Dükkânların kapısı açıktı ve içeride kimse yoktu!

Abone Ol

Kütahya'nın Aslanapa ilçesi...

Köyleriyle birlikte toplam nüfusu yaklaşık 8 bin 700...

İlçe merkezinin nüfusu 2 bin civarında...

Ocak 2026'dan itibaren mahalle sayısı dörtten beşe çıkacak...

İlçeye bağlı 30 köy bulunuyor.

Bu bilgileri neden verdim? Şunun için;

Aslanapa ilçesinde güvenlik açısından dikkat çeken bir tablo yaşanıyor.

Belediye Başkanı Necati Kulik, ilçede uzun yıllardır ciddi bir suç yaşanmadığını açıkladı.

Özellikle hırsızlık olaylarının yok denecek kadar az olduğunu belirtti.

Şu cümleler Başkan Necati Kulik'e ait:

* "İlçemizde kötü bir şekilde işlenen herhangi bir suç bulunmuyor. Vatandaşlarımız son derece duyarlı. Herkes malını, aracını güvenle dışarıda bırakabiliyor. İnşaat malzemeleri, marketler, bakkallar rahatlıkla açıkta durabiliyor. Kimse kimsenin malına göz dikmiyor!"

* "İnsanlarımız birbirlerinin malına ve canına saygılı. Bu durumdan dolayı çok mutluyuz. Vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum, Allah hepsinden razı olsun!"

* "Köylerimizde ya da ilçe merkezimizde bugüne kadar büyük bir olay yaşanmadı!"

* "Yaklaşık 15 yıldır böyle bir olaya ne şahit oldum ne de duydum. İlçemizde huzur ortamı hamdolsun devam ediyor!"

***

Aslanapa ilçesinde yaşanan bu güzel sahneyi yıllar önce bir başka ilçemizde bizzat yaşadım.

Bir cuma günüydü...

Trabzon/Çaykara'da Cuma namazını kıldıktan sonra dikkatimi çeken bir sahne ile karşılaştım; dükkân sahipleri cuma namazında olduğu için, içerde kimse olmamasına rağmen dükkân, işyerleri kapıları sonuna kadar açıktı. Satılık tüm eşyalar ve malzemeler, gıda ürünleri vb. kapının önünde idi...

Az sonra bir dükkân sahibi geldiğinde merak edip sordum;

- "Siz olmadığınız halde dükkân kapıları sonuna kadar açık ve de tüm malzemeleriniz de dışarıda. Hırsızlık olmuyor mu?"

Çaykaralı esnaf, hiç unutamayacağım bir cevap vermişti;

- "Ula hemşerum, burada hirsizluk olmaz, da! Cuma namazina ya da diğer vakit namazina gittuğumuzda ya da bir başka işimuz olduğunda aha böyle kapılarımız açık ve kilitsuz! Yillardur da boyledir. Bizde hirsuzluğun 'h'si bile olmaz, yakişmaz bize..."

Çok hoşuma gitmişti...

- "Keşke bütün illerimiz, ilçelerimiz tüm yerleşim mekânlarımız böyle olsa... ABD New York'ta elektrikler bir sönüverse dükkânlar anında yağmalanmaya başlıyor! Biz çok şükür bu güzel hasletlerimizi koruyoruz..." demiştim, içimden!

Kütahya'nın Aslanapa ilçesindeki tabloyu okuyunca bu anekdotu paylaşmak istedim.

***

Bu vesile ile de tüm okurlarımın mübarek üç aylarının haklarında hayırlara vesile olmasını Allah'tan (cc) temenni ediyorum.

UNUTMAMAMIZ GEREKEN HASSASİYETLER!

Aslanapa'da yaşanan hoş ve güzel tablo nedeniyle biraz bu ilçeyi merak ettim; âdetleri, gelenekleri, görenekleri nelerdir diye.

