Bursa’da Nilüfer Belediyesi tek taraflı, yanlı olsa da kültürel etkinlikler yapma bakımından ortanın üstünde bir seviyeyi tutturmuş kurumlar arasında sayılabilir. Fakat nitelik bakımından aynı vasatı yakalama şansını hiçbir zaman başaramadı. Şimdiye kadar takip edebildiğim Nilüfer Belediyesi etkinliklerinden yola çıkarak söylüyorum bunu.
Belki hatırlanır, bu belediyenin daha önce Ülkü Tamer ve Gülten Akın ile düzenlediği etkinliklerin değerlendirmesini yapmıştım burada. Olumlu ve olumsuz yönleriyle, bu etkinliklerde olan biteni yazmıştım. Benzeri bir etkinlik 4 Aralık 2014’te icra edildi. Belediyenin Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Egemen Berköz ile Şairin Şiir Evreni Söyleşisi”ydi bu.
Maalesef, CHP’li bir başkan tarafından yönetilen belediyenin etkinliklerinde daha önceki yazılarımda bahsettiğim hiçbir eğriliğin üzerine gidilmemişti. Hatta daha kötü bir manzara vardı karşımda… Şimdi bu manzarayı “Egemen Berköz Söyleşisi” üzerinden anlatmaya çalışacağım.
Anlatmaya çalışacağım, fakat nereden başlayayım İsterseniz önce dış ortamı ele alayım. Mesela, etkinlik için tahsis edilen salonun genel görünümünden. Söyleşi salonu beş katlı kültür merkezinin son katında. Burası çatı katı değilse de çatı katını andırır vaziyette. Üstelik bir hayli küçük. Küçük, bir o kadar da havasız. En azından doğal havalandırmaya müsait bir hali yok salonun. Normal şartlarda 20-25 kişinin oturup rahat bir faaliyet yapabileceği bu salon, seyyar oturaklarla ve onlara iliştirilen insanlarla doldurulunca, ter ve parfüm karışımı müteneffir kokuya teslim oluyor. Kültür ve sanata sözde büyük önem veren Nilüfer Belediyesi’ni bu salonun müdavimleri niçin ikaz edip uyarmazlar
Genel görünümle ilgili bir başka husus, dinleyicilerin hali vakti ile ilgili olacak. Her zaman böyle değil, biliyorum. Bu yüzden Egemen Berköz etkinliğinde gördüğüm bir manzara beni şaşkınlıklardan şaşkınlıklara sevk etti. O, şudur: Salon tıklım tıklım dolu. Bu doluluk aslında sevindirici olmalıdır, değil mi Evet, üstelik çoğunluğu genç kız. Bunlar üniversiteli. Çoğunluğunun başı örtülü, ne iyi! Gelin görün ki fazla geçmiyor, işin aslı belirmeye başlıyor. Üniversiteli kızlarımızın ağızlarında birkaç cümle çiğnenmeye başlıyor: “Hocam yoklama alınacak mı ” “Hocam geç kalmamamız gerekiyor.” “Erken ayrılabilir miyiz hocam !.” Anlaşılan hemen yakındaki Uludağ Üniversitesi’nden bir sınıf öğrenci, şiirsever hocaları tarafından yoklama almak tehdidiyle getirilmiş buraya! Nihayet yoklama alınıyor. Tuhaf bir manzara. Yoklama faslı sonra erdikten sonra öğreniyorum: Tam da dediğim gibi, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öncesi Öğretmenliği Bölümü öğrencileri, Yrd. Doç. Dr. unvanlı bir hocaları tarafından teslim alınmış! Aferin Yar. Doç. Hanım!
Nilüfer Belediyesi’nin kültürel etkinliklerde nitelik vasatını yakalayamaması özellikle tercih ettiği davetlilerle ilgili oluyor. En azından benim takip ettiğim programların şairleri öyleydi: Ununu elemiş, eleğini asmış, sözünü ve heyecanını yitirmiş isimler…
Buna programı sunan isimler de dâhil. Mesela son programda Egemen Berköz’e sorularıyla yön veren Aba Müslim Çelik’in performansı tam bir fiyaskoydu. Örneğin, yeni sorular hazırlamaktansa, üç beş yıl önce Berköz’le yaptığı ve bir dergide yayımladığı söyleşiyi kullanmaya kalkışıyordu. Üstüne üstlük, derginin o nüshasını Berköz’e de uzatıp oradan okumasını istiyor! Bereket Egemen Berköz yanaşmıyor bu işe… Müslim Çelik’in bir sorusu ise sadece beni değil, aklı başında olan herkesi çıldırtacak cinsteydi. Mesela şu cümleleri aklı başında dinleyiciler tarafından hayli mizahi bulunmuştu: “1960’larda Divan şiiri ile Halk şiiri hâkimiyeti vardı Türkiye’de. Egemen Abi, siz o dönemde yazdığınız şiirlerle bu iki şiirin baskısını yıktınız. Ayrıca demokratikleşmeyi sağladınız. Ne diyeceksiniz !” İstersiniz cevabı biz verelim: “Çıldıracağız!” Sahi, Nilüfer Belediyesi şiir tarihimizden bîhaber “şairleri” nereden ve nasıl buluyor dersiniz
Egemen Berköz’ün durumuna bakalım bir de. Ayrıntıya girmeye gerek yok. Sadece bir soruya verdiği cevap sıfır puan verilmesi için yeterlidir. Müslim Çelik soruyor: “Şiir yazmaya niye başladın Egemen Abi ” Egemen Berköz şöyle cevaplıyor: “Bilmiyorum. Zaten şiir bilinçle yazılan bir şey değildir.” Demek ki diyorum, bir dengesizlik var burada, bir şuursuzluk, belli ki bir esriklik… Yoksa aklı başında bir şair, nasıl böyle der
Şiirle şuur arasında irtibat kurabilenler daha fazla dayanamıyor; ayrılıyoruz şuursuzluk salonundan…