'Dışarı'da değilse yazar yapılmıştır

Abone Ol

Bu ülkede iktidar medyası, neden FETÖ üstüne yazılmış kitapları övmeye teşnedir?

Cevap arıyorum! FETÖ şöminesinden (ocak”larımızı muhafaza duygumuzdan..) yetişmelerin, kafalarına göre bir tarih belirleyerek, ben işte o tarihte uyandım, uyanıklıklarını haydi yuttular diyelim, bir de yazar yapıp ünlendirmeleri yok mu, normal insan sıfatlıları şaşırtmakla görevlendirilmişler tesbiti, sabitleniyor gazetelerinin sayfalarına.

15 Temmuz, FETÖ’yü bilen insanların mücadele gecesiydi. 15 Temmuz sonrası ise, FETÖ’yüFETÖ’den ve FETÖ’cülerden öğrenmeye çalışan medya esnaflarının rant paylaşım tarihidir.

15 Temmuz’da bilinen ve ne yapacağı bilinen bir düşman vardı. Canlı bedenleri siper etmekten başka çarenin olmadığı da biliniyordu o gece.

İşte o 15 Temmuz insanlarına, FETÖ anlatmak ve tanıtmak gülünçlüğüne ermiş köşe katipleriyle bir işimiz olmayacaktı ama, Türkiye’nin tarihine Amerikan Tarihini yamamaya kalkmaları, kalemimize dokundu. Dolayısıyla yazıyoruz…

“Gençliğinden beri FETÖ yapılanması içinde yer alan bir yazar”dır, son ünlendirmeye çalıştığı iktidar köşebazlarının. Ortayaş ve üstü transfer elemanlardan farklılığını böyle vurguladıklarını sanıyorlar. Sanki FETÖ bu ülkede insanlarımızı çocuk yaşlarından itirbaren avlamamış gibi..

Özgeçmişini de bir okuyalım, kendi kalemlerinden en yeni yazarlarının. “Uzun yıllar Gürcistan’daki okulları yönetti ve yapının oradaki bütün siyasi ilişkilerini kurdu.”

FETÖ’den ayrıldığı tarih: 2005

“Amansız bir mücadele” verip, “açtığı o okulların kapatılmasını” sağladığı tarih ise 17-25 Aralık’tan sonra.. 2013 eksi 2005 eşittir 8 sene..

FETÖ’nün küçük ve yeni yazarının kitabını okuyucularına aldırmaya çalışan kolalı gömlekli katibimizin merak etmemesi bu tarih farkını, sizce normal şartlar altında yaşayan normal insan tavrı mıdır? Değmesin Yağlı Boya sayfası rahatsız..

“Kitapta, İslam’a ve Vatan’a nasıl ihanet edildiğini 1960’lardan ele alarak anlatıyor”muş son FETÖ kitapşörümüz.

1960’ları çocuk ve genç olarak yaşayan herkesin suçlanması sokuluyor, kendilerini o tarihlerle hiç bağlantılandırmayan orta yaşlıların, gençlerin ve genç olmaya aday okuyan çocukların bilinç altlarına. FETÖ ihanet tohumları ekerken siz neredeydiniz yahu?

“FETÖ’nün, CIA ve Özel Harp Dairesiyle o günlere dayanan ilişkisinden, 2 binlerde CIA ajanlarının okulları nasıl üs olarak kullandıklarına kadar bütün kirli tarih…”

Kirli tarih dedikleri, Türkiye’nin tarihidir.

Doğum tarihini öğrenememe rağmen, 60’lı yılları yaşamadığına inandığım bu son itirafçı, Türkiye’nin neresinde ve hangi kurumunda araştırma yaparak belgelerini bulmuş, o kirli ilişkilerin?

Belge var ise, Devlet’in bilgisi var demektir.

Devlet’in bilgisi varsa, haberli ise, tedbiri de var demektir.

Olmadığını idda etmek, Devlet’i, yeni nesillere FETÖ’nün istediği gibi anlatmak olmaz mı?

O 60’ların sonlarına doğru İçişleri Bakanlığı yapan efsane isimlerden Dr. Faruk Sükan’ın, Türkiye aleyhindeki ihanet çalışmalarından muzdarip insanlarımızı rahatlatmak için verdiği “Onları nefes alışlarına kadar takip ediyoruz!” demeci, FETÖ vardı ama kapsama dışında tutuldu şeklinde mi anlaşılacak gayri.

Bu FETÖ var ya, bu FETÖ, 60’larda Yalova kaymakamının bile itibarda olduğu o 60’larda, sıradan ve diplomasız bir kasaba din görevlisi iken, Amerika, CIA, Özel Harp ilişkileri içindeymiş, hey yavrum hey, dedirtmek bugün yeni okumayı söken yavrulara, FETÖ’yle mücadelede gelinen son nokta mıdır?

