PISA 2022 raporunun yayımlanması ile, sonuçları üzerinden tartışmalar başladı. PISA Türkiye sonuçları ve dünya ülkeleri karşılaştırması yapıldığında gerçekten de çok anlamlı, üzerinde çokça tartışılması gereken sonuçlar var. Çalışma raporunu OECD hazırladığı için objektif diyebileceğimiz bir sonuç ve değerlendirme tablosu çıkıyor ortaya. Bu durum da haliyle eğitim yöneticileri için bulunmaz bir fırsat oluyor. Çünkü bu tarzda geniş, ulusal ve uluslararası objektif sonuçları barındıran bir araştırmayı ülkenin eğitim bürokrasisinin yapması çok zor.
PISA 2022’nin bu çok önemli sonuçlarını uzunca değerlendirmeden önce gelin, ilk olarak PISA nedir? Bir bakalım.
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler izleme araştırmasıdır. PISA, 15 yaşındaki öğrencilerin modern toplumda yerlerini alabilmeleri için gereken temel bilgi ve becerilere ne ölçüde sahip olduklarını ölçmeyi hedeflemektedir. Araştırmadaki bilişsel testler; öğrencilerin karmaşık problemleri ne kadar iyi çözebildiğini, ne kadar eleştirel düşünebildiğini ve etkili iletişim kurabildiğini araştırmaktadır. Bu da gerçek hayattaki zorluklarla baş etme ve gelecekte başarılı olma konusunda eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi hazırladığına dair fikir vermektedir.
PISA, temel olarak öğrencilerin matematik okuryazarlığı, fen okuryazarlığı ve okuma becerileri alanlarındaki becerilerini değerlendirmektedir. Her uygulamada bu üç alandan birisi ağırlıklı alan olarak belirlenmekte, bu alanda yeni sorular geliştirilmekte ve derinlemesine analizler gerçekleştirilmektedir. PISA 2022 uygulamasında ağırlıklı alan matematik okuryazarlığıdır.
PISA araştırması, dünyanın birçok ülkesinde uygulanan bir izleme araştırmasıdır. İlk defa 2000 yılında uygulanan PISA araştırmasına katılan ülke sayısı günümüze kadarki süreçte neredeyse iki katına çıkmıştır. PISA araştırmasına 2000 yılında 43, 2003 yılında 41, 2006 yılında 57, 2009 ve 2012
yıllarında 65, 2015 yılında 72 ve 2018 yılında 79 ülke katılmıştır. PISA 2022 uygulamasına ise 37’si OECD üyesi olmak üzere toplam 81 ülke katılmıştır.
PISA araştırması normalde üçer yıllık döngülerle uygulanmaktadır. Ancak Kovid-19 salgınından dolayı 2021 yılındaki PISA uygulaması bir yıl ertelenerek 2022 yılında gerçekleştirilmiştir
PISA’da ayrıca öğrencilerin sosyoekonomik durumları ve performansları arasındaki ilişki de incelenmektedir.
PISA 2022’de öğrenci ve okul anketinde yer alan maddeler kullanılarak eğitim personeli eksikliği indeksi, eğitim materyali eksikliği indeksi ve dijital öğrenmeye hazırlık indeksine ait bulgulara yer verilmiştir.
Türkiye, PISA’ya ilk kez 2003 yılında katılmıştır. Türkiye’deki yöneticiler ve eğitimciler, PISA sonuçlarını uluslararası düzeyde karşılaştırarak diğer ülkelerin politika ve uygulamaları hakkında bilgi sahibi olabilmektedir.
Dünya genelinde, politika belirleyiciler PISA sonuçlarını:
Kendi ülkelerindeki öğrencilerin bilgi ve beceri düzeylerini, projeye katılan diğer ülkelerdeki öğrencilerin bilgi ve beceri düzeyleriyle karşılaştırmak.
Eğitim düzeyinin yükseltilmesi amacıyla standartlar oluşturmak.
Eğitim sistemlerinin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek için PISA sonuçlarını kullanmak.
Kendi sistemlerini değerlendirmek ve reformlarına dayanak oluşturmak için kullanabilmektedir.
PISA sonuçları katılımcı ülkelerde eğitim politikalarını üç farklı şekilde etkileyebilmektedir
Eğitim konusunu gündeme getirmekte ve karar vericileri eyleme geçmek için teşvik etmektedir.
PISA, ülke içi farklılıkları ortaya çıkararak eşitsizliklerin giderilmesi yönünde reformlara kaynaklı etmektedir.
PISA, başarılı ülkeleri belirleyerek başarı seviyesi daha düşük ülkelerin reform girişimlerine örnek uygulamalar sunmaktadır.
Peki böylesine kapsamlı bir eğitim araştırmasını niçin bir ekonomik örgütlenme olan OECD yapar? Çünkü esasında PISA araştırması, eğitim sonuçlarından çok, ekonomik hedefler sebebiyle yapılan bir araştırma. Biz anlayamasak da dünya biliyor ki bir ülkenin ekonomik olarak nereye gidebileceği, mevcut eğitim sitemi ve başarısı ile ölçülebilir. Bu nedenle OECD, düzenli aralıklar ile eğitim taramaları yapıyor ve ülkelerin eğitim düzeyi üzerinden, mevcut ve gelecekteki ekonomik kalkınmasının ne derecede olacağına yönelik öngörülerde bulunuyor. Bu durumda küresel bazda yatırımcılar da bu verilere bakarak hangi ülkelere, hangi alanlarda yatırım yapıp yapmama konusunda kararlar alabiliyorlar.
Dikkat ederseniz PISA araştırması 15 yaşındaki çocuklar üzerinde yapılıyor. Niye 15 yaş? Çünkü 15 yaşında bir birey, hem çocukluk evresinden çıkmış ve hem de gençlik evresine girmemiştir. Kendisi, ülkesi ve dünya hakkında tutarlı yorumlamalar yapabilecek bir dönemdedir. Ekonomik açıdan, üreten bir dönemin tam önündedir. Dolayısıyla kısa bir süre sonra ne kadar verimli bir birey olabileceği tam tahmin edilebilecek bir çağdadır. Ülke genelindeki 15 yaş örneklemler üzerinden alınan sonuçlarla da, işte o ülkenin mevcut ve gelecekteki ekonomik kabiliyeti ortaya çıkarılmaktadır.
15 yaşındaki bu çocukların; matematik okuryazarlığı, fen okuryazarlığı ve okuma becerileri alanlarındaki becerileri değerlendirilerek, gelecekteki ekonomik tablosuna nasıl vâkıf olunabilir ki diyebilirsiniz. Eğitimin gücü de burada saklı. 15 yaşında tam hayatın önünde duran bu çocuklar, okuma becerileri ne kadar fazla ise ne kadar çok kelime ile düşünebiliyor, yazabiliyor, plan ve proje geliştirebiliyorsa, ileride de hem o çocuklar ve hem de o ülke gelişmişlik basamaklarını hızlı hızlı çıkacak demektir. Ve yine bu çocuklar matematik ve fen uygulamalarında ne kadar başarılı ise ileride o kadar başarılı bir şekilde üretim yapılabileceğini anlamış oluyoruz.
İşte OECD, ekonomik bir örgüt olarak, PISA eğitim çalışmaları üzerinden, üyelerine ülkelerin yakın gelecekteki ekonomik durumları ve üretim kapasiteleri hakkında bilgiler veren bir program uygulamaktadır.