E-İmzanın Sıfır Noktası: Güvenin Kodunu Yeniden Yazmak

Abone Ol

Bir dijital imza…
Bir tıklama.
Bir onay.
Ve bazen bir yıkım.

Geçtiğimiz haftalarda ortaya çıkan sahte e-imza skandalı, yalnızca birkaç hackerın marifeti değil; bu, bir toplumun dijital okuryazarlıkla imtihanıdır.
Üniversite sistemlerine sızıldı, mezuniyetler üretildi, kimlikler çalındı.
Bir satır kodla gerçeğin yerini yalan aldı.

Ve biz hâlâ “e-imza güvenlidir” diyerek uyumaya devam ettik.

Oysa teknolojiye güven olmaz;
teknolojiye ancak doğru matematikle hükmedilir.


Gerçeğin Şifresi Bilimde Gizli

Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selda Çalkavur, bu ülkenin az sayıdaki bilim savaşçılarından biri olarak yıllardır aynı gerçeği söylüyor:

“E-imzalar tasarlanırken güvenlik, performans ve maliyet analizleri titizlikle yapılmalıdır. En küçük açık, verilerin çalınması anlamına gelir.”

Ama biz o analizleri ihmal ettik.

E-devletimizi, “devlet kadar güçlü” sandık.
Oysa güvenlik, bir imzayla değil; bilimle mühürlenir.

Çalkavur’un uluslararası alanda ses getiren araştırması “A New Code Based Signature Scheme for Blockchain Technology” bugün bu tartışmanın tam kalbinde duruyor.

Bu yeni model, hata düzeltme kodlarına dayalı bir dijital imza sistemiyle klasik algoritmaların ötesine geçiyor.

Bu, sadece bir yazılım değil; kuantum çağında bile kırılması imkânsız bir güven felsefesi.

Bu yeni yaklaşım diyor ki:

“Güven, niyette değil; koddadır.”

Düşüncenin Yeni Ölçüsü: Kanıt! Çünkü Devir İspat Çağı!

E-imza skandalı bize bir kez daha hatırlattı:
Biz teknolojiyi değil, güveni özelleştirdik.
Oysa dijital çağda varsayımlar, yerini matematiksel ispatlara bırakmalı.

Bir imza yalnızca bir kimliği değil, bir medeniyetin bilgiye yaklaşımını temsil eder.

Selçuklu, Osmanlı, Roma mühürle doğrulardı.
Sanayi çağı kaşeyle.

Bizim çağımız ise, kodla doğrulamak zorunda.

Artık “e-imzayı kim attı?” değil,

“Bu imza hangi algoritmayla korunuyor?” sorusunu sormalıyız.
Çünkü gelecek, belgeleri değil, verileri koruyabilen uluslara ait olacak.

Güveni Yeniden Tanımlamak

Güvenli dijital sistemler, rastgele alınan kararlarla değil, bilimin sessizliğinde yazılmış denklemlerle kurulur.

Bugün e-imza, devletin kalbine kadar girmiş bir teknoloji.
Ama güvenlik mimarisi, 20 yıl öncesinin protokolleriyle nefes alıyor.
Yarın bir sabah, bir veri merkezi çöktüğünde, sadece belgeler değil, devletin itibarı da silinebilir.

O yüzden artık konuşmanın değil, kodun konuştuğu bir döneme girmeliyiz.
Devlet, bilim adamlarının geliştirdiği yeni nesil imza sistemlerini desteklemeli;
üniversiteler, mühendislik fakülteleriyle değil, matematik bölümleriyle yeniden masaya oturmalı.

Çünkü güvenlik, sadece mühendisliğin değil, matematiğin de ahlakıdır.

E-imza bir araç değil, bir aynadır.

O aynada kim olduğumuzu değil, neye inandığımızı görürüz.
Eğer hâlâ “bize bir şey olmaz” diyorsak,
biliniz ki çoktan olmuştur.

Prof. Dr. Selda Çalkavur’un sözleriyle:

Gerçek bilim insanları, kuantum bilgisayarların bile kıramayacağı algoritmalar tasarlayabiliyor.”

O halde soru hâlâ geçerlidir:

Biz kime güveniyoruz; insana mı, bilime mi?

Ve unutmayalım:

Teknolojiye inanmak kolaydır; zor olan, ona vicdan katabilmektir.

Gerçek, kodun ahlakında, bilimin adaletinde ve insanın imzasında başlar.

 

Kaynak
1.      Alahmadi, A., Çalkavur, S., Solé, P., Khan, A. N., Raza, M. A., & Aggarwal, V. (2023). A New Code Based Signature Scheme for Blockchain Technology. Mathematics, 11(1177). https://doi.org/10.3390/math11051177

2.      Çalkavur, S. (2023). E-İmza Üzerine Değerlendirme. Kocaeli Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Matematik Bölümü, Öğretim Üyesi

3.      TRT Haber (2025). “Devletin hızlı refleksi: Sahte e-İmza çetesi çökertildi.

4.      Anadolu Ajansı (2025). Adalet Bakanı Tunç’tan “sahte diploma” soruşturmalarına ilişkin açıklama