Binlerce omuz üstünde giderken, on binlerce el alkışlarken, etrafında sahte gülücükler kelebekler gibi uçuşurken, manzarayı bir de düş de gör.
Alkış tutan ellerin ayakları altında çiğnenirken, “Yaşa, var ol, başımızdan eksik olma” diye bağıran dillerin diken gibi battığını, düş de gör.
Yüzüne karşı sahte gülücüklerle el-pençe divan duranların haince arkadan hançer sapladığını düş de gör.
Aslında bizi düşüren onlar değil.
Düşkünlük düşürür bizi.
Makam düşkünü, servet düşkünü, şehvet düşkünü olanlar gözünü hedefe kilitleyince tuzakları göremezler.
Alkışlar, kulaklarınıza gelecek doğru sözleri engelleyen tuzaklardır.
Omuzlarda gezerken sizi taşıyan o omuzlar, sizin ayağınızı yerden kesen kaydıraklardır.
Sinek bal tabağını uzaktan görürmüş.
Ne olduğunu araştırmak için tabağın kenarına konarmış.
Önce hortumunu daldırırmış. Tatlı gelince farkına varmadan ayakları, sonra kanatları bala dalarmış.
Tam karnı doyunca, “Şimdi kartallar gibi yücelerden uçarım” dermiş ama kanatlarını kıpırdatamazmış ve balın içinde ölür gidermiş.
“Ben, mala, makama, kadına aldanmam” demeyelim.
Biz Yusuf Aleyhisselâmın dediğini diyelim:
قَالَ رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ وَإِلَّا تَصْرِفْ عَنِّي كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُنْ مِنَ الْجَاهِلِينَ
(Yusuf) dedi ki: "Rabbim, hapishane bana, onların beni çağırdığından daha sevimlidir. Eğer sen bu kadınların tuzağını benden geri çevirmezsen, ben onlara meylederim cahillerden olurum." (Yusuf süresi ayet 12/33)
En yakınlarınız, yıllardır arkasında sakladığı küflü hançerini arkanızdan sapladığında, alkış tutanların ayakları altında debelenirken karamsar olmayın, ümitsizliğe düşmeyin.
İşte bu günlerde o sizin adını unuttuğunuz, görmezden geldiğiniz, yüz vermediğiniz kadim dostlarınız gelecek ve aranızda hiçbir şey olmamış gibi sizin gönül yaranıza, merhem, hançer yarasına panzehir olacak.
Bunlara, “Kara gün dostu” denir.
Her ne kadar Şah İsmail:
“Biz de biliyoruz dostu kardaşı
Bulamadım bir kara gün yoldaşı
Dost geçinip bize gülen kallaşı
Bahasıdır satmak gerek bir pula”
Dese de “kara gün dostu” her zaman olur.
Düşüncesiz iş ve sözleriyle kendisi millete bela iken belaya düşenler de karamsar olmasınlar.
Elden ayaktan düşmeden Hakk’a yönelip yanlışlarının afvını istesinler.
Hak onu severse, halka sevdirir.
Günah girdabında boğulurken Allah ona bir “kara gün dostu” gönderir ve boğulmaktan kurtarır
Her ne kadar Mehmet Akif merhum:
"Ya bu âlemde vefa yok zaten,
Ya vefasız bütün ebnâ-yı zaman; (zamane çocukları)
Kime ok atmayı öğrettimse
Sonra bir gün beni de aldı nişan!"
dese de,
Şemsi Belli aynı anlamı:
“Taş yağmuruna tutmuşlardı dört koldan
Başı, bağrı açıktı
Bir tabanca verdim savunsun diye
İlk kurşunu
Bana sıktı”
dese de, biz, Yunus’un dediğini der ve yaparız:
“Her kim bana ağyar ise
Hak tanrı yar olsun ona
Her nereye varır ise
Bağ-u bahar olsun ona
Bana ağu sunan kişi
Şehd-ü şeker olsun aşı
Gelsin kolay cümle işi
Eli ere olsun ona
Önümce kuyu kazanı
Hak tahtın ağdırsın anı
Ardımca taşlar atanı
Güller nisar (saçılsın) olsun ona
Acı dirliğim isteyen
Tatlı dirilsin dünyada
Kim ölümüm ister ise
Bin yıl ömür versin ona
Her kim diler ben har (diken) olam
Düşman elinde zar (ağlayıp inleyen) olam
Dostları şadu, düşmanı dost u ağyar olsun ona
Her kim diler ise benim
O dostumdan ayrıldığım
Gözlerinden hicap gitsin dîdar (yüz) ıyan olsun ona
Miskin Yunus’un dünyada
Güldüğünü işitmeyin
Ağladığım isteyene
Gözüm bahar olsun ona”
“Vefasız dost, ışığı olmayan mum gibidir” demişler.
Biz kendimizi yakma pahasına da olsa ışık vermeye devam edeceğiz.
Dana, büyüyünce anasını tanımasa da, anne yavrusunu emzirmeye devam eder.
Gözümüzü oyacaklarını bilsek de biz, bülbülün hatırı için karga beslemeye devam ederiz.
Civciv kendi kabuğunu beğenmese de, yumurta yumurtalığını yapmaya civciv çıkarmaya devam edecek.
Dostlarımız bizim dünyamızı karartsalar da biz, “Kara gün dostu” olduğumuzdan, biz onların dünyalarını aydınlatacağız.
“Eski dost düşman olmaz” diyeceğiz ve dostlarımızın hiçbirini defterden silmeyeceğiz.
Günah bataklığında debelense, “Sağlam ip” atmaya, mana âleminde yücelerden el sallasa da el sallamaya devam edeceğiz.
Yeni nesilden biri, bir resim çizmiş: Deniz sahilinde denizin içinde bir taşın üzerine bir tahtıravalli koymuş.
Tahtıravallinin iki ucuna iki kafes çizmiş.
Kafeslerden birindeki kuşun kapısını açmış.
Öbürününki açılmamış.
Kafesten çıkan kuş, uçup gitmemiş, kafesin üzerine çıkmış ve orayı terk etmiyor.
Çünkü o göklerde özgürlüğün tadını çıkarırken öbür kafesteki denizin dibine batıp boğulacak.
“Altta kalanın canı çıksın” diyenler, bir daha “kuş beyinli” deyimini kullanmasınlar.
Bizim hem sözümüz hem davranışlarımız hem özümüz güzel olsun.
Dostlarımızı söz ve davranışlarından ziyade özlerine göre değerlendirelim.
Dostumun kirli çamaşırlarını sermemiz için düşman, altından ip gerse, gazete ve ekranlarını açsa biz, gözyaşıyla o kirleri yıkayacağız, yanan yüreğimizin ateşiyle kurutacağız ama teşhir etmeyeceğiz.
Rabbimize kulak vereceğiz:
وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ
“İyilikle kötülük denk değildir. Sen kötülüğü en güzel olanla defet. Bir de bakmışsın ki, seninle arasında düşmanlık olan kişi sanki sıcacık bir dost oluvermiş.
وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الَّذِينَ صَبَرُوا وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
Buna (kötülüğü iyilikle defetmeye) ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (Kur'an'dan) büyük bir haz alanlar kavuşturulur.
وَإِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
36 Eğer şeytandan olan bir kötülük seni kışkırtacak/dürtecek olursa hemen Allah'a sığın. Şüphesiz O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir.” (Fussilet süresi ayet 41/34-36)) 10/05/2010 yılında yayınlanmıştı.
Bu ayetlerin tefsirini “Şifa Tefsiri”inden bir okuyuverin. Telefon: 0530 258 60 58