Aldığım notları sizlerle de paylaşmak isterim;

* "Azerbaycan ve özellikle Nahçıvan civarında yaşayan İl Deniz oğullarından Meraga Emiri Arslan Apa sülalesinden bir grubun Türkmen göçleriyle beraber gelip bugünkü Aslanapa ilçesinin olduğu yere yerleştikleri ve Aslanapa isminin buradan geldiği ifade edilmekte..."

* "Aslanapa'da bütün evlerde her akşam tarhana çorbası yeniliyor. Bunun yanı sıra tavuk, kaz ve hindi eti de çok meşhur. Genellikle civciv olarak aldıkları tavuk, kaz ve hindileri yetiştiriyorlar."

* "Ramazan ayında sahur vakti gözleme yapılıyor ve yanında komposto ile yeniyor. İftar yemekleri ise genellikle çorba, et ve pilav."

* "Herhangi bir evde doğum olması durumunda önce akrabalar, sonra komşular ziyarete geliyor. Ziyarete gelen misafirler genellikle çocuğa oyuncak veya bir giyim eşyasını hediye olarak getiriyor. Çocuğun ismi genelde üç gün sonra konuyor. Eğer çocuk özel bir önemi olan günde doğmuşsa o günün manasıyla ilgili bir isim seçiliyor. Çocuğun ismi seçilirken aile büyüklerine soruluyor. Öncelikle ve muhtemelen anne ya da babanın ismi konuyor."

* "Düğüne bir-iki ay önceden hazırlanılıyor. Gelecek olan misafirlere davetiye kartları gönderiliyor. Düğün gününde misafirlere her öğün yemek veriliyor. Pazar günü öğle vakti konvoylarla gelin oğlan evine getiriliyor ve düğün sona eriyor.

* "Bayram gelmeden bir hafta önce herkes evini, işyerini temizliyor. Boya, badana yapıyor. Bayram sabahı herkes erkenden kalkıyor, namaza gidiyor, bayram namazı sonrası herkes birbiri ile camide bayramlaşıyor. Daha sonra herkes yeniden evine gidiyor ve yemeklerini yiyor. Yemekten sonra küçükler büyüklerine el öpmeye gidiyor. Akşam da çeşitli ziyaretler yapılıyor."

* "Eğer bir kişi vefat etmişse sela yoluyla herkese öldüğü duyuruluyor. Haberi alan komşu, akrabası, eşi dostu eve ziyarete yani başsağlığına gidiyor. Daha sonra cenaze defnediliyor. Kişi gömüldükten sonra akşam komşuları tarafından cenazenin çıktığı eve yemek getiriliyor, bu yemeğe eren yemeği deniyor. Pide ve helva dağıtılıyor."

***

Kütahya/Aslanapa'nın geleneklerini, âdetlerini görünce adeta kendimi gördüm, çocukluğumu müşahede ettim!

Ey okur!

Bütün bunlar bizim geleneklerimiz, göreneklerimiz değil mi?

Unutmamamız gereken hassasiyetler değil mi?

YİNE ABD, YİNE AYNI OYUN!

Bir okurumdan mesaj aldım. Diyor ki,

* "İki binli yılların başında pamuk ekimi geçen yıllara göre azalmıştı. Pamuk üreticisi ve pamuk işleyenler bu yıl pamuk kazançlı olacak derken hasat zamanı ABD, 5 yıl vadeli Türk iplikçisine pamuk sattı, piyasanın altında!

Yaklaşık 25 yıldır her geçen sene üretimimiz düştü!

Ve tekstilci Mısır'a gitti...

Sadece seyredildi bu olanlar. Selam ve dua ile kalınız."

***

Türkiye’nin kendi çiftçisine destek vermek yerine, yılda 2,5-3 milyar dolar ödeyerek yaklaşık 1 milyon ton pamuk ithal ettiği ülkelere bakalım; * Amerika Birleşik Devletleri (ABD), * Brezilya, * Azerbaycan, * Yunanistan, * Meksika.

***

ABD, yıllar önce zeytinyağında aynı oyunu oynamadı mı bize; "Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman!" türküsünü söyleterek...

Değişen bir şey yok! Yine ABD, yine aynı oyun!

---