Egemenlerin darağacı

Abone Ol

Dünya gittikçe daha soğuk, daha kutup, daha bencil, daha

sevgisiz hale gelmekte.

Egemenlerin sırtı kalınlaştıkça kitleler acı çekmekte.

Eminim bu çetin kış şartlarında at arabaları soğuktan

donan hanelere odun taşımakta.

Yine eminim elleri kardan buz tutmuş kadınlar, kilerin

son malzemeleri ile yemek çıkarmaya uğraşmakta.

Çocuklar bir üşüyüp bir acıkmaktan dalgın bakmaktalar

yağan kara.

Yine de daha çöküktür omuzları erkeklerin, avuçları daha

dolu dönemediklerinden evlerine.

Yoksul Anadolu köylüsünden pek de farkı yok dünyanın.

Egemenlerin baskısı ile her yan bir kan gölü.

İnsanlık kendi tarihini gittikçe daha vahşi yöntemlerle

yazacak gibi.

Oysa tanrısal bir ışıkla donatılıp yeryüzüne bırakılan

insan, hayatı boyunca izlenmekte, yaptığı iyi işler kayıt altına alınmakta.

Ne yazık ki iyilik, cömertlik, yardımseverlik, eli

açıklık, yüce gönüllülük derslerinden zayıflarla dolu bir karne ile

yaratıcısına dönmekte.

Aç kurtlar gibi yeryüzünün kaynaklarına saldıran,

cevherlerin kökünü kurutan, ormanları kesip atan, her yanı zehirleyen,

doyumsuzluğuyla hububatın genetiği ile oynayan, yoksulları maden ocaklarında

diri diri öldürenler, dünyaya sadece acı ekmek için elinden geleni yapmakta.

Hani ya halife idi, insan.

Önce paranın padişahlığına dikmekte gözünü, başka değer

yok.

Jean Giono nun ağaç diken adam ını okurken hayranlığımız

zirve yapmakta, hektarlarca kurak alanı meşe palamutları ile cennete çeviren

adamın hayatını, tanrısal ışığın fazla verildiği şanslı gibi görürken, kitabın

sonunda her şeyin kurmaca olduğunu öğreniyoruz.

Öyle ya, çalmak çırpmak, insanları öldürmek, kitlelerin

haklarını tek cebe doldurmak varken; bir adam tek başına yeri göğü onbinlerce

ağaçla niye doldursun.

Böylesine ütopik bir karakter, ancak masallarda

mahpustur.

Daha dünyaya teşrif etmemiştir.

Yeryüzüne, insanlığa iyilikte, eli açıklıkta, sınıfta

kalan beşer.

Yaradan ın hediyesi, cennetten çıkma ağaçları bir çırpıda

giyotine verenlerin karşısına dikilen cılız sesleri boğan iktidarların

saldırgan güçleri.

Bir tekme ki, değdiği böğürlerden asırlarca acısı

çıkmayacak.

J. Van Eyck in Arnolfini Evlenmesi tablosu kadar iç

açıcı değildir manzara.

Yüzyıllar geçtikçe insanlığı içine çeken batak

büyümektedir.

Kirli bir savaşın ortasında kalakalan beşer.

İstanbul patlaması, Paris katliamı.

Herkes kendi ölüsüne ağlarken, sele verilen umutlar

gittikçe tükenmektedir.

Amerika nın 11 Eylül ünü, Avrupa devralmıştır.

Aktör Toledo, Charlie Hebdo saldırısının arkasında

milyonlarca kişiyi öldüren Batı nın olduğunu savunur:

  Siz hiç gürültü

çıkartmadan günde milyonlarca kişiyi öldürüyorsunuz, onların bu olaylar

karşısında sessiz mi kalacağını düşündünüz.

Pentagon ve NATO nun bombalı saldırılarının ülkeleri bile

yok edecek düzeye geldiğine dikkat çeken, Paris deki saldırıyı lanetlediğini,

şiddetle kınadığını hatırlatan Toledo, bu katliam ile herkesin başını önüne

koyarak iyi düşünmesi gerektiğini ifade etti.

Irak ta tonlarca bomba ile yerin altını üstüne getir,

hapishanelerde yapmadık işkence bırakma, halkları aşağıla; nefreti irin,

hastalık gibi herkese bulaştır, kenara çık, seyret.

Ateşle oyun olmuyor işte.

Bir gün paçalarına bulaşıyor.

Geldik gidiyoruz.

Hepimiz suçluyuz.

Yeryüzünü soyup soğana çevirdik, hep aldık bir şey

vermedik, borcumuz dağ gibi.

Böğürtlen karası çocukları aç koyduk.

Dağların havasını çaldık, okyanusların suyunu.

Komşunun rüzgârını engelledik.

O katran karası plazalarla manzaraları katlettik.

Yüreğimizdeki tanrısal ışığı kararttık.

Menfaat devine yenilip dostluğu öldürdük.

İnsanlara bir şey veremedik.

Dünyadan ayrılışımız, başı dik olmayacaktır asla.