Diploma krizi, iktidar, muhalefet

Abone Ol

Bismillâhirrahmanirrahîm!

TÜRKİYE, ileri seviyede skandallar ve krizler ülkesi haline geldi. Bunlardan pek çoğu başka bir ülkede yaşansa hükûmet bir gün bile ayakta kalamazdı. Ekonomik kriz ve ahlâk tahribatının artarak sürmesi, depremzedelere verilmek üzere bulundurulan çadırların Kızılay tarafından satılması, her yıl düzenli olarak yaşanan orman yangınları ve sürekli tedbirsizliklerin konuşulması, verilen söz ve söylemlerin tam zıddı icraatlar yapılması bunlar arasındadır.

Son iki haftadır gündemden düşmeyen “diploma krizleri” de öyle! Sahte diploma iddiası istisnai bir örnek olmaktan çıkmış, yüzlerce olduğu iddia edilen bir boyut kazanmıştır. Türkiye istihbaratının bu kadar yetersiz olduğunu düşünmüyorum. Bu işte “suç ortaklığı” yapan “yetkili” kişilerin bulunduğu da aklımıza geliyor. İktidar, FETÖ döneminde soruları çaldırıyordu. Devlet ciddiyeti bakımından “sahte diploma” iddiaları ondan daha büyük skandaldır.

Basında yazılıp çizilenler; yanlış yönetim sonucu devletin çürüme noktasına geldiğinin işaretidir. O başlıklardan bazıları şöyle: “Parayı basan diplomayı almış”; “Ver parayı, al diplomayı”; “Peynir ekmek gibi diploma satmışlar”; “Rektörün oğluna sınavsız üniversite”; başkalarını yerine sınava girme iddiaları… Bunlar doğruysa niçin gereği yapılmıyor?

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, yaptığı paylaşımda, yaşananlar “Sistemin çürümüşlüğünü ‘dehşet verici’ noktaya getirdiğini açıkça gösteriyor” diyerek şöyle tepki gösterdi: “Yıllarca okul sıralarında dirsek çürüten gerçek diplomalılar işsiz ve çaresizken; sahte diplomalılar ise ünvan ve makam sahibi olmaktadır.” (5 Ağustos 2025)

TOPLUMSAL ÇÜRÜME

MİLLÎ Gazete, sosyal sorumluluk anlayışıyla çürümenin boyutunu şu manşetiyle duyurdu: “Sahtekârlık her yeri sardı.” (8 Ağustos 2025) Toplumumuzu içten içe kemiren sahtecilik, dolandırıcılık; yani ahlâkî çürüme ve yozlaşmanın girmediği yer kalmadığını haber verdi: “Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen ‘sahte diploma skandalı’, sahte elektronik imzalar ve sahte yetki kullanımı gibi pek çok ayrıntıyla topyekûn yozlaşmayı gözler önüne serdi.”

Saadet Partisi Gençlik Kolları Başkanı Haldun Pekdemir de, sahte diploma iddialarını sadece bir “sahtecilik” olarak değil; bir “millî güvelik sorunu” olarak gördüklerini açıkladı. Gündemi meşgul eden diploma krizleri ehliyet ve liyakat anlayışını ayaklar altına alıyor. Türkiye’yi kimler yönetiyormuş, endişesi oluşturuyor.

Skandallardan muhalefetin de sorumlu olduğunu düşünüyorum. Kriz noktasına ulaşan sosyal çalkantılar yaşanırken, niçin etkili uyarılar yapmıyorlar? Ekonomi, ahlâk tahribatı, orman yangınları gibi konularda ciddi inceleme-araştırmalar yapıp vahim tabloyu hükûmetin gözünün içine sokmak; bunca istismar, yıkım, iş bilmezlik yaşanırken TBMM’yi ayağa kaldırmak gerekmez mi?

İktidar, algı operasyonlarıyla Türkiye’yi yönetmeye çalışıyor. Seçim öncesine kadar bazı oyunlar kuruyor. Sonra büyük atağa geçiyor. “Terör” gibi toplumun hassas olduğu konular üzerinden, “Biz olmazsak daha büyük kaos olur” algısı oluşturuyor. Elindeki gücü de kullanarak son atışını yapıyor. Muhalefet kendini anlatıncaya kadar da seçim bitmiş oluyor. Muhalefet sonuç almak istiyorsa bu oyunlar üzerinde de çalışmalıdır.

GAZZE İSTİSMARI

İKTİDARIN en büyük skandallarından biri de Gazze istismarıdır. Son seçim vaatlerinde söylediklerini hatırlayın: “Biz gidersek Gazze düşer.” AKP iş başında! Gazze için miting yaptılar, kınadılar, hamasete sarıldılar; fakat Gazze lehinde bir tek diplomatik girişimleri olmadı. “BOP Eşbaşkanlığı”nı yaptıkları ABD’den; “normalleştik” dedikleri İsrail’den tek talepte bulunamadılar.

Ukrayna için “barış havarisi” kesildiler. Arabuluculuk yapmayı teklif ettiler. Tarafları, anlaşma için İstanbul’da topladılar. Ama Gazze lehinde hiçbir girişimde bulunmadılar. Tamam, Rusya-Ukrayna Savaşı da sona ersin! Barıştan kaçılır mı? Fakat Ukrayna “yalnız” değil ki! Bütün Batı dünyası yanında! Ama, “Gazze yalnız!” Bombardıman altında! Açlığa terk edilmiş durumda! Gazze’ye yardım “öncelikli”dir. Bunu yapmadılar, istismar ettiler.

İşgalci İsrail, 8 Ağustos 2025 günü, güvenlik kabinesinden Gazze’nin tamamını işgal etme kararı çıkardı. Fakat “işgal” sözü yerine; “kontrol” ifadesini kullandılar. İsrailli bir yetkili “yasal zorunluluk” yüzünden “kontrol” kelimesinin kullanıldığını açıkladı. Siyonist İsrail, sınır tanımıyor. Gazze’yi yutma hazırlığında!

Yaklaşık 2 yıldır hep acı, hep bombardıman, hep ölümü yaşayan hazin bir coğrafyadan söz ediyoruz. İnsaflı ve vicdanlı halklar Gazze’nin yanında ama dünya ülkelerinin liderleri sessiz kalarak soykırım vahşetine “suç ortaklığı” yapıyorlar. Bilinsin ki, zulüm ebedi olmaz. İsrail, kendi sonunu hazırlamaktadır. Efsanevî Filistin direnişinin şanlı mücahitleri eninde sonunda zafere ulaşacaktır. Türkiye’de; iktidarıyla, muhalefetiyle hepimiz Gazze sınavından geçiyoruz.