Ha, sultanahmet’te karanlık bir gecede, kara bir karıncayı gören Amerika, Ha, 60’larda bir kasabada FETÖ’yü keşfeden Amerika..

Bir gece dersinde, şu bilgiyi öğrendiğimizde, tartışmaya teşvik etmiştim koğuş arkadaşlarımı.

İkinci Dünya Savaşı’nda Londra’yı bombalayan Alman uçaklarına, koordinatları Hitler’den kaçıp İngiltere’ye sığınan Almanların verdiği çok sonra öğrenilmiş, iddiasına itirazım vardı.

Bu bilgi Almanya tarafından dolaşıma atılmışsa, olanlardan faydalanma hali söz konusudur. Biz işte böyle yaptık, yapmıştık gibi..

Yok eğer bu bilgi İngiltere üretimi ise, biz ihaneti tesbit ederiz ve affetmeyiz, efelenmesiyle tatmin aramak rahatlığı vardır.

FETÖ şöminesinde ısıtılanların, FETÖ’yü işte böyle abartarak, FETÖ’ye ısındırma girişimleri ise bu kitap yazmalar ve dahi reklam edilmeleri, hiç şık değil. Aklımıza da başka şık gelmiyor.

Övgüye devamda, iktidar medyasının “yaz deyince mabut, yazıverdi Mahmut”u zat, hem de tahammülümüzü zorladığına aldırmadan.

FETÖ’nün tekne kazıntısı olduğundan herhalde “Küçük” diye anlatılan yazara göre, “ABD ve İngiltere FETÖ sayesinde dünyanın 170 ülkesinde örgütlenmiş..”

İngiltere’nin de devreye sokulmasına biraz dikkat. FETÖ’ye anlaştığı Amerika, CIA yetmemiş mi? FETÖ’nün büyüdüğü mü vurgulanıyor dersiniz?

“ABD ve İngiltere FETÖ sayesinde..”

Bugünü görmelerinin yegane müsebbibi FETÖ’dür, olmasaydı, ne hallere düşeceklerini bir düşünün ABD ve İngiltere’nin? Açıklaması, işte bu kelimelerle saklanır bir FETÖ’cü cümlesinde..

“ABD ve İngiltere FETÖ sayesinde…”

FETÖ, işte öyle bir örgütki, ABD ve İngiltere’yi dahi kolay istihbarat yapıyoruma inandırarak, kullanıyor!

Nerede kullanıyor? Dünyanın 170 ülkesinde. Birleşmiş Milletler’le boy ölçüşür gibi..

Ve o 170 ülke.. FETÖ olmasaydı, biz ne Amerika’ya, ne İngiltere’ye teslim olurduk amma… Boynu büküklüğünde.

Bu ülkede, Türkiye’de, Fetö’yü duyan herkesin aklına ilk düşen yabancı devlet İsrail olmasına rağmen, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi, yeni yetme itirafçı yazarımızda hiç adını anmıyor. Ya İsrail şikayetçi olur, hakkını aramaya kalkarsa... Masraflarımı ve fesatlıklarımı inkar ettirmem diyerek...

Ne olmuş bize? Fetö neler yapmış, hiç haberimiz olmadan yahut istediklerini fazlasıyla vermeye iktidar gücümüzü ayarladığımız halde... Gibi üzüntü pozisyonlarına yatmasın hiç kimse... Çünkü yeni dünyalıFetö yazarımız böyle komplekslere de çare üretmiş.

Diyorki: Dünyanın başka yerlerinde Moon Opusdei, Kesnizani, Tahir-ül kadri adlarında benzer örgütlenmeler vardı. Yani bizde de Fetö olması çok görülmesin icabında. Hem Irak’ın savaşmadan teslim olduğunu da düşünürseniz...

Fetö üstüne yazılmış kitapları neden övüyor iktidar kalemşörleri sorumuzun son muhatabı tanıtım yazısını bitirirken, FETÖ’yü (eski) Fetö’cülere anlattırmalarıyla 15 Temmuz’umuzun önemlileşerek övüncümüzü artırdığını da iddia etmesin mi?

Yukarıda sorduğum o soruya, ben hâlâ cevap arıyorum.

Not: “Uzun yıllar Gürcistan’daki okulları yönetti” diye sorulan ve iktidar partisinden milletvekili olmak isteyen yazara, Gürcistan’da veya diyer yurt dışı dediğimiz dünya topraklarında okullar açmayı ve yönetmeyi Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi ilk okulunda, hangi Orta okulunda, hangi Lisesinde, hangi Üniversitesinde öğrenerek ideal edindin, sorusunu sorarsak ayıp olmaz herhalde.

