaramazsınız. Herkes milli eğitimin her sene değişen sistemini tartışıyor ama bu sistemin çarklarında un ufak olan yeni nesli kimse konuşmuyor. Yeni nesil diyoruz çünkü eskisine göre çok farklı bir psikolojiye ve karaktere sahipler. Hayal bile edemediğimiz bir dünyaları var.

Yeni neslin hangi özelliklere sahip olduğunu bilmeden her sene sistem değiştirmek hiçbir derde deva olamaz. Çünkü sistem, ham maddesi olan neslin özelliklerine uygun olarak tasarlanmalıdır. Yeni dönem teknolojik gelişmelerini, sosyal medya devrimini ve dijital âlemin materyallerini de hesaba katmak lazım. Alın size baştan aşağı güncellenmesi gereken bir alan.

Önce bir defa dijital dünyanın renkliliğine çoktan alışmış, sanal âlemi adeta hayatın gerçek alanı olarak gören bir nesli, içerisinde akıllı tahtadan başka renk barındırmayan ortamlarda sağlıklı bir şekilde eğitemezsiniz. Eğitim ortamlarının daha görsel ağırlıklı donatılması, sosyal ve sportif faaliyet alanlarının daha renkli ve daha fazla olması gerekir. Okul dediğiniz bir yaşam alanı haline dönüşmeli. Bugünkü yeni neslin okul algısı, maalesef içerisinde arkadaştan başka ilgisini çeken bir öğenin olmadığı, her gün belli saatler arasında gitmesi gereken kısa süreli bir cezaevi hüviyetinde

Hz. Ali asırlar öncesinde diyor ki, “çocuklarınızla 8 yaşına kadar oynayın, 15 yaşına kadar arkadaş olun, daha sonra da istişare edin.” Bugün anne babalara, öğretmen ve idarecilere baktığımızda, çocuklarla hangi yaştan olursa olsun gayet resmi, sarılıp kucaklamayı, bir çay ısmarlayıp biraz muhabbet etmeyi zahmet olarak gören bir iletişim şekli ile karşılaşıyoruz. İş dünyasında bile artık yönetimin değil yönetişimin konuşulduğu, dikey değil yatay yönetim şeklinin yani daha az emir komutanın uygulanmaya çalışıldığı bir dönemde varın siz hesap edin, bu eğitim ve iletişim şekli nereye kadar gider ne fayda sağlar.

Elimizde yeni bir nesil var. Pekiyi bu neslin özelliklerini kaç aile, öğretmen ya da idareci biliyor dersiniz? Şahit olduğumuz tabloya bakılırsa pek de fazla değil gibi. Günümüz neslinin hemen sonuç almak isteyen, kendisine emredilmesinden hoşlanmayan, hassasiyetleri yok gibi görünse de çok üretken, çağın yeniliklerini takip eden ve aktif bir şekilde kullanan, geleneksel metotları kabullenmeyen, bireysel özgürlüğe önem veren, her şeyden haberleri olan önceki nesillerden çok farklı bir karakterde olduklarını bilmeden hangi sistemi getirirseniz getirin sonuç alamazsınız.

Ayrıca, çocuklarımızı altın, gümüş, bronz diye ayıramayız. Onlara baskı ile değil yönlendirme ile bir hayat çizgisi oluşturmamız gerekiyor. Aksi halde bugün üniversitelerde “finaller bir bitsin yakacağım bütün bu kitapları” diyen nesilden daha vahim tablolarla karşılaşabiliriz. Her çocuk özeldir, her çocuğun mutlaka başarılı olduğu bir alan, kendine has yetenekleri vardır. Her çocuk üniversite okumak zorunda olmamalı. Kültür ve sanat dünyasının, sanayi ve iş dünyasının, spor hayatının, tarım ve hayvancılık alanlarının da iyi yetişmiş nesillere ihtiyacı var.

Bugün ülkemizde yaşanan eğitim süreçlerinin bir diğer çıkmazı da çocuklarımızın ihtiyacı olan sevgiden yoksun yetişmeleri. Yapılan araştırmalar, okul hayatında sorun yaşayan çocukların büyük bir çoğunluğunun tek ebeveynli aile çocukları, aile içi şiddet görenler, anne ve babaların çalışmasından dolayı sevgisiz ve ilgisiz büyüyen çocuklar olduğunu ortaya koymaktadır. Özet olarak, sevgiden mahrum bırakılmış, özelliklerini bilmediğimiz çocukları hesaba katmadan yapılan tüm sistem eleştirileri ve düzeltmeleri anlamsız ve yetersizdir. Çocuklarımızı asıl yetiştiren sistem değil anne baba ve öğretmenlerdir.