Dolar - Euro ve AK Parti - Derviş

Abone Ol

2001 ekonomik krizi patlak verdiğinde o zamana kadar adı en azından toplum nezdinde pek duyulmayan Kemal Derviş, Türkiye’de birilerinin aklına gelivermiş ve kurtarıcı olarak iktidara teklif edilmişti. IMF ve Dünya Bankası, Merkez Bankası başkanı yapılması düşünülen Derviş’in bakan olması için özel gayret göstermişti. Hatta IMF Başkan Yardımcısı Fischer, Derviş için “Mükemmel bir tercih ve bakanlık için ideal bir isim” açıklaması yapmıştı.

Kapitalizmin kibir kulesi kurumlarda çalışan Derviş, sürecin devamında lokomotifi sol bir parti olan ANASOL-M koalisyonuna dışarıdan bakan olarak atandı ve olmadık yetkilerle donatıldı. Uyguladığı program IMF başkan yardımcısına atıfla Derviş-Fischer modeli olarak bilinir oldu. Derviş işe öyle hızlı başladı ki, küresel baronların eline tutuşturduğu yasalar çıkarılmazsa Türkiye’ye gelmeyeceğine dair tehditler bile savurdu. Peki, neydi bu yasalar?

Uluslararası Tahkim, Telekom, Şeker, Tütün, Tuz, Doğalgaz Piyasası, Merkez Bankası, Bankacılık, Sivil Havacılık, Kamulaştırma, Bütçe Değişikliği Yasası, Görev zararları ve bazı fonların tasfiyesini öngören yasa, Ek Bütçe, İhale, Ekonomik ve Sosyal Konsey gibi yasalardı. Bütün bunlar içeriğinde tam olarak ne var ne yok bilinmeden bir çırpıda Meclis’ten geçirildi. Bu arada seçimler erkene alınmış ve gün olarak 3 Kasım 2002 tarihi belirlenmişti.

Bir taraftan Derviş’in ekonomi modeli uygulanmaya başlanmıştı ama bir türlü olumlu sinyaller alınmıyordu. Derken seçimler oldu ve ekonomideki olumsuz gidişin de etkisiyle AK Parti tek başına iktidar oldu. Ancak yeni hükümetin ekonomi yönetiminin Derviş olmasa da modelinden vazgeçmek gibi bir niyeti yoktu. Olduğu gibi, kararlı bir şekilde Derviş’in bütün yol haritasına uyuldu. Ara sıra ortalıkta görünen Derviş’e mikrofon uzatıldığında ve iktidar hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, kendi modelinin ‘AK Parti tarafından çok iyi takip edildiğini’ söylediği bile oldu. Hatta yıllar sonra, 7 Haziran 2015 seçimlerinden önce Mayıs ayında Ahmet Hakan’ın CNN Türk’teki TV programına katılan Kemal Derviş’in sözleri, Yeni Şafak gazetesi tarafından “Derviş’ten CHP’yi Çileden Çıkaracak AK Parti Övgüleri” manşetiyle sayfalarına taşınmıştı. Yani demem o ki, AK Parti Derviş’in ülke kaynaklarını peşkeş çekmek anlamına gelen bu sözde ekonomi ama özde emperyalizme teslim olma modelini devam ettirerek, Türkiye’yi finans kapitalizmin at koşturduğu bir alana çevirdi. ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ diyerek her istediklerini sorunsuz bir şekilde yapmalarına fırsat verdi. İnsanlarımızı yarıdan fazlası yabancıların olan bankaların insafına terk etti. Dışarıdan gitti borç aldı getirdi betona yatırdı. Devlet fabrika mı yaparmış dedi, yılların birikimi olan neyimiz varsa hepsini haraç mezat sattı. Birileri üretim dedikçe, bu iktidar Derviş modeline sarıldı ve şeker, tütün, fındık kotalarını inatla devam ettirdi. Uyguladığı bu intihar politikalarıyla bakliyat, et, buğday, şeker hatta samana varana kadar her şeyin ithal edilmesinin önünü açtı. Bu yüzden ülke sürekli dış ticaret açığı verdi. Bu iktidar koskoca Anadolu’nun köylerini, kasabalarını tatil beldelerine çevirdi. Güzelim köylerin buram buram memleket kokan ocaklarında Meksika’nın, Kanada’nın, Nepal’in nohudu, mercimeği pişer oldu. Yanı başındaki tarlasını kotadan dolayı ekemeyen köylü Brezilya şekeriyle çay içmeye başladı. Bütün bu gerçekler ortadayken benim şaşırdığım şey de, iktidarın hâlâ Dolar, Euro niye artıyor diye kızıp durması. Sen git, her şeyini olduğu gibi altın tepside sun, sonra da çık, dış güçler operasyon yapıyor diye sızlan, olacak iş mi bu?

Dostlar; bu ülke, bu geçmiş, bu gelecek bizim.

Bu vatan hepimizin. Kimse korkmasın, endişeye kapılmasın. Motor dairesinden su almaya başlayan Türkiye gemisinin, hasar tespiti yapılabilmesi ve yoluna güven içinde devam edebilmesi için 24 Haziran’da sağ salim güvenli bir limana çekilmesi gerekiyor.

Bu millet böylesine kritik bir eşikte sürece müdahil olacak ve üzerine düşeni mutlaka yapacaktır.