Devletin siz çocuklarına sunduğu imkanlar yetersiz geldiğinden mi FETÖ imkanlarının cazibelerine kapıldınız? Demek de...

Son bir sorumuz daha var, hem kitap yazarlarına hem o kitapların tanıtıcılarına: Neden hiç bir FETÖ itirafçısı, 15 Temmuz’dan sonra yapmayı planladıkları işleri açıklamıyor?

Kime hükümet kurduracaklarını mesela...

15 Temmuz insanlarının bilmek hakları vardır!

Ferman padişahın, düdük öttürenlerindir

Hocalar dinleniyorlar, takip ediliyorlar.

Paylaşılan haberler, ya bir hocanın vaazından seçilmiş bir cümle üstüne, yahut o cümlenin çağrıştırdığı bir vak’a üstüne...

Güler misin, ağlar mısın derlerdi eskiler.

İşte o eskilerin günlerinde, içinde hoca geçen bir haber yapmak istedi mi kartelin gazetecileri, önlerinde bir Yeni Cami vardı. Çok okuduk, özellikle Milliyet’te, şöyle bir haberi.

“Yeni Cami meydanında güvercinlerin ölmesi üzerine, imam ve müezzinler sorgulanmak üzere gözaltına alındılar!”

*

Eskiler dedik ama, isterseniz çok daha eskilerden bir yaşantı daha anlatalım. Mesela IV. Murad zamanından...

Padişah IV. Murad, fermanlarına bir ferman daha ekler. Halkın şikâyeti tüm Subaşlarını, Kolbaşılarını aşarak kendisine birkaç koldan ulaşmıştır.

Sokakta yürüyemez olmuş insanlar. Karşıdan gelen birinin omuz vurmasıyla, yıkılıp kalmaktaymışlar. Kendini güçlü hisseden, omuz darbesi atma sevdasında...

Fermanı duyar İstanbullu. Omuz vurma yasaklanmıştır. Kim ki cesaret eder, başına geleceklerden de kendi sorumlu olacaktır.

Fermanının uygulanırlığını yerinde görmek için tedbili kıyafetle payitahtını dolaşmaya çıkar bir gün Sultan Murad. Üsküdar’a geçtiğinde karşısından gelen iri yarı bir yeniçeriye yaklaşıp omuz vurur. Yeniçeri koca adam, sarsılmaz ama hemen toparlanır ve hürmet gösterisinde bulunur.

“Buyrun sultanım. Sizin hakkınızdır, bir kusur ettiysek affola!”

Sultan Murad şaşırıyor. Fakat inkâr da etmiyor, sadece soruyor.

“Beni nasıl bildin ülen?”

Yeniçeri ne de olsa Osmanlı askeri. Eğitimli, talimli... Dolayısıyla cevabı da kitaplara bedel.

“Sultan Murad’ın fermanına karşı çıkmaya ancak Sultan Murad cesaret edebileceğinden sultanım...”

Şimdi diyeceksiniz ki o Karadeniz uşağı gibi, “Haçan biz bu günleri yaşamaya çalışıp dururken, sen Sultan Murad zamanından bir fıkra anlatmakla ne murad edersin?”

Bu güzel soruya verilecek çok cevap vardır ama şimdi anlatacağımız olayla ilişkilendirip kimse bu da bir cevaptır demesin. Biz kendimizi bilmez miyiz? Niyetimizin öyle olmadığını da siz bilin.

Bir AKP milletvekili, partisini destekleyen medya organlarında sesini duyurmaya çalışıyor: “FETÖ Borsası kurulmuş. Parayı veren düdükler, düdüğü çalıyor. Ben de duydum. Gittim sayın Cumhurbaşkanı’na gösterdim o düdükleri”

Sultan Murad’ın fermanını yine bir Sultan Murad yahut en iyi Sultan Muratçı görünenler bozabilirler gibi bir düşünceye ulaşmasın bizim okuyucularımız. Akıl sağlıklarını korumak adına yani.

Bu konular zor konulardır. Engin hukuk bilgisinin yanında, beraber yürüdük biz bu yollarda şarkısını, tüm makamlarıyla düdüklerde öttürmek gücü de olmalı fermanlarından hazetmeyen düdükçülerde... Bu gerçek?

Hem ne demişti AKP’nin ünlü hukukçusu Burhan Kuzu bey bir akşam bir tv kanalında... Belki de bu günlere ereceğimiz kendisine malum olmuştu.

“O hakim bırakmamış, bu hakim bırakmış!”

Böyle bir durum varsa, AKP sözcülerinin buyurdukları gibi “Borsadan haber veren milletvekili yanlış yapmıştır.”

Biz de katılırız bu hukuk kuralına. Bir de borsası mı çıktı bu işin yani?