Ebû Hanife’nin Siyasal Fıkhı ve Günümüzde Siyaset- 3

Abone Ol

Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Ebû Hanife, Abbasilerin Ehl-i Beyt’e zulüm, işkence ve baskıları ile meşruiyetini kaybettiğini belirterek ve onlara itaati reddetmiştir.

Bu yüzden Ehl-i Beyt’ten Abdullah bin Hasan’ın oğulları Muhammed Nefsü’z-Zekiyye ve İbrahim bin Abdullah’ın muhalefetine hem maddi hem de sözlü olarak destek verdi.

Kendisinden bu muhalefete katılmak hakkında fetva soranlara hiç çekinmeden fetva vermiş ve insanları teşvik etmiştir. Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’ye destek verenlerden biri de İmam Malik idi. Hatta bu yüzden hapsedilmiş ve işkencelere maruz kalmıştı.

Ebû Hanife’nin emir sahipleri karşısındaki ilkeli ve tavizsiz tutumunu Abbasi ikinci halifesi Ebu Cafer el-Mansur’un teklifinde de görmekteyiz.

Ebû Hanife, Cafer el-Mansur’un kadılık teklifini de münasip bir üslupla reddetmiş, fakat Mansur’un ısrar etmesi sonucunda şöyle demiştir:

“Allah’tan kork. Bu görevi kabul etsem bile size yaranmam mümkün değil. Sizin aleyhinize olacak bir karar verebilirim. Bu durumda gazabınızdan emin olamam. Beni Fırat Irmağı’nda boğmakla tehdit edersiniz. Boğulurum, fakat kararımı geri almam. Senin etrafındaki insanlar kendi arzu ve keyiflerine göre hüküm verecek birini istiyorlar. Vallahi buna da ben asla yanaşmam. Onun için bu görevi kabul edemem.”

Ebû Hanife’nin kamu mallarının kullanımı konusunda fetvaları

Ona göre, yöneticiler tarafından kamu mallarının gayri meşru kullanımı halifeliğin hükmünü geçersiz kılmaktadır. Dahası yabancı devletlerden halifeye gönderilen hediyelerin bile halifenin kişisel mülkü olmasını caiz görmemiş -ki devlet başkanı olmasaydı bu ilgiyi celbetmeyecekti- aynı zamanda kamu malının halifenin şahsi ihtiyaçları için kullanılmasına ve hediye olarak sunulmasına karşı çıkmıştır.
Hatta kendisine sunulan kadılık ve hazinedarlık şeklindeki görevleri reddettiği gibi Emevi ve Abbasi yöneticileri tarafından gönderilen hediyeleri de kabul etmemiştir.

Mansur’un kendisine gönderilen hediyeleri neden kabul etmediği sorusuna ise şöyle yanıt vermiştir: “Şahsi malınızdan bana bir hediye gelmedi ki onu kabul edeyim. Siz bana ümmetin hazinesinden aldığınızı yolladınız. Oysa ümmetin malında benim bir iddiam olamaz. Ben silah altında savaşan bir asker değilim, böyle bir askerin çocuğu da değilim. Fakir de değilim ki hazinenin tahsisatından yararlanayım.”
Ebu Hanife’nin Emevi ve Abbasi yönetimlerinin meşruiyetini kabul etmemesi
Ebû Hanife, Emevi ve Abbasi yönetimlerinin meşru olmadıkları ve yöneticilerin hakiki anlamda rızaya dayalı olarak biat almadıklarını iddia etmiş ve bu düşüncesini emir sahiplerine ifade etmekten çekinmemiştir.

Ebû Hanife, rey ekolüne mensubiyetinin de katkısıyla rıza, şûra ve meşverete dayanmayan bir yönetimi bâtıl kabul etmiş ve böyle bir yönetime halk tarafından itaat yükümlülüğünün olmadığını ifade ederek, gelenekselci tutumun aksine farklı bir tavır sergilemiştir.

Ebû Hanife, Emevi ve Abbasi yönetimlerini meşru olarak kabul etmemiş, emir ve hükümlerini geçersiz kabul ederek böyle bir düzene halkın itaat yükümlülüğü olmadığı gibi yeterli ve gerekli koşullar sağlandığında yöneticilerin azledilebileceğini ifade etmiştir.

Bu sebeple döneminin despotizmine karşı ‘zalim yöneticiye karşı direnme’ söylemini geliştirerek başlatılan tüm muhalefet hareketlerini desteklemiş, ekonomik yardımda bulunmuş ve fetvalarıyla katılımı teşvik etmiştir.
(DEVAMI VAR)

Not: Bu konuyu, Ocak Medya yazarı ve emekli müftü Mehmet Gündoğdu dört bölüm olarak derlemiş… Kaynak: Dergipark, Adem ÇAYLAK, Rabia Nur KARTAL, “İslam Siyasi Tarihinde Bilgi (Ulema) İktidar (Umera) İlişkisi: Ebû Hanife Örneği”. Böyle devam edip sonunda konuyu çağımızda ve günümüzde siyaset açısından da değerlendireceğiz…