DR. JİVAGO VE ZİHİNLERDEKİ BULANIKLIK

Abone Ol

Rus şair ve yazar Boris Pasternak ülkemizde çok fazla bilinen bir şair değil. Prof. Dr. Ahmet Necdet ve Kanşaubiy Mizievin çevirileriyle okuyucularıyla buluşma imkanı bulan Pasternaka, edebiyat severler uzun yıllar önce, en güzel payeyi verdi. Pasternak Nobel ödülüne layık görüldü.

Pasternak dünya edebiyatının önde gelen şairlerinden biri olsa da, Türkiyede ilgiyle okunan bir şair değil. Bu yüzden şair ve şiir denilince Pasternakın ismi çok fazla telaffuz edilmez.

Pasternakın şiirleri anlaşılabilir, ve yalın şiirlerdir. Eğer bir şiir türüne dahil etmemiz, gerekirse Pasternak lirik bir şairdir. Türk okuyucusunun Pasternakı okuduğu zaman kendinden bir şeyler bulacağını düşünüyorum. İnşallah bu ilgisizlik zamanla kırılır.

Pasternakı şiirleri kadar önemli kılan bir diğer çalışması da Dr.Jivago adlı romanıdır. Sinemaya da aktarılan bu roman Pasternakın ilk ve son romanıdır. Dr.Jivago bir aşk romanı olarak anılsa da romanın asıl konusu 1907 Ekim Devrimidir. Pasternak Bolşevik devrimini romantik bir aşk üzerinden anlatır. Hem de öyle bir anlatır ki, sözcüklerin seline kapılmamanız imkansızdır.

Beyaz Perdeye aktarılan bu eser, izleyiciden büyük ilgi görmüş, 3,5 saat süren bu görsel şölen, seyirciyi adeta koltuklarına kilitlemişti. Bolşevik devrimini anlatan tarihsel ve ideolojik eserler yeterli ilgiyi göremese de, dramatize edilmiş bir aşk üzerinden anlatılan bu devrim, edebiyatın gücüyle belleklerdeki yerini çoktan almıştır. Romanın baş karakteri Dr. Jivagoyu beyaz perdede Ömer Şerif canlandırmıştır.

Pasternakın Rus devrimini nasıl ve ne şekilde anlattığı tartışma konusu olabilir ama önümüzde duran Dr. Jivagoda işlenen konunun sıradan bir aşk hikayesi olmadığıdır. Pastenakın Dr. Jivago üzerinden elde ettiği başarısının önümüzdeki yüzyıllarda daha iyi anlaşılması gerekiyor. Bu başarıya getiren en önemli etken hiç şüphesiz ki Pasternakın Rus Devrimine getirdiği eleştirilerdir. Romanın yayınlandığı tarihten bir yıl sonra Pasternakın Nobel ödülüne layık görülmesi de bütün bu eleştirilerin getirisi olarak görülmüştür.

Pasternak ne yapmıştır. Edebi bir dille Rus devriminin öncesini ve sonrasını dramatik bir aşk hikayesi üzerinden anlatmıştır, bir anlamıyla karalamıştır.

Soğuk savaşın en hararetli dönemlerinde, roman Sovyet karşıtları tarafından el üstünde tutulmuştur. Bugün Dr. Jivago unutulmaya yüz tutarken, bu ve benzer romanlarda okuyucunun ilgisini çekmiyor. Çünkü bu eserlerin pohpohlanmasının artık bir değeri yok. Tıpkı nazilere karşı, aç ve susuz çarpışan Sovyet köylü ve işçilerinin değerinin olmadığı gibi.

Artık ideolojik yüklemeler farklı romanlar üzerinden yapılıyor. En fazla dikte ettirilen ideoloji Apolitiklik.

İdeoloji altında dayatılan bu nötürleştirme çabası, edebiyatının her alanında karşımıza çıkıyor. Araştırma ve incelemeden yoksun yığınlar, konu edilen her şeyi kendilerine sunulan kadar alıyor ya da hiç almıyor.

Örneğin piramitler denilince aklımıza ilk gelen ülke Mısırdır. Oysa dünyanın en büyük piramidi Mısırda değil Meksikadadır. 54 metre yüksekliğinde olan bu piramid Mısırdakilerin 1,5 katıdır. Buna rağmen zihnimizde Mısır denilince piramidler, piramid denilince Mısır canlanmaktadır.

Toplumun bilincine bu ve benzer biçimde yapılan yüklemelerin uğrak yeri, ekseriyetle görsel ve işitsel sanat dalları olmuştur. Toplumsal muhalefeti yükselten, ekonomik ve ideolojik bakış açısını derinleştirerek dünyayı değiştirmeye çalışan "Serüvenciler"de bilinçli bir şekilde karalanmakta ve yozlaştırılmaktadır. Pasternakın, Jivagosunda olduğu gibi.

Bu yozlaştırma faaliyeti tüm dünyada yankı bulmuş olacak ki, her geçen gün insan nüfusu artarken, insanca yaşayanların sayısı azalıyor.

Gandi İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada üzerinde her zamanki gibi oldukça sadece, gösterişsiz, ihrama benzetebileceğimiz yerel kıyafeti vardır. Görüşme sonrası bir gazeteci Gandiye, "Üzerinizdeki kıyafet Kralla görüşmek için uygunmuydu diye sorar. Gandi hiç duraksamadan cevap verir. Kralınız yeteri kadar giyinmişti. Gandinin bu cevabı birçok noktayı özetliyor. Bugün İngiliz krallarının hiçbir hatırımızda yokken Gandhi hala zihinlerimizde. Onu zihinlerimize kazıyanda gösterişsiz, sade, sıradan yaşamı ve onurlu mücadelesiydi.

Sanatın ideolojik yönünü göz ardı edenler, geniş yığınların zihinlerindeki bulanıklığı izah edemezler. Sanatı bir karalama amacı olarak kullananlar ise eninde sonunda duvara toslayacaklardır.

Gandhi ve onun gibi "Serüvenciler" yolumuzu aydınlatmaya, yüreğimizi ferahlatamaya devam edecek. Her şeye rağmen, ve herkese inat.