Karl Marx’ın Almanca aslı “Die Religion ist das Opium des Volkes” olan “din halkın afyonudur” sözü, ateizm şaşkınlığının sıkça dile getirilen sözlerindendir. Bu sözün tartışılması ayrı bir konu fakat bu sözle alakalı önemli bir detayı dile getirmekte fayda var. İlâhî dinler ancak insanları uyarmak, düşünmeye sevk etmek, iyi, güzel, doğru ve adil olanı hâkim kılmak için gönderilmiştir. Maalesef yine aynı şekilde asırlar boyu kötü niyetli insanlar, dinleri halkı uyutmak için bir afyon olarak kullanmıştır. Daha gerçekçi bir ifadeyle dile getirmek gerekirse, aslında din kötü niyetli insanların kitleler üzerinde istismar aracı olarak kullandığı bir afyondur. Yani din, belli şartlar altında gerçek bir afyondur.
Din afyondur yaklaşımının, bir din ile aldatanlar, bir de din ile aldananlar olmak üzere iki kanadı bulunmaktadır. Din ile aldatanlar olmak kolay değildir ama din ile aldanmak çok kolaydır. Din ile aldatmak için öncelikle sağlam bir tiyatro yeteneğinizin olması gerekir. Yeri geldiğinde heyecan dolu şiirler eşliğinde, yeri geldiğinde ayet ve hadisler okurken gözyaşı dökebilecek kabiliyette olmanız gerekir. Güçlü bir ses tonu sizi herkesin önüne geçirir. Etkili bir hitabet sahibi olmanız sizi vazgeçilmez yapar. Kitlelere seslenirken ne kadar çok bağırırsanız aldanan sayınız o kadar artar. Tabii bu durum daha çok üçüncü dünya ülkesi vatandaşları için geçerlidir. Zira Batı’da artık insanlar bağıran, tiyatro yeteneği güçlü, sert mizaçlı, vatan millet hikâyeleri anlatan insanlara pek kulak asmıyor.
Eğer din ile aldatanlardansanız artık çok fazla ayet ve hadis bilmenize de gerek yok. Sadece gündemde olan yani sosyal medyada insanların gündeme taşıdığı konularla alakalı ileri geri konuşmanız yeterli. Atın, savurun, sallayın, bağırın, çağırın, haykırın yeter. Önemli olan, insanların akıllarına ve mantıklarına değil, duygularına hitap edebilmeniz. Eğer akıl ve mantık yerine duygulara hitap edebiliyorsanız iyi bir aldatıcı olabilirsiniz. Öyle bir zamandayız ki özellikle hoca efendiler popüler olma derdine düşmüş durumda. Popülizm, popüler olanın peşine düşme ve popülizmin esiri olma anlamına geliyor. İşte din ile insanları aldatma da bundan sonra başlıyor. Anlatılar, hakikat yerine hararetli konulara evrilip gidiyor. Sonra bir bakıyorsunuz, kimsenin bilmediği, hayatta hiçbir başarısı olmayan boş beleş bir hoca efendi iki güne bir ülke gündemine oturuyor. Ne hazin bir hal, ne enteresan bir dönem, ne garip bir sezondur bu Allah’ım. Altın varaklı koltuklarda oturmak, takipçi sayılarını milyonlara dayamak, gündem olmak, konuşulmak, tartışılmak nefse ne hoş gelir.
Aslında din ile aldatanlar aldananların ta kendileridir. Onlardan daha büyük aldanan yoktur. Fakat bunu bilmezler. Üç günlük aldatıcı dünya menfaatleri için sattıkları ahiretlerini bilseler, anlasalardı asla böyle davranmazlardı. Bir insan, şeytana ve nefsine aldanmadan insanları aldatamaz.
Bir de din ile aldananlar var. Çok üzülerek ifade etmek gerekir ki, din ile aldananların biricik dostu cehalet ve unutkanlıktır. Din ile aldatanların en sevdiği kitledir bunlar. Okumayan, araştırmayan, sosyal medyadaki asılsız paylaşımlarının peşine takılan, iki güzel söz söyleyene hayran olan, bir işin önünü arkasını sorup soruşturmayanlar. Aldana aldana ömründen olanlar. İşte bu aldananlar olmasa aldatanlar da olmaz ama nerdeee. Din ile aldananların en garip özelliği de bu kitlenin en nefret ettiği kişilerin kendilerini uyarmaya ve uyandırmaya çalışanlar olmasıdır. Burası Anadolu, ilim hikmet ve irfan diyarı arkadaşlar. Böyledir buralarda işler.