DOĞRULARI söylemek, doğru konuşmak ve yazmak isteyen
kimsenin; önce doğruları öğrenmesi, ondan sonra konuşup yazması gerekir.
Doğruları doğru dürüst öğrenmemiş olan kimse, konuştukça
ve yazdıkça hatâlar yapmaya mahkumdur.
Dinî konularda sırf aklıyla, kendi re y ve hevasıyla
konuşan yazan kimse çok yanılır.
Dinî konular Kur anın, Sünnetin, icmâın, icazetli
ulemanın, fukahanın beyan ve izahlarının ışığında doğru olarak anlaşılır.
Akıl din kaynağı değildir, dini anlamak için bir âlettir.
Gece karanlığında bir din kitabı okuyorsunuz, ışığınız ne
kadar parlaksa kitabı o nispette kolay okursunuz. İlimle mücehhez akıl o ışığa
benzer.
Aklı, kültürü gelişmemiş olanların, bu nâkıs akılla
İslamı yorumlamaları yanlış yorumlar doğurur.
İslamın, ne kadar gelişmiş ve parlak olursa olsun sadece
akıl ile anlaşılması da zordur. Aklın yanında rahmanî yardımın, nebevî irşadın
bulunması gerekir.
Din konusunda yanılmamak isteyenler şu hususlara çok
dikkat etmelidir:
1. Zaruriyat-ı diniye denilen, İslamın iki kere iki eder
dörtleri doğru şekilde anlaşılır ve bunlar beyan edilirse yanlış yapılmaz.
2. Müttefekun aleyh konuları söylerken de yanlış
yapılmaz.
3. Muhtelefün fih meselelere girmemek, yahut girilirse
tek taraflı konuşup yazmamak lazım gelir.
4. Müteşâbih âyet ve hadîsler konusunda kendi re y ve
hevalarıyla konuşanlar sapıtmaya mahkumdur.
5. Dinî konularda cahilane tartışanlar yanılır. Bu
konular ilmin, irfanın ışığında cedel kurallarına göre münakaşa edilir.
Cahiller cedel nedir bilmez. İmamı Gazalî hazretleri cahillerle münakaşa
edilmemesini, sadece iyi niyetli olup da işin doğrusunu öğrenmek isteyenle
konuşulmasını tavsiye buyurmaktadır.
6. Bütün dinî konu ve meseleler Fırka-i Nâciye (Kurtuluş
fırkası) olan Ehl-i Sünnete göre öğretilmeli, öğrenilmelidir. Bid at ve dalalet
fırkalarının, doğru inanç ve görüşlerinin yanında bozuk ve sapık inanç ve
fikirleri de vardır. Onların bütününe itibar edilmez.
7. Akıllarının ışığı, kültürlerinin açısı yetersiz olan
kimseler, bazı büyüklerin derin konulardaki fikir ve görüşlerini iyi anlayamaz
ve doğru anlatamaz.
8. Kur an, Sünnet, İslam, mukaddesat ticarete ve şahsî
menfaate âlet edilince ihlas ve feyz gider.
9. Aşırılığa sapanlar, esasta yanılmasalar bile
teferruatta, inceliklerde yanılır, tefrikaya fitneye sebep olabilir.
10. İslam, din
imamlarından (önder alimler) öğrenilir. Dinde imam olmayan, icazeti bulunmayan
mühtediler; ne kadar akıllı ve kültürlü olurlarsa olsunlar Müslümanlara din
imamı olamazlar. Guenon, Martin Lings, Leopold Weiss gibi (Bunlara karşı
değilim, rahmetle anıyorum )
zzzzz
Hanefî fıkhını uygulayan Türkiyeli bir Müslüman şu iki
kitapla, (şahsî yorum yapmamak şartıyla), kendini kurtarabilir:
1. Ömer Nasuhi Bilmen in Büyük İslam İlmihali (
Şâfiîler, bu ayarda, icazetli bir âlimin yazdığı büyük bir Şafiî ilmihalini okumalıdır.)
2. İmam Gazalî nin Gazalî nin İHYÂ sı.
(Ömer Nasuhi Bilmen in ilmihali ayarında, yüzde yüz Ehl-i
Sünnete uygun başka bir kitap da okunabilir. Mesela Hacı Zihni efendinin
Nimetü l-İslamı ve diğerleri.)
Dini sapık fırkaların hocalarından ve kitaplarından
öğrenenler sapıtır.
Taqiyye ve kitman yaparak Mutezile mezhebinden olduğunu
saklayan ve gizleyen adamların, içlerinde vahim bozukluklar olan kitapları
kesinlikle okunmamalıdır.
Ehl-i Sünnet Mutezileyi sapıklıkla suçlar, Mutezile ise
Ehl-i Sünneti sapık görür.
İslam, Ehl-i Sünnetin muteber ve güvenilir kitaplarından
ve hocalarından öğrenilirse din konusundaki tefrika sona erecektir.
Mezhepler kalksın, herkes Kur an Müslümanı olsun
edebiyatına sakın kanmayınız aldanmayınız.
Ehl-i Sünrnet bir fırka ve hizip değildir. Ana caddedir,
Sevad-ı Âzamdır. Onu sapık fırkalarla bir tutmak, eşitlemek büyük bir
yanılgıdır.
Asr-ı Saadette mezhep yoktu, o halde mezhep bid attir
diyenler cahildir.
Asr-ı Saadette, Resulullah Efendimizin sağlığında Mushaf
yoktu, o da mı bid attir
21.01